Gitmek перевод на английский
52,113 параллельный перевод
- Ben şimdi gitmek istiyorum.
I wanna go now.
New York'a gitmek istiyorsan Hyde ile gitme.
If you wanna go to new York, don't go with Hyde.
Eğer gerçekten gitmek istiyorsan o zaman seni durduramam.
And, uh, if you really wanna go, then I can't stop you.
- Öyleyse New York'taki kitap fuarına gitmek de bu hayalin bir parçası olması gerekmez mi?
Then shouldn't going to New York and the book expo be part of that dream?
- Gitmek istiyorum, lütfen Jack.
I would like to leave, please, Jack. Plus...
- Çekip gitmek!
- Go away!
Bu kayaların ötesinde ne olduğunu öğrenmek için daha ileri gitmek istiyorum.
I'd like to go further, you know, find out what's beyond these rocks.
Gitmek!
Go!
♪ nereye gitmek istemediğim
♪ where I didn't want to go ♪
Ama gitmek istemiyorum.
But I don't wanna go.
Ben de işe gitmek istemiyorum ama gidiyorum.
Well, I don't wanna go to work, but I do.
Belirteyim, o aptal okula en başından gitmek istememiştim.
For the record, I didn't wanna go to the stupid school in the first place.
Hiç maça gitmek istemedi yani?
She never wanted to go to a game? Ever?
O zaman oraya tekrar gitmek zorundasınız.
So... you have to get back up there now.
Güç artışı öncesinde gitmek zorunda kaldık,
We had to go before the power increase,
Sanırım Ra gitmek istiyor dostum.
I think Ra wanna leave, bruh.
Biriyle gitmek istiyorum.
I need a date.
Ya Söz Ustası, Beyaz Adam Diyarı'ndan gitmek istemezse?
What if the Wordsmith don't wanna leave White Boy Land?
Ama gitmek isterim.
But i-I'd like to.
Eve gitmek istemiyorum.
Oh, I don't want to go home.
Partiye gitmek istiyorum.
I want to go to the par-tay.
Peki ne yapmak istiyorsun, eve gitmek mi?
So what do you want to do, go home?
Kim önce gitmek ister?
Who'd like to go first?
Eve gitmek mi?
A ride home?
Tüzük kayıtlarına göre, Cornwallis isimli gemiye binerek Cabinda'ya gitmiş. Sonra da Antigua'ya gitmek üzere Influence isimli gemiye binmiş.
According to charter records, he went to Cabinda aboard a ship called Cornwallis, then boarded a ship called the Influence, bound for Antigua.
Ben de Amerika'ya gitmek istiyorum.
I want to go to America.
Şu anda onlarla gitmek mecburiyetindesin.
You must go with them now.
Antigua Jumby Körfezi'ndeki kardeşine ait bir şeker plantasyonuna gitmek üzere Cornwallis'in köleyle doldurulmasını düzenleyen adam olarak Sör Stuart Strange'in adının zikredildiği bir açıklama yazmanızı istiyorum.
I want you to write an account, naming Sir Stuart Strange as the man who organised the loading of the Cornwallis with slaves... bound for a sugar plantation in Jumby Bay, Antigua... owned by his own brother.
Bir yere gitmek için çok ama çok kıymetlisiniz.
You are far, far too precious to go anywhere.
Ayrıca Heathrow'a gitmek için iki de otobüs istiyoruz.
And we want two buses... to take us to Heathrow.
Salim, nereye gitmek istediğinizi öğrenmem gerekiyor.
Salim, we need to know where you want to fly to.
Gitmek isteyen sensin.
You're the one that wanted to go.
Kalmak istiyorum ama gitmek de istiyorum. İkisini de yapmak istiyorum.
I want to stay, and I want to go.
Eve gitmek istiyorum...
I want to go home now...
- Gitmek istemiyorum.
- I don't wanna go.
- Gitmek istemiyorum anne.
I don't wanna go, Mom.
- Biliyorum ama gitmek zorundasın.
I know you don't, but you have to.
Eğer gitmek istiyorlarsa, gidecektirler.
If they want to leave, they're going to leave.
Her zaman Big Sur'a gitmek isterdik.
We always wanted to go to Big Sur.
Bunu vermeden gitmek istemedim.
I didn't want to leave without returning this, finally.
Gerçekten eve gitmek istiyorum.
I just really want to go home.
Gerçekten eve gitmek istiyor olmalısın.
You must really want to get home.
Geri dönüp eve gitmek ister misin?
Do you want to turn around and go home?
- Ama gitmek zorundayız.
- But we have to go.
Gitmek zorundayız, hemen!
We have to go. We have to go. Now!
Büyücüye gitmek zorundayım.
I have to get to the wizard.
Festivale gitmek gibi mi?
Like going to a festival?
- Efendim, büyük parka gitmek ister misiniz?
Sir. Would you like to take in the great lawn, perhaps?
Hazır sana rastlamışken, dün gece konuk evine kestirmeden gitmek için avluyu kullandın.
Oh, while I have you, you used the patio last night to cut through to the guest house.
Bende kolit yok ve tuvalete gitmek için başka nedenler de var.
I don't have colitis, and there's other goddamn reasons for going to the bathroom!
Ben de oraya hep gitmek istemişimdir.
You know, I'd like to go there some time.
gitmek istiyorum 180
gitmek istemiyorum 210
gitmek istiyorsun 19
gitmek mi 131
gitmek ister misin 53
gitmek zorundayım 240
gitmek mi istiyorsun 40
gitmek istiyor musun 41
gitmek zorunda 17
gitmek zorundayız 79
gitmek istemiyorum 210
gitmek istiyorsun 19
gitmek mi 131
gitmek ister misin 53
gitmek zorundayım 240
gitmek mi istiyorsun 40
gitmek istiyor musun 41
gitmek zorunda 17
gitmek zorundayız 79
gitmek zorundasın 43
gitmek zorunda değilsin 35
gitmekte özgürsünüz 33
gitmek zorunda mısın 34
gitmekte özgürsün 24
gitmemi mi istiyorsun 48
gitme 1049
gitmelisin 203
gitmedim 39
gitmem lazım 361
gitmek zorunda değilsin 35
gitmekte özgürsünüz 33
gitmek zorunda mısın 34
gitmekte özgürsün 24
gitmemi mi istiyorsun 48
gitme 1049
gitmelisin 203
gitmedim 39
gitmem lazım 361
gitmem gerek 808
gitmeyeceğim 167
gitmem gerekiyor 305
gitmedi 39
gitmen gerekiyor 24
gitmem 53
gitmeni istemiyorum 71
gitmeliyim 1495
gitme zamanı geldi 35
gitmeden önce 102
gitmeyeceğim 167
gitmem gerekiyor 305
gitmedi 39
gitmen gerekiyor 24
gitmem 53
gitmeni istemiyorum 71
gitmeliyim 1495
gitme zamanı geldi 35
gitmeden önce 102