Gitmek zorunda перевод на английский
3,809 параллельный перевод
Keşke gitmek zorunda olmasam.
I must go.
Gitmek zorunda mısın?
Do you have to go?
Ayrıca oraya gitmek zorunda kalmadan Staten Adasını kazanmayı da seviyorum.
I also like winning Staten Island without having to go there.
Sevgilisiyle kaçıp gitmek zorunda olmaları çok kötü.
It's just too bad they have to elope.
- Ama onunla gitmek zorunda değildi.
But he didn't have to go with him.
Büyüdüğümde, beni de öldürmeden gitmek zorunda olduğumu biliyordum.
When I got older, I knew I had to go before he killed me, too.
Demek istediğim, başka bir yol gitmek zorunda olmanız diğer yoldan...
That's the reason I'm saying you have to go another way... for another...
Gerçekten, ve Proje Müdürü çok daha fazlasıyla uğraşmak zorunda gereksiz kağıt işleri, koşturmaca ve Josh Taiwan'a gitmek zorunda kalıcak nereyese 6 ay.
I do, and the project manager has to deal with so much more, like, hassle and paperwork and meetings, and Josh is gonna end up stuck in Taiwan half the year.
Khumba'nın neden gitmek zorunda olduğunu öğrenmek mi istiyorsun?
You want to know the real reason why Khumba left?
Ig, istemiyorsan gelecek hafta tura gitmek zorunda değilim.
Ig, look, I... I don't have to go back on the road next week if you don't want me to.
Bu yüzden Amerika'dan gitmek zorunda kaldı.
That's why he had to get out of America.
Çernobil'e gitmek zorunda mıyız?
We have to go to Chernobyl?
Gitmek zorunda mısın?
Must you be gone?
İşler boka sardı ve gitmek zorunda kaldım.
Things got real bad, and I had to go.
Ne için zamana ihtiyaç olduğunu ve neden gitmek zorunda olduğumu bilmiyorum.
I don't know what needs time and what I'm supposed to get away from.
Babam işe gitmek zorunda olduğunu söylediğinde gitmesini istemediğimi gördü.
When my father said he had to go to work, he could see that I didn't want him to leave.
Polise gitmek zorunda kalacağım.
I'll have to go to the police.
Kalacağım ve bölge üniversitesine gitmek zorunda kalacağım.
I'm gonna fail and have to go to community college.
Mavi kareli kart çektiğine göre mavi kareye gitmek zorunda.
He picked a card with a blue square so he has to go to the blue square.
Diğer şeyler için ofise gitmek zorunda kalacağım.
I'm gonna have to go to Office Max for the other stuff.
Gitmek zorunda kaldığın için üzgünüm.
I'm sorry you had to go away.
Kusura bakma, dansa gitmek zorunda değiliz.
I'm sorry, we don't have to go dancing.
Bir hukuk fakültesine gitmek zorunda olacağınız için sizi bilgilendirirken vicdan azabı çekerim.
I regret to inform you that you will have to go to law school.
Gitmek zorunda değiliz.
We don't have to go.
Orta Avustralya'nın uzak çiftliklerinde büyümüş projektörleri fuel-oil ile çalışan en yakın sinema salonuna gitmek için 200 km yol gitmek zorunda kalan bir oyuncu gibi değildi.
She's not some-some... some actress that comes from the middle of Australia that grew up on some distant farm, that she rode a hundred miles to get to closest movie where the projector runs on bunker fuel!
Herkes gitmek zorunda.
Everyone has to go.
Eğer işimize yarayacak bir şey varsa gitmek zorunda.
But if there's something we can use, he has to go out there.
Canavar'a gitmek zorunda olduğunu düşünüyorum.
I just think you have to go with The Beast here.
Arabam çalındı ve bunu bildirmek için karakola gitmek zorunda kaldım.
My car was stolen and I had to go to the police to report it.
Gitmek zorunda değilsin.
But you don't really have to go.
Bak, keşke gitmek zorunda olmasaydık ama biliyorsun yaşadığımız Dünya artık eskisi gibi değil, kardeşim.
Look, we wish we didn't have to go there, but as you know, it's not the world we live in now, brother.
Güçlü'nün kristali gırtlağıma kaçtı. Çubuk sosis olarak saldırıya uğradım, lağım çukuruna düştüm ve bu yeterince iğrenç kokmazmış gibi, soyumuzun tükeneceği yere kadar, birinin koltuk altına gitmek zorunda kaldım.
I've had Hefty's crystal shoved down my throat, got attacked as a corn dog, fell down a sewer, and if that wasn't smelly enough, had to travel by armpit just to find out we're all gonna be extinct!
Gitmek zorunda olduğunu söyledi.
She said she had to go.
Gitmek zorunda mıyım?
Do I have to?
Vietnam'a gitmek zorunda değiller.
They don't have to go to Vietnam.
Jules, gitmek zorunda değilsin.
Jules, you don't have to go.
Buradan gitmek zorunda.
He has to move from there.
Sen gitmek zorunda değilsin.
And as for you, there's no need for you to go.
Hükümet içkiyi ve kadınları madende yasaklayınca bar sahipleri ve orospular başka yere gitmek zorunda kaldı.
As the government had outlawed booze and women at the mine, the owners of the bars and the whores had to go somewhere else.
Şimdi gitmek zorunda mısın?
Do you have to go now?
Acil bir işi çıktı ve gitmek zorunda kaldı.
He had an emergency and had to leave.
Bir kazaya karıştığında, karakola gitmek zorunda kalırsın.
When you're in an accident, you have to go to the police station.
Söyle ona, zaten arabasını almak için gitmek zorunda.
Tell him he has to go anyway to pick up his car.
Herkes gitmek zorunda.
Everybody's got to go.
Herkese, kitap almak için şehre gitmek zorunda olduğumu söylerim.
I'll tell my folks that I need to go to town to buy books.
Açılışa gitmek zorunda olduğumuza göre, neden beraber gitmiyoruz?
Hey, so since we have to go to this opening tomorrow, why don't we just go together?
Bazen Johnno temizlenmeden gitmek zorunda kalıyor.
Sometimes Johnno's got to go for a while without a wash.
Tamam, bebeğim, bu video oyunları gitmek zorunda.
Okay, babe, these video games, they have to go.
Yerleri tespit edilmemiş ama oradan gitmek zorunda olduklarını biliyorlarmış.
They were not found, but knew they had to move on.
Onunla buluşmaya gitmek zorunda değil.
He doesn't have to go down and meet her in her Pinto.
Gitmek zorunda değilsin, biliyorsun.
You know you don't have to go.
gitmek zorundayım 240
gitmek zorundayız 79
gitmek zorundasın 43
gitmek zorunda değilsin 35
gitmek zorunda mısın 34
zorundasın 42
zorundayım 57
zorunda 36
zorundayız 21
gitmemi mi istiyorsun 48
gitmek zorundayız 79
gitmek zorundasın 43
gitmek zorunda değilsin 35
gitmek zorunda mısın 34
zorundasın 42
zorundayım 57
zorunda 36
zorundayız 21
gitmemi mi istiyorsun 48
gitmek 43
gitme 1049
gitmedim 39
gitmelisin 203
gitmem lazım 361
gitmek istiyorum 180
gitmeyeceğim 167
gitmem gerek 808
gitmek istemiyorum 210
gitmedi 39
gitme 1049
gitmedim 39
gitmelisin 203
gitmem lazım 361
gitmek istiyorum 180
gitmeyeceğim 167
gitmem gerek 808
gitmek istemiyorum 210
gitmedi 39