Asıl soru перевод на французский
1,606 параллельный перевод
Asıl soru şu : "Turkleton bu iş için en iyi seçim mi?"
La question est : est-ce que Turkleton est le meilleur?
Asıl soru şu ki, sıradışı bir intihar görevinde olması mümkün mü? Hayır.
Question : pouvait-il s'agir d'une mission suicide?
Asıl soru, Sobell sana ne yaptı?
La question est : qu'avait Sobell sur vous?
Asıl soru şu :.. ... seni değiştirdi mi?
La question est, est-ce que ça t'a changé?
Asıl soru, eğer öğrenirsen onu durdurmak için ne yapardın?
Si vous l'aviez su, qu'auriez-vous fait pour l'arrêter?
Asıl soru, böyle pis bir kasabada böyle birşeyi kim yapmış olabilir.
Restait à découvrir quel rebut de la société était responsable.
Asıl soru ise şu :
Ainsi, la vraie question est :
Asıl soru niye ailesi ve dostlarıyla daha bağlantıya geçmediği?
Pourquoi il n'a pas donné de nouvelles à sa famille ou à ses amis?
Asıl soru bu.
C'est la question.
Ancak asıl soru hala cevapsız.
Mais la vraie question reste.
Ama sıradaki projem kim olacak? Asıl soru bu.
Qui sera mon nouveau projet telle est la question.
Gillespie'nin evinde bulduğumuz ilaç bize nasıl bombaya dönüştüğünü söyleyecek. Ancak asıl soru neyin tetiklediği?
Le sérum qu'on a trouvé chez Gillespie nous a appris comment il s'est transformé en bombe, mais... une question subsiste, le détonateur.
Asıl soru ne anlama geldiği değil sana neden verdiği.
Ne pensez pas "Qu'est-ce que j'ai?" - Mais "Pourquoi me l'a-t-il donné"
Onu sabaha kadar tarif edebilirim ama asıl soru acaba ben onun ideal erkeği miyim.
Je pourrais la décrire jusqu'à la saint-glinglin... mais la vraie question est de savoir si je suis ou non son homme idéal.
Asıl soru, ne kadar zamanda olur, Riley?
- Juste une question de temps. La question est combien de temps.
Şimdi asıl soru dün öğlen buhar odasında kimlerin olduğu?
Qui était au sauna hier, à midi?
Asıl soru ne zaman olacağı.
- Bien sûr, mais quand?
Asıl soru hep ne zamandır, ve oturup anlaşmanın herkesin kafasına yatmasını beklersek herkesin ardında sıranın sonunda bekliyor oluruz.
Si on attend que tout le monde soit sur les rangs, on fera la queue derrière tous les autres.
Ne yapacağım biliyor musun? Evlendiğimi söyleyeceğim ama asıl soru, çocuğum olup olmadığını söylemeli miyim?
Je vais dire que je l'ai été, la question est :
Burada ne yapıyorsun kelebek adam? Asıl soru şu ki sen burada ne yapıyorsun?
- Que faites-vous ici, Homme Papillon?
Asıl soru bu mu? Muhtemelen içinde bulunduğumuz bin yılda, insan varlığının... Mesajınız gönderildi.
C'est la question cruciale de la condition humaine depuis des millénaires.
Dostum asıl soru da bu.
Ça mon ami c'est la question à 64 dollars.
Aslında asıl soru neden bunu Olivia'ya 10 yıl önce söyledi?
La vraie question est : Pourquoi avoir dit ça à Olivia?
Asıl soru bu, değil mi?
Voilà la vraie question, non?
Asıl soru, sen ortadan kaybolmadan önce son kez Donnelly'e ne söylemek istiyorsun?
Que voulez-vous dire à Donnelly avant de disparaître?
Asıl soru daha fazla neler vadedebileceğin, radikal değişiklikleri kabul edip edemeyeceğin ya da baskıya boyun eğip eğemeyeceğin.
Mais on se demande si vous avez autre chose à offrir. Si vous pouvez accepter le changement ou si vous craquerez sous la pression.
Asıl soru, Raben'ın şimdi ne yapacağı. Umutsuz görünüyor.
- Je me demande ce que Raben va faire.
Asıl soru, "Ne bulamadın, Abs?"
Ou plutôt, "qu'est-ce que tu n'as pas, Abs?"
Asıl soru : Nerede?
La question est : où?
Asıl soru :
Où est-il maintenant?
Ama asıl soru, sen ne yaptığını biliyor musun?
La question à un million : tu sais ce que tu fais?
Asıl soru, Jake ve Abe arasındaki bağlantı ne?
La question c'est, quel est le rapport entre Jake et Abe? Peut-être qu'il entraînait Jake.
Asıl soru şudur : Onları sınır dışı edecek miyiz?
Nous les déportons ou pas?
Asıl soru sadece,
La seul chose qui vaille c'est :
Bence asıl soru, onun silahı olduğunu düşünüyor muydun?
La vraie question est : crois-tu qu'il a une arme?
Asıl soru, kahrolası erkeklerin nerede olduğu.
La vraie question, c'est où sont les hommes?
Asıl soru bu, değil mi?
C'est ça, la vraie question.
Asıl soru bir daha hayata dönüp dönemeyeceğim.
Mais la question, c'est de savoir...
- Asıl soru, sen ne bekliyorsun?
Je te retourne la question, et toi?
Asıl soru... Ne sebeple?
La question, c'est... à quelle fin?
Ancak asıl soru geçerliliğini koruyor.
- Une question subsiste.
Asıl soru, muhbir mi yoksa basit bir aptal mı olduğun?
La question, c'est est-ce que t'es un indic ou juste un imbécile?
Asıl soru, benim senin görüşüne güvenim var mı?
La question est de savoir si j'ai le courage de tes convictions.
Asıl soru : Onlar kime gönderecek?
La question, c'est... à qui ils vont l'envoyer?
Asıl soru, "Gelecek mi?"
Mais viendra-t-il?
Evet, işte asıl soru o.
C'est ça la question.
- Maalesef, asıl soru şu ne yapamaz? - Onunla ne yapabilir?
- Malheureusement, la question est :
Asıl soru da bu!
Sacrée question!
Evet asıl büyük soru burada ne halt ediyorlar?
La question est de savoir ce qu'ils foutent ici.
Ah, nasıl hakkında soru pek çok erkek sana çektim nasıl?
Alors, si on éclaircissait la question de combien d'hommes tu as tués.
Asıl soru şu ne gördü?
La question est... Quoi donc?
asıl soru şu 19
asıl sorun 24
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
soru 130
asıl sorun 24
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
soru 130
sorun olmaz 185
sorun olur mu 68
sorun mu var 211
soruyorum 35
sorun değil tatlım 17
sorum yok 40
soru yok 54
sorunumuz var 27
sorun var 47
soruma cevap vermedin 39
sorun olur mu 68
sorun mu var 211
soruyorum 35
sorun değil tatlım 17
sorum yok 40
soru yok 54
sorunumuz var 27
sorun var 47
soruma cevap vermedin 39