Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ S ] / Sadece bu

Sadece bu перевод на английский

51,339 параллельный перевод
Sadece bu olaydan, herkesten çok etkilenen çocukları gözetmek istiyorum.
I'm just trying to look out for the kids who got hit extra hard by this.
Hadi, şimdi sadece Bu işi hallet.
Let's just, let's just get this over with.
Bak, yapabilir miyiz Lütfen? Sadece bu konuda konuşmak?
Look, can we, can we please just talk about this?
Ayrıca ben seni öldürmeyi seveceğim Çünkü ben sadece bu şekilde eğildim.
Also I'm gonna enjoy killing you because I'm just bent that way.
- Sadece bu gecelik.
Just for tonight.
Sadece bu kadar.
Yeah. Just this much.
Bu sadece bugünkü falım.
That's only my fortune today.
Elinde sadece bu mu var?
That's all you got?
Değerlendirmemize göre sadece bu bile yasal müdahale gerektirir.
Our assessment is that, this fact alone meets the legal requirement of imminent risk.
İslami söylevlerde, onlar sadece cennetten kovulmamış aynı zamanda dünyanın farklı yerlerine gönderilmişlerdir bu yüzden birbirlerini aramak zorunda kalmışlar.
Only in the Islamic telling, they weren't driven out of the garden. They were placed in different parts of the world, so they had to search to find each other.
Bu sadece bir hikâye.
It's just a story.
Niye bu kadar önemli olduğunu anlayamıyorum sadece.
I just don't see why it matters.
Bu tuhaf bir sessizlik yaşadığımız anlamına mı geliyor, yoksa sadece düşünüyor musun?
Does that mean that we're having an awkward silence or that you're thinking?
Sadece, sanki sonucu değiştirebilecekmişsin gibi düşündüren bir kızgınlık bu.
It's just anger makes you feel like you can change the outcome.
Ve sadece şimdiye kadar duyduğum en güzel sözcüğün bu olduğunu düşündüm.
And I just thought that was the most beautiful word I had ever heard.
Sen sadece bir cinayet makinesiydin. Ancak bu proje bağımsız olarak finanse edilmektedir.
You were just a killing machine, but this project is independently funded.
Çünkü bunu yutarsan her zaman sadece gerçeği söyleyeceksin. Bunu bilmeni istedim, çünkü şuan bu iksiri ben yutsaydım Ada'ya geri dönmek istediğimi söylerdim.
Because this is gonna make you say the truth all the time, no matter what, and the only reason that I'm asking is because I know that if I took this right now,
Yine söylüyorum, bu sadece geçici bir yaşam alanı sana daha uygun bir oda bulana dek.
And again, these living quarters are just temporary until we can find you a more suitable room.
Bu sadece bir pürüz mü yoksa...
Is this just a setback or...?
Bu sadece bir anı.
This is just your memory.
En müteşekkir olduğum şey, hayatımın aşkıyla tanışmış olmam. Herkes bu şansa sahip olamıyor. Sadece tanışmış olmak da değil, onun da benim için aynı duyguları beslemesi birlikte bir hayat kurmamızı sağladı.
The things I am most grateful for are having met the love of my life - not everybody gets to do that- - and having not only met the love of my life, having him feel the same way about me,
Sadece bir gösteri bu. "
It's a play-act thing. "
Gary, sadece bir konuşmayla başlamak istiyorum, hepsi bu.
Gary, I'd like to start with a conversation, nothing more.
- Bu kez sadece bir uyarı.
- With a warning this time.
Bu sadece bizimle ya da okulla ilgili değil.
This isn't just us. This isn't just a school thing.
Elimde sadece var Onu sattı Ve o bu Yani, evet, sanırım öyle.
Well, I've only sold him one, and that's her so, yeah, I guess so.
Ve sadece iki tane istiyorum Bu faturaların Bu zarf içinde.
And I just want two of those bills in that envelope.
Sen sadece Yatağa kaldı Bu sabah, çip Sanki senin olması gerekiyordu.
You should've just stayed in bed this morning, chip like you were supposed to.
Polisler sadece Ne oldu acaba Benim eşyalarıma Ve bu onun çerçevesi gibi görünmesini sağladı.
The cops would just wonder what happened to my stuff and it made it look like the frame-up that it was.
Bu sadece bir parça kan.
It's just a little bit of blood.
Ben salak bir böcegim sadece ama en çok aranan suçlularla birlikte en kritik bilgilerin saklandigi bu tesiste sorguya çekilecegini biliyordu belki de.
Well, I'm just a dumb-ass bug, but it's possible Rick knew he'd be interrogated at this facility, where we not only keep our most wanted, but our most sensitive data.
Bu da sadece benim için değerli olan kağıt parçası.
And this... it's just paper that only has value to me.
Bu sadece birimizin ölmesiyle sonlanabilir, ve ben hiç ölmedim.
This can only end with one of us dead, and I have never died.
Bu sadece iş.
It's just work.
B-bu sadece Rick'in sarhoş olup kendinden geçtiğinde bahsedip durduğu bir şey.
It-It's just something Rick starts talking about when he's blackout drunk.
Yani, açık olmak adına, bazen jeopolitik karmaşıklıklara referans veriyorum sadece....... ki bu da yahudiliğe sataşmak demek değil.
So, to be clear, I sometimes reference the geopolitical complexities of the topic... Which is not the same as going to an anti-Semitic place.
Sadece... sadece biraz gözlerimi dinlendirmeliyim o yüzden bu seferkini basit yapalım.
I just... just need to rest my eyes, so let's make this one simple...
Yani, o kadar sarhoş olmuş olabilirim ki Morty'yi Aklayıcılara kaybediyormuş gibi hissetmiş olabilirim ve belki de bu "Tamam, onu alabilirsiniz" "Sadece onun ne kadar önemli olduğunu biliyorsanız" "Yoksa sizi öldürürüm" deme şeklimdir.
It's, like, it's possible I got so drunk I felt like I was losing Morty to the Vindicators, and maybe this is my way of saying, "Okay", you can have him but only if you know how important he is, "otherwise I'll kill you."
Noktaları birleştirmek için mantığımı kullanıyorum sadece. Sahip olduğum en iyi tahmin bu.
I'm just using logic to connect some dots, it's the best guess I've got.
Belki, izniniz olursa... Sadece altı aydır bu adreste oturuyorum. Yani belki Yuri benden önceki...
_
Sadece çocuklarımızın güvende olmasını istiyoruz hepsi bu.
We just want our children to be safe, that's all.
Bu bir hikaye sadece.
It's just a story.
Bu kurallar sadece senin için değil, Ray.
These rules aren't just for you, Ray.
Bu sadece...
It's just...
Dediğim gibi, bu sadece bir bebek adımı.
Like I said, this is just a baby step.
- Bu çok aptalca yani biz sadece...
- This is silly, I mean, we're just... - She's got a gun.
Önünde çok uzun yıllar var ve bu yılların sadece birkaçında genç olacaksın.
You've got your whole life to be grown, only a few more years to be young.
Tüm bu yabancı uluslar sadece kanımızı emiyor!
And all these foreign nations just bleeding us dry!
Bana şunu söyle Dar - bu kayıt dışı sadece sen ve ben -
Tell me this, Dar. Off the record, just you and me.
Bu sadece açılış.
That's just their opening.
Sadece bu değil.
Not just that.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]