Bu sayılmaz перевод на английский
1,452 параллельный перевод
Evet, ama biz evliyiz, bu sayılmaz.
Yeah, but we're married, that doesn't count.
Bu sayılmaz!
That doesn't count!
Bu sayılmaz koca göt!
That doesn't count, fatass!
Bu sayılmaz.
No, that doesn't count.
Sen bizi sevmek için para alıyorsun bu sayılmaz.
Yes, but you're a servant. You're paid to like us. That doesn't count.
Ama bu sayılmaz çünkü aslında olan şey bu değildi.
But that don't apply cause that wasn't the case.
Bu sayılmaz.
But it doesn't count.
Bu sayılmaz.
That one didn't count.
Bu ölüm tehdidi sayılmaz.
And when that got shot down, he fired off a personal letter to Alvarez promising to look the Gunny up again when his contract was up. Yeah. That's not exactly a death threat.
Bu doğru sayılmaz.
Well that's not true.
Pek sayılmaz. Ama bu bir parti Haley.
Not really, but it's a party, Haley.
Ayrıca bu gerçek seks sayılmaz.
Besides, it's not real sex.
Popüler fikirlerin aksine, bu seksden sayılmaz.
Contrary to popular opinion, that does count as sex.
Pek uzak sayılmaz bu.
It's not that far of a stretch.
Bu program bile sayılmaz!
That's not even TV!
Sayın Başkan, bu gerçekten inanılmaz!
Mr President, I mean, this is truly so outrageous,
Bu öyle çalmak sayılmaz...
- Not stealing, so much as...
Bu gönüllü olmak bile sayılmaz değil mi?
That's not even volunteering, is it?
Ama bu senin yılbaşı hediyelerinden biri sayılmaz.
But this counts as one of your Christmas presents.
Sanırım bu durumda tam olarak kayıp sayılmaz değil mi?
Well, then, I guess she's not exactly missing, is she?
Bu jüriyi sıkıştırmak sayılmaz sayın yargıç.
It doesn't qualify as jury tampering, Your Honor.
Bu dolandırıcılık bile sayılmaz. Olsa olsa kafalamak olur.
THAT'S PULLIN'A FAST ONE.
... Kariyer başlangıcı olarak fena sayılmaz, bu arada.
Not a bad way to start a career, by the way.
Ama bu birinci şey sayılmaz tamam mı?
But that doesn't count as the first thing, okay?
Eh, bu durumda yemek için kasabaya inmek, pek parlak bir fikir sayılmaz.
Well, then I don't think going into town for a meal would be a very good idea.
Haberler pek iyi değil... Ciddi beyin hasarından ötürü eşiniz kendi başına işlevlerine getiremez hale geldi buna nefes almak, konuşmak, hareket etmek ve hissetme duyuları dahil... Kalbinin atmasına devam ettirebiliriz ama bu pek bir yaşam sayılmaz....
The news isn't good... because of severe brain injuries, your husband is unable to function on his own... that includes breathing, speach, motion, the five senses... we could keep the pulse going...
Tamam da, bu bir mazeret sayılmaz.
Well, that's no excuse.
Tamam, şimdi, bu bir düşünce sayılmaz ama, Marvin, şuraya bir el atar mısın?
Okay, this isn't an idea that has any merit at all, but, Marvin, can you give me a hand?
- Bu spordan sayılmaz.
- It's not a sport.
Bu hiçbirşey için sayılmaz!
That don't count for nothing!
Bu artık senin için bir özür sayılmaz.
This is not an excuse for you any more.
Biri Kenny hakkında haber yaydıysa bu pek de onun suçu sayılmaz.
Hardly Kenny's fault if someone put the word out on him.
Bu sayılmaz.
- Come on, that doesn't count.
Pek sayılmaz, bu programa yeni başladık. Havadan ormana bitki öldürücü ilaç püskürtüyoruz. Düşmanlarımız yani Vietkonglar saklanamasın diye.
No, not exactly, we just started this program... we are spraying the jungle from the air with herbicides... so the enemy, the Vietcong, don't have any place to hide.
Aslında bu çok da ilginç sayılmaz John.
The fact is that all those people are right. So that's not interesting, John.
Ama bu çok sayılmaz.
But that's not a lot.
Ama bu, Zetterstrøm için tamamen bir kayıp sayılmaz. Birazdan hayatının en güzel konserini verecek.
But it hasn't been totally wasted on Zetterstrom for in a moment he'll be playing the most beautiful concert in his career.
Bu oyun sayılmaz.
I was talking to your wife.
Eğer Sarah'ı elde edeceksen bu hiç iyi sayılmaz.
Which is not good if you're trying to pull Sarah.
Şu anda yapmak istediklerim listesinin başında sayılmaz... ama Risa'yı bulmanın tek yolu bu olabilir.
It's not exactly at the top of my list of things I want to do at the moment... but it might be the only way we can find Risa.
Bu çok sürpriz bir haber sayılmaz.
Well, that's not exactly a fast-breaking bulletin.
Kaza ile, bu yüzden sayılmaz.
Only by accident, so it doesn't count.
Teknik açıdan kağıt sayılmaz. Kumaş bu.
Technically, it isn't even paper- - it's rag.
Bu da pek hakça sayılmaz.
That hardly seems fair.
O yüzden bu konuda titiz davranır. Kötü bir huy da sayılmaz.
It's made her a little extra careful about these things, which is not always bad.
Bu bir kanıt sayılmaz ama yemin ederim ki doğru.
Not much of an alibi but it's God's honest truth.
Teklif edeceğimi bilirse bu pek sürpriz sayılmaz, değil mi?
Well, if she knows it's coming, the question won't really pop, now, will it? He's right, Mom.
Hayaller görüyor. Kaptanın, dediğini yapacak gücü varsa, bu hayal görmek sayılmaz.
It's not a delusion if the Captain has the power to do what he says.
Bu bizim için iyi haber sayılmaz.
Maybe he's getting back together with his wife.
Biri isteyerek teklif edersen bu bir tehdit sayılmaz canım.
It's not a threat, sweetie, if somebody makes the offer willingly. Okay.
Bu çocuk sayılmaz. 21 yaşında biri bir şeye doğru yönelmelidir.
That's not a child. 21-year-olds need to be working towards something.
sayılmaz 64
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu şarkı 23
bu sana 142
bu saçmalık da ne 22
bu sana ders olsun 23
bu sadece bir oyun 48
bu saçmalık 450
bu sayede 46
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu şarkı 23
bu sana 142
bu saçmalık da ne 22
bu sana ders olsun 23
bu sadece bir oyun 48
bu saçmalık 450
bu sayede 46