Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ H ] / Hepınız

Hepınız перевод на английский

2,373 параллельный перевод
Ve sen benim için her zaman oradaydın ve beni hep destekledin ve işte buradayız.
And you've always been there for me and you've always supported me, and here we are...
# Hep ayağının üzerinde oynamanı sağlayacağız şimdi tüm gece boyunca #
♪ We gon'keep you up on your feet the whole night now ♪
Bu hep hatırlanacağınız şey bu yüzden neden yavaş yavaş çıkmak yerine kapıyı çarpıp çıkmıyorsunuz?
This is what you're always gonna be remembered for, so why not go out with a bang rather than fade away?
Hep öyle olacaksınız.
You'll always be family to me.
Neden siz ikiniz hep kavga etmek zorundasınız?
Why do you always have to fight?
Pazar günleri hep açık mısınız?
- Do you always open on Sundays?
hayatınızda yanlış giden herşey için siz ikiniz hep beni suçladınız.
You two guys are always blaming me for everything that goes wrong in your life.
Kızım yalnız bir kadın, hep yalnız.
She's a single woman Always alone
Hep aynı yerde oturacaksınız.
You'll be sitting here every day.
Hatırladın mı? biz hep düğünlerimizde birbirimizin şahidi olacağımızı söylerdik.
Remember, we always said we'd be there for each other on our wedding day.
Benjamin Davenport, sevgi dolu baba büyükbaba, büyük-büyükbaba aileyi hep önde tutan çalışkan bir adam karısı Eliza ölene kadar ona kendini adayan kızı Elizabeth ve torunlarını kendinden çok seven bir insandı.
Benjamin Davenport, beloved father, grandfather and great-grandfather, was a hard-working man who always put his family first. Devoted to his wife, Eliza, until the day she died, his daughter, Elizabeth, and all his grandchildren.
Niçin geceleri hep yalnızsınız?
Why do you do that here, nights, all alone?
Hayatınızda hep yalnız mıydınız?
Are you always alone?
Güzelliği arayacağınız yerde hep ağzınızı bozduğunuzu söylüyor.
At a place you're supposed to seek beauty, she says you're always... talking dirty
Hiç beni şaşırtamadınız hep aynı
Third world London, you and your boys just keep on, keeping on.
Eve kız attığınız zaman hep böyle mi yapıyorsunuz?
So is this, like, what you guys do when you bring girls over?
Birlikte iyi olacağınızı hep biliyordum, kendimi bildim bileli...
Should have been you two together, I always knew it. As far back as I can remember.
Hepiniz yalancısınız hep
Men are all liars. They never mean what they say.
Kararınız ne olursa olsun, seçim yapmak hep en zor kısmıdır.
That's always the problem, no matter what you decide.
Hep tartışır mıydınız?
Do you fight very often?
Alt edilemez olduğumuz, bahtımızın hep açık olacağı düşüncesi de.
The sin of thinking we were invulnerable. That our good fortune would last forever.
Maçı, sizden hep istediğim gibi oynadınız.
You know, you played the game just like I always ask you to.
Bir şeye ihtiyacın olursa, hep buradayız.
Any time you need help we're here.
- bu senin kendi olayınla ilgili.. hep imkansız olana ulaşmak istiyorsun.. - hep anlayamadığın, göremediğin şeylerle ilgilenirsin...
You always try... things to get you not even understand.
Hep küçük kızı olacağımı söyleyen. Anneyle kızının kucaklaşması değil.
" Not a laying on a bosom and womb
Sen benim çocuğum, kızımsın, bu hep böyle kalacak.
You are my child, my daughter. You always will be.
"Siktiğimin..." Hep kızgınız.
"Fucking..." Just angry all the time.
Hep kızgınız.
We're all just so mad.
Hep böyle oldun, ve daima benim koca mızmız ibnem olarak kalacaksın.
You always have been, and you will always be my big whiny faggot.
Siz erkekler neden hep böyle yaparsınız?
Why do you men always do this?
Bunları hep üzerinizde taşımalısınız.
MASSl M I NO : You always gotta have that on you.
Herkesten daha merhametli, kullarını seven ve onların hep hayrını isteyen babamız, sana itaat ve ibadet edip, senin sevgini kazanmaya çalışanlara,... ve senin yolunda imanla yürüyenlere... - Charlie.
Most merciful Father, who has been pleased to take unto thyself the soul of this thy servant, grant to us, who are still in our pilgrimage and who walk as yet by faith...
Neden hep bu kadar katıksız aptalsın?
Why are you always a bloody stupy?
" Yaşıyormuş, seviyormuş ve hep ölmek üzere imiş gibi acı çeken bir yaratığın denizin ıssızlıklarında bu Okyanus çocuğu gibi bahtsız bir varlığın...
"As if she lived, loved, always found about to die." " A human being infinitely disinherited in this
Yarın hep birlikte futbol oynayacağız.
Tomorrow we'll play soccer together
Büyük ihtimalle hep uyanıksınız, haksız mıyım?
You're probably always awake, aren't you?
En önemlisi, şanslıydık çünkü ne kadar yaşlanırsak yaşlanalım aşık olmamızın nedenlerini hep hatırladık, değil mi hayatım?
But for the most part, we've been lucky, because no matter how old we get, we've always been able to remember what made us fall in love in the first place, right, hon?
Birlikte daha güçlü olduğumuzu bilmek için, onun fedakârlığını hep hatırlamalıyız.
We must let his sacrifice remind us always that, together, we are strong.
Senin neslin ile ilgili sorun bu, hep anne babayı suçlarsınız.
Your generation always blames it on Mummy and Daddy.
Siz yaşlılar hep aynısınız.
Always the same with those old people.
Kızı çok uzun süredir tanıyormuş ama hep arkadaşlarmış ve şimdi daha fazlasını istediği için kızı arıyor.
He's known this girl for so long, but they've just been friends... and now he's calling her up to tell her he wants more.
Biz bir takımız ve sen de hep bizlerin çok iyi olmasını ve önemli bir şeyin parçası olmamızı istemiştin.
We're a team, and all you've ever wanted was for us to be great... and be a part of something special.
O zavallı yumurta ceninlerinin ruhları hep vicdanını rahatsız edecek şimdi.
The souls of those poor egg fetuses are all on your conscience now.
Babanla bunu hep yaptınız.
You and your dad always did that.
O hep sizin kızınız olacak. Evet.
- She'll always be your daughter.
Bu yüzden öğrenmeye hep açık olmalısınız. Ben öldükten sonra bile.
That's why you must never stop learning, even after I'm gone.
Biz sadece iş arkadaşlarıyız ve hep öyle kalacağız. Yani lütfen, kahveni ve saçma tavırlarını kendine sakla.
We are just colleagues and that is all we are ever going to be, so please keep your coffee and your cheesy come-ons to yourself.
Sizinle tanıştığımdan beri hep benden bilgi sakladınız- -
Well, you've kept information from me Since I met you- -
Hayatını hep ödül gecesinde en iyi sporcu ödülünü almayı istercesine yaşadı. Kes zırvalamayı, Coonan.
Went through life like he was expecting to win the Good Sportsman award on trophy night.
Neden Amerika'daki her sohbet programında, erkek hep sakin ve kararlı, mantıklı konuşandır ve kadın, bilirsin işte sert, aşkta şanssız, deli yardımcıdır?
Why is it on every single talk show across America, the guy is always the calm and stable voice of reason and the woman is the, you know, bitter, unlucky in love, crazy sidekick?
- Aranız her zaman çok iyiydi demiyorum, ama yine de sonunda hep birbirinizi anlardınız.
Nobody did. - All I did was throw coffee at him. - I am not saying things were always smooth between the two of you, but in the end, you understood each other.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]