Bu gerçek değil перевод на английский
2,380 параллельный перевод
Ve bu gerçek değil.
And this is not the reality.
Bu gerçek değil.
It's not true.
- Bu gerçek değil ya...
- No way is this real.
Hayır, bu gerçek değil!
No, that's not true!
Bu bu gerçek değil.
It's... it's not real.
Bu gerçek değil.
It's not real.
Onun hakkında hiç bir şey bilmiyoruz, nereden geliyor, neye benziyor, bu gerçek adı mı değil mi...
We know nothing about him ; where he's from, what he looks like, if that is even his real name.
Bu gerçek bir şey, değil mi?
It's for real though isn't it?
Bu içki Alderaanda icat edildi, Tatooine de değil, ve bu pek bilinmeyen bir gerçek.
That this drink originated in alderaan, not tatooine, and it's a little-known fact.
Hadi ama bu gerçek bir isim değil.
Come on, that's not a real name.
- Gerçek değil bu!
- It's not real!
Yo yo, rahat ol, bu "sen benim gerçek annem değilsin" türü bir şey değil.
No no, relax, this is not a door-slammy, "you're not my real mother" moment.
Benim için burası hiç de fena değil çünkü buraya her gelişimde gerçek kahve içebiliyorum. Biraz parfüm kokusu alıyorum dışarı bakınca biraz su görüyorum bu tıpkı birazcık özgürlük gibi.
this isn't that bad of a situation for me because every time I taste real coffee or I smell some perfume, or I look out that window and see the water, it's just like this little tiny taste of freedom.
Bu her neyse, gerçek değil, değil mi?
Well, whatever that is, it's not real, yeah?
Burası Dünya değil, bu da gerçek bir ev değil.
This isn't Earth. That isn't a real house.
Bu fotoğraflar... gerçek değil.
they're not real.
Bu Sawamura Yuichiro denen kişi benim gerçek babam değil mi?
Yuichiro Sawamura. He's my real father, right?
- Bu çekim gerçek değil.
I don't know why there was blankets in there anyway.
Gerçek değil. Bu bok kesinlikle gerçek değil dostum.
Any idiot knows there's no blankets and sheets in Isolation.
Her ne hissediyorsan bu gerçek bile değil.
All right, what you're feeling isn't real.
"Bu bir bilim kurgu değil, gerçek"
It's not science-fiction but true.
Espri değil doktor, gerçek bu.
It's not a joke, it's the truth, doctor.
Bu gerçek değil.
This isn't happening.
Fakat bu bir teori değil Bir bir gerçek.
Except it's not a theory. It's a fact.
Acımasızca değil, bu gerçek.
That's not mean. That's the truth.
Bu gerçek adım değil.
It's not my real name.
Don Worthen sorun değil... gerçek bir tane değil şimdi içeri dönmeme ve bu işi halletmeme izin ver.
Don Worthen is not the problem... not the real one... so let me just go back in there and put this to bed.
Aynı "Müdafaaya Hazırlık" gibi yalnız bu sefer, kötü adamlar Yankiler değil gerçek bir düşman ve burada, aramızdalar.
It's like Preparation for Defense, only this time, the bad guys are not the Yankees, but a real enemy, and they're here, among us.
Kesip biçmem gerektiğini söylüyorlar, ama gerçek kasıtları bu değil sanırım.
They say I should "cut it out", but I don't think they mean this.
Gerçek değil bu, bakma.
It's not real, don't look.
Gerçek değil bu.
It's not real.
Bakın bu insanlar onun gerçek ailesi değil.
Look, these people aren't his birth parents.
Gerçek adım bu değil.
That's not my real name.
Bu sanki gerçek değil gibi.
This is... This isn't even, uh, real.
Gerçek şu ki, halkın aradığı bu değil.
The reality is just not what we're looking for.
- Gerçek bu değil mi?
- Isn't that the truth?
Ama bu kılıç gerçek, değil mi?
But this sword is real, isn't it?
Saçmalık bu, gerçek değil.
Rubbish, it's not real.
Gerçek değil bu!
This is fake!
- Bu gerçek bir itiraz değil.
- That is not an actual objection.
- Bu beden gerçek olan değil.
- This body, it's not the original one.
Çünkü, gerçek adımın Sarah Walker olduğunu yazıyor, ki bu doğru değil.
Because it would say that my name is Sarah Walker, which it's really not.
Bu gerçek bir özür değil.
That is not a real apology.
Gerçek ismin değil bu.
Ah, yeah, and that's not your real name.
Fizikçiler zamanın bütün anlarının eşit derecede gerçek olduğunu söylüyor. Ve bu da bizim bütün zamanlar birlikte, şu anda, varlığını sürdürüyor dememize neden oluyor. Ama aslında göründüğü gibi değil.
Physics says that all the moments of time are equally real, and that tempts us into saying that they all exist simultaneously, they all exist now, but that's not what it's like.
Pekâlâ, gerçek sesin bu değil.
- ♪ Baby ♪ -... that's not your chest voice.
Pekâlâ, gerçek sesin bu değil.
♪ Baby ♪ that's not your chest voice.
Bu adam gerçek Magic Johnson değil.
That man is not the real Magic Johnson.
Bu bir gerçek değil.
It's not a substance.
Gerçek şu ki, bu kişisel bir şey değil.
Truth is, this is nothing personal.
Sadece gerçek bir davamız olduğuna emin olamıyorum. Önemli olan bu değil.
I just don't think we have a case.
bu gerçek olamaz 65
bu gerçek mi 81
bu gerçekten çok güzel 20
bu gerçekten güzel 22
bu gerçekten inanılmaz 20
bu gerçek 258
bu gerçekten iyi 18
bu gerçekten gerekli mi 32
bu gerçekten önemli 17
bu gerçekten harika 82
bu gerçek mi 81
bu gerçekten çok güzel 20
bu gerçekten güzel 22
bu gerçekten inanılmaz 20
bu gerçek 258
bu gerçekten iyi 18
bu gerçekten gerekli mi 32
bu gerçekten önemli 17
bu gerçekten harika 82
bu gerçekten 52
gerçek değil 74
gerçek değildi 16
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
gerçek değil 74
gerçek değildi 16
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154