Bu senin перевод на английский
65,906 параллельный перевод
Bu senin rüyan, Arthur.
This is your dream, Arthur.
Bu senin işin!
This is your fault!
Bu senin için de kolay olmamıştır.
That couldn't have been easy for you.
Max, bu senin gecen.
Max, this is your night.
Bu senin karar vermen değil.
That is not your decision to make.
- Bu senin için bir dönüm noktası olmalı.
So this would be a new milestone for you then.
Bu senin kartın mı?
Is this your card?
Özel bir konuyu konuşması gerekiyordu. AA'daki biriyle konuşması lazımdı ve bu senin herkesin götünü yalamasını sağlayacağını sandığın aptal dizi bölümünden çok daha önemli.
He had to talk to me about some deeply personal shit and he needed to talk to someone in the program and that is way more important than your stupid little episode of television that you just want everybody to suck your dick about.
En azından bu senin hatan değil.
Well... at least, it's not your fault.
Peki ya bu senin olsaydı, nasıl hissederdin?
What if this were yours, how would you feel?
Ve bu senin bekleyebileceğin bir durum değil.
And it's not like you can... wait.
Yani bu senin için büyük bir kazanımdı ve...
I mean, this was a huge win for you
Bu senin hatan değil.
This is not your fault.
Bu senin alacağın birşey değil Lena.
Well, this doesn't really fall on you, Lena.
Ama bu senin yakana yapışacak diye bir şey de yok.
It doesn't mean it has to be your anchor.
Bu senin sorumluluğunda değil Quentin.
This isn't on you, Quentin.
Bu senin fikrindi aslında.
Actually, this was your idea.
Sanırım bu senin buzdolabın değil.
I'm guessing it's not your refrigerator.
Bu senin onu öpmen hakkında değil.
This isn't about you kissing him.
Brentford'daki evde başka kurban ve olay olduysa bulmaya çalışıyorlar. Bulurlarsa bu senin en azından bir olaya karıştığına dair iddiaları destekleyecek.
They're trying to trace more of the victims of the activities inside this Brentford house, and if they do, they think they could support the allegation you were present on at least one occasion.
Ve senin gelişmeye olan bu doğuştan kabiliyetinle ve dipteyken bile en tepeye yükselmenle ona birini hatırlattın.
And with your innate ability to thrive, rising to the top in even the worst of cages, you reminded him of a certain someone.
Senin için sadece bu muyum yani?
Is that all I am to you?
Senin işin bu.
You did this.
Senin için bu muyum yani?
Is that what I am to you, now?
Senin yaptığın da bu değil mi? - Yüzleşme tekniği miydi o?
Isn't that what you do, the, uh, confrontation technique?
Şimdi başka askerler de bu uğurda ölecek. Onların vebali de senin boynuna olacak.
And their blood will be on your hands.
- Bu senin suçun.
This is your fault.
Bu görev senin.
You're taking over.
- Bu senin planındı.
Don't. This was your plan.
Senin tabirinle bu "teknolojik ıvır zıvır", Kaptan Hunter'ın anıları.
This, uh, techno-crap, as you so eloquently put it, is Captain Hunter's memories.
Odaklanmam gerek ve bu sizi tehlikeden kurtarmak demek. Ayrıca içgüdülerime rağmen bu iş bitince senin için döneceğim.
I need to focus, and that means getting you out of harm's way, and despite my better instincts, when this is all over, I will come back for you.
Senin için bozuk plak gibi bir şey bu evlat.
Seems to be a recurring theme with you, kid.
Bak ne diyeceğim. Albay bu işe yanaşsaydı bir kasabaya girdin mi her yerde kendi posterini görürdün. Her sarhoş senin şarkını söylerdi.
I tell you what, if the Colonel were to be persuaded, when you drive into town, you'll see your face on every lamp post, hear every drunk singing your song.
- Senin önerin bu mu? - Ah, Tanrım.
and you come up with that shit?
Belki de senin numaralarını bilen biriyim ve bu gece ne yaptığımı sana söyleyeyim.
Or maybe I'm somebody who has got your fucking number. And I'll... tell you what I did tonight.
- Bu çizgi senin.
This little line's got your name on it.
Eğer senin bu işle bir ilgin yoksa, kimin var biliyor musun?
So if you had nothing to do with this, do you know who does?
Senin iyiliğin için, umarım bütün bu olanları bildiğini öğrenmez.
And for your sake, I hope that he never finds out that you knew all along.
Senin kanaatinin aksine bu ilişkide kırılan tarafın Callie olduğunu düşünüyorum, A.J.'yin değil.
Well, contrary to your belief, I think that it's Callie that's getting hurt in this relationship, not AJ.
Bu kıyafeti yine giyeceğim çünkü bence kefaretimi ödemenin tek yolu bu ve senin için de böyle olabilir.
I'm wearing this suit again because I think it's a path to redemption, and it could be for you, too.
Bu ne demek bilmiyorum ama Prometheus, SSB ya da başka biri senin Warner ve ekibini durdurmana engel oluyorsa, adalet tecelli etmiyor demektir.
Well, I don't know what that means, but I do know that if you're letting Prometheus, ACU, or anyone else keep you from stopping Warner and her buddies, then justice isn't being served.
Diyeceğim şeyin ne kadar ağır ve zor olduğunu biliyorum ama Susan senin sevgilin, yani biri bu durumu düzeltecekse bence bu kişi sen olmalısın.
I know how severely problematic what I'm about to say is, but Susan is your girlfriend, so if anyone is going to fix it, Look. I think it has to be you.
Senin için sorun değil yani bu?
And you are ok with this, right?
Acımasızlık olan, bu şehrin insanlarının belediye başkanı olarak senin olmaman.
What would be cruel is the people of the city not having you as the mayor.
Sana bu konuda yardımcı olduk ama insanlar artık senin hakkında soru sormaya başladı.
We helped you sort through that data pull, and now, well, people are starting to ask what you're doing for us.
Çünkü bu Chase'in sana yaptırmaya çalıştığı şey olabilir. Aynı senin Green Arrow'u suçlu göstererek davaya çıkmanı sağladığı gibi.
Because this could be what Chase is manipulating you into just like he manipulated you into the impeachment by throwing Green Arrow under the bus.
O senin kadar bu işin bir parçası.
She is as much a part of this as you are.
Bu durumdayken, onu senin yanında görmek istemiyorum.
In his emotional state, I don't want you anywhere near him.
Bu yüzden bahsettiğim konuyu senin de bildiğine eminim.
So I know you know the smell that I'm talking about.
- Evet ve ben senin bu özelliklerini seviyorum.
- Yes, and that - is what I love about you.
Bu da senin lanet olası hiçbir işin olmadığı anlamına geliyor.
Which means that it's none of your goddamn business.
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin hakkın 21
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40