Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ B ] / Basına

Basına перевод на французский

42,930 параллельный перевод
- Bildiğim her şeyi basına anlattım.
J'ai dit à la presse tout ce que je savais :
Bu öğlen Jacobson Kearney'daki bir arkadaşımı arayıp müvekkilleri hakkındaki birleşme pazarlıklarını basına vermelerini istemekten başka bir şey yapmadım.
Tout ce que j'ai fait cet après midi c'est appeler mon ami de chez Jacobson kearney et lui faire diffuser un communiquer de presse sur les négociations de la fusion de leur client
Baş parmağın ve işaret parmağınla bir daire yapıyorsun. Aynen bu şekilde. Daha sonra boşta kalan parmaklarını topun etrafına koyuyorsun.
Forme un cercle avec ton pouce et ton index comme ça, et tu places tes autres doigts autour de la balle.
Tamam millet, herkes işinin başına dönsün.
Remettons-nous au travail, tout le monde.
Eğer insanların Mars yüzeyine inmesini istiyorsak, onların gideceği yerin güvenli olduğundan emin olmalıyız ve bunu piksel başına 100 metrelik çözünürlüklü fotoğraflarla yapamazsınız.
Si nous voulons que des humains arrivent à la surface de Mars, nous voulons être sûr que là où ils iront sera un endroit sûr, et vous ne pouvez pas faire ça avec une résolution d'image de 100 m par pixel.
Sam! Hemen basınç kapısına git!
Sam, va à la porte pressurisée immédiatement!
Pislikler Krallığının başı olarak Mallar dağında vatandaşlarına hükmediyordur.
Le roi de Crétin-stein, régnant sur ses sujets au sommet de la montagne des cons?
O yüzden aklını başına al da hapishaneye hemfikir olarak gidelim.
Alors change d'attitude pour qu'on aille le voir en étant d'accord.
Harvey eğer o hayvan hakkında aklını başına aldığını söylemeye gelmediysen bu çok kısa bir konuşma olacak.
Harvey, à moins que tu me dises que tu as repris tes esprits au sujet de ce malade, la conversation sera courte.
- Anlaşmayı çektin, şimdi orada tek başına.
Alors décroche ton téléphone...
Eğer savcılık hukuk öğrencisiyle bile baş edemeyecek kadar haklılığına güvenmiyorsa tanığı sorgulamasına izin verilmesin.
À moins que l'accusation doute tant de gagner qu'elle refuse de s'opposer à une étudiante, on demande à ce qu'elle puisse interroger le témoin.
Tek başına mı?
Seule?
Tek başına olursam benimle savaşmaz.
Il sera moins enclin à se battre s'il n'y a que moi.
Haklısınız, onları bulmak istiyorum. Murphy'yi tek başına alt edemeyiz.
On peut pas enlever Murphy seuls.
80'lerin sonuna, 90'ların başına doğru ise Bill Clinton gibi kişiler bizimle bu konuda boy ölçüşmeleri gerektiğini anlamaya başladılar.
À la fin des années 80, des gens comme Bill Clinton avaient compris qu'il fallait nous concurrencer sur ce terrain.
Ferguson'da hane başına ortalama üç arama emri düşüyordu.
À Ferguson, il y avait en moyenne trois mandats par foyer.
POLİSİN ÖLDÜRDÜĞÜ SİLAHSIZ SİYAHİ KURBANLAR Polis şiddeti tek başına bir sorun değil.
La violence policière, ce n'est pas le véritable problème.
Ya da Mike'a başarısız olursa başına gelecekleri göstermek istedi.
Ou il l'a fait pour montrer à Mike ce qu'il se passerait s'il ne donne pas satisfaction.
Eğer içeride onun başına bir şey gelirse seni asla affetmem.
S'il lui arrive malheur, je ne te le pardonnerai jamais.
Yakında bir davan olduğunu ve yeni bir temsilci aradığını da biliyorum çünkü aklı başında olan hiçbir avukat senin yakınına dahi yaklaşamaz.
Et que vous allez être inculpé, et vous cherchez un avocat car aucun sain d'esprit ne veut vous approcher.
Aslında, şansımı bayağı seviyorum çünkü seni burada yalnız başına buldum.
En fait, je me sens très chanceux de te trouver ici tout seul.
Peki Harvey başına kakmayı bıraktım. Ama benimle iş yapmak istiyorsan hak etmelisin.
D'accord, Harvey, j'arrête de vous traiter comme un chien, mais si vous voulez mon business, il faudra le mériter.
Aklını başına toplaması bir an meselesi sandım ama... hiç de öyle olmadı.
Je pensais que c'était juste une question de temps pour qu'elle retrouve le bon sens, mais elle ne l'a jamais fait.
Yani artık bunu kendi başına halletmenin vaktinin geldiğini düşünüyorum. Lanet olsun.
Il est temps que tu te débrouilles.
Başına korkunç bir şey geldi, biliyorum.
Quelque chose de terrible lui est arrivé, je le sais!
Tek başına değil.
Pas toute seule.
Eğer gerçek bir alkolikse içkiyi kendi başına da bulur.
Si c'est une vraie alcoolique, elle trouvera un verre toute seule.
Kendi başına olmaz, gidemezsin.
- Pas toute seule, non.
Başına dikkat et. Hadi.
Fais attention à ta tête.
Başının altına koymak için küçük bir şey.
Un petit coussin Burberry pour ta tête. Lève-la.
Önümüzdeki 24 saat içinde May'in başına da gelecek olan şey oldu.
Exactement la même chose qui arrivera à May dans les prochaines 24 heures.
Onları kara kutunun arkasına tak ve küçük düğmelerin hepsine bas.
Mets-les à l'arrière de la boîte noire et presse tous les petits boutons!
Geceleri hep dışarıda, her zaman tek başına.
Il sort toujours la nuit, toujours tout seul.
Nainsanlar üzerinde baş bilimsel yetkili olduğun için yüksek kademelerdeki insanlar senin uzmanlığına ihtiyaç duyuyor.
En tant que figure scientifique dominante sur les Inhumains, votre expertise a été demandée par les personnes les plus haut placées.
Joe kendi başına madde üretmeye mi çalışıyor?
Joe essaye de générer de la matière lui-même?
Fitz ve takımın başına gelenlere çok üzüldük.
On est dévasté par ce qui est arrivé à l'équipe.
Şimdi orada bir yerde tek başına ve ben de yokum.
Et maintenant elle est là-dehors, toute seule, et je ne suis plus là.
Tek başına!
Tout seul!
Vah vah, kendi başına halledemiyor musun?
Pauvre chou, ne peux-tu pas te débrouiller tout seul?
Yani bu uzunluk, Grönland'ın alt kısmında 5 yılda eriyen buzun kalınlığına eş değer.
La longueur du tuyau représente l'épaisseur de la couche de glace qui a fondu dans le bas du Groenland depuis 5 ans?
Yani kendi başına onları soruşturuyordu.
Il enquêtait sur eux, de son propre chef.
Bu saldırı altı ölüye ve düzinelerce yaralıya sebep oldu. Buna ek olarak da El Hamadi'yi... hükümetimin en çok arananlar listesinin başına çıkarttı.
L'attaque a fait 6 morts, des dizaines de blessés et propulsé El Hamadi au sommet de la liste des criminels recherché par mon gouvernement.
Kaliforniya'dan bir Mongol Pagan eyaletinde tek başına sürüyor.
Un Mongol de Californie Qui se pavane seul dans un état de Pagan.
İçiverseydi başına neler gelirdi, biliyor musun sen?
Tu sais ce qui lui serait arrivé si elle en avait pris un seul?
Üzerine bir de Kirkman'ın kovulduğunu düşünürsek ülkenin başına yanlış atanmış varis geçmiş olabilir mi? "
Suite à ça et au fait que Kirkman avait été renvoyé, est-il possible que le pays soit dirigé par le mauvais survivant désigné? "
Kimmel, 2 bölüm seni baş konuk olarak programına çıkartmayı istiyor.
Kimmel te veut : invitée principale, deux volets.
Ben şahsen, iyi şeylerin, iyi insanların başına geldiğine inanmak istiyorum.
Personnellement, j'aimerai croire que de bonnes choses arrivent a de bonnes personnes.
Meclis saldırısından tek başına sağ çıkan Kongre Üyesi Peter MacLeish günün erken saatlerinde Kuzey Virginia'daki evine...
C'était ce matin, le député MacLeish, seul survivant de l'attentat, est retourné chez lui,
Ayağına basıp üç parmağını kırmıştım.
J'ai marché sur son pied et j'ai cassé trois de ses orteils.
Bu senin başına gelen en büyük olay ve bunu tek başına atlatmak zorunda olmamalısın.
C'est la plus grosse chose qui t'es arrivéen et tu ne devrais pas faire ça toute seule.
Başına gelenlerden sonra.
Après ce que tu as subi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]