Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ B ] / Başın nasıl

Başın nasıl перевод на французский

1,185 параллельный перевод
Başın nasıl?
Comment va votre tête?
Başın nasıl?
Comment va ta tête?
Başın nasıl?
Ca va, ta tête?
Başın nasıl, Ike?
Comment va la tête, Ike?
Başın nasıl?
Comment va la tête?
- Başın nasıl?
- Comment va ta tête?
yıkamanın nasıl bir baş belası olduğunu unutmuşum.
J'ai oublie combien c'est embetant de les laver.
Onlara, saat 3'ten senin basın toplantına kadar ben 3'e kadar da sen baksan nasıl olur?
Voilà... je les garderai entre 3 h et la fin de votre conférence, et vous les prenez entre maintenant et 3 h.
Nasıl da topluydu üzüntüden kilo verdi, basının yazdığı gibi ifrattan değil.
Vous avez vu son état? Seigneur! Il a que la peau sur les os.
Burada başımıza silah dayanmış bir şekilde oturuyoruz etrafımız yaratıklarla çevrili, ikimizin de buradan sağ çıkması düşük ihtimal sense Ivanova'yı nasıl tavlayacağını düşünüyorsun.
On est là, des revolvers pointés sur nous... retenus par des extraterrestres, prêts à nous faire tuer... et vous pensez à séduire Ivanova?
Başını nasıl bir belaya soktuğunun farkında mısın?
Tu ne mesures pas la gravité de la chose, hein?
Sen çarkın başında değilken onlar nasıl oynayabilir?
Parce que vous n'êtes pas à votre poste.
Öyleyse Bajorlular'ın Klingonlar'la nasıl baş etmesi gerektiği hakkındaki düşüncelerimi sana anlatmak için iyi bir zaman değildir.
Alors, ce n'est pas le moment de vous dire comment les Bajorans devraient négocier.
Yurdumun verimli finansal ağaçlıklarında başı boş yangın gibi kasıp kavuran azgın enflasyonu düşündükçe yüreğimin nasıl burkulduğunu anlatamam size.
Je ne saurais vous dire à quel point j'ai souffert. Savoir mes valeurs seules face à l'inflation galopante, prises dans le torrent de la débâcle monétaire. Quel cauchemar!
Peki ala, sadece yeni haber programım için. Peki ala, sana nerden olduklarını gösteririm, ama bu işte tek başınasın.
Je peux vous l'ouvrir, mais c'est tout.
Bu şeyin, başıma gelen en güzel şey olmadığını, nasıl bilebilirsiniz?
Que ce n'est pas ce qui m'arrive de mieux dans la vie?
Bu arada, biz buranın içerisine nasıl girdik? Ve neden başım sanki bir Centaur tarafından tekmelenmiş gibi hissediyorum?
Qu'est-ce qu'on fait là?
Ve yarın gerçek bir askerin bu kadınla nasıl baş ettiğini size göstereceğim.
Demain, je vous montrerai comment on s'occupe d'elle.
Sinteres basınç noktalarını kullanarak nasıl öldüreceğini biliyor.
Sinteres tue par les points de compression.
Amy, yine başını nasıl bir derde soktun?
Amy... sur qui tu es encore tombée?
İçerideki kodamanlara nasıl kaçtığını anlatsana... suçu nasıl Danny Flynn'in üzerine yıktığını... nasıl ağzını açıp bir şey söylemediğini... eğer konuşsaydı bugün bir sürü insanın hayatta olacağını!
Raconte aux grands garçons là-bas comment tu as filé... comment tu as laissé Danny Flynn assumer la responsabilité... comment il a gardé le silence... comment il aurait dû parler, et beaucoup d'innocents seraient encore en vie!
Nasıl olurda, bir adam yeni evlendiği güzel karısını... zalimce böyle büyük bir çölde tek başına nasıl bırakır?
Comment un mari peut laisser seule sa tendre et jolie femme dans un vaste et cruel désert comme celui-ci?
Bizler sanki hiç ölmeyecekmiş gibi keyifli bir hayat sürmeye çalışırken bu çocuğa doğru bir bakış açısı yakalaması için nasıl yardım edebilirim, zaten hemen hemen tek başına bunu beceriyor.
Je ne peux m'empêcher de penser qu'on thésaurise tous comme si la mort n'existait pas, alors que lui la regarde en face. Et il le fait presque seul.
- Basın sesi nasıl?
- Qu'est ce que tu en penses?
Hayır, sana yalvarıyorum... Her nasıl bir yatırım yaptıysan ve başın ne şekilde belada olursa olsun... Sana yardım edeceğime söz veriyorum.
non, je vous implore... comme vous voudrez et quels que soient les ennuis que vous avez... je jure de vous aider.
Varoş'u görmediğiniz nasıl da belli oluyor.
Vous n'êtes jamais allé dans les Bas-Fonds.
İlk başından beri gördüğüm, senin dünyanın nasıl döndüğünü bilen bir adam olduğun.
Je sais que tu es un type qui comprend les choses.
Diane, hayatının nasıl olduğunu biliyorum. Tek başına bir çocuk yetiştiriyorsun, bu bok çukurunda çalışıyorsun.
C'est dur pour toi d'élever ta fille et de bosser ici.
Ve Baby Gerald, bakalım gelecek sefer başını nasıl bir belaya sokacaksın.
Et toi, bébé Gérald, on peut se demander quelle bêtise tu vas encore faire.
Başının nasıl derde, girdiğini anlatabilir misin?
Pourriez-vous me dire comment c'est arrivé?
Nasıl oluyor da bu iki aşağılık sürtüğü başından atamıyorsun?
Pourquoi tu peux pas balancer ces deux salopes... de chercheuses d'or qui sont fêlées un max et n'ont de respect pour rien?
Anla-Shok'un başı Lenonn'dan ve İnsanların Gri Konsey'den önce nasıl Korucuları bir gün geri getirdiklerinden bahsediyordum.
Je te disais comment Lenonn, chef des Anla-Shok, que les Humains appelleraient un jour les Rangers, fut amené devant le Conseil Gris.
Sevindim. Ama Frank'a nişanımızın ertesi günü çekim için .. basıp gidersem nasıl bir mesaj vermiş olurum?
Peut-être, mais quel message j'envoie à Frank si le lendemain de nos fiançailles, je pars travailler?
Tanrım. Başını nasıl bir belaya soktun sen?
Dans quoi t'es-tu encore fourrée?
Başınız nasıl?
Pas trop mal au crâne?
Nebulanın Başından sonuna konumlanmış bir düzineden birisi alıcılarımızı tümü Kashyk onlarını görünmezlik zırhını nasıl kırılacağını....... göstermeseydi onları göstermezdi.
- Ils sont une douzaine. Indétectables, jusqu'à ce que Kashyk me montre comment contrer leur système de boucliers réfractifs.
Orada araba kullanamıyorum. O yaşlı adamların nasıl araba kullandıklarını bilirsiniz.
Je ne conduis pas là-bas...
- Baş ağrın nasıl?
- La gueule de bois?
Sanırım başı bir tür belada. Bir kaka parçasının başının belada olduğunu nasıl biliyorsun?
- C'est M. Hankey, il a un problème.
O tıkaçın içinden nasıl bir basınç geçtiğinin farkında mısın?
Du chatterton? Tu t'imagines la pression là-dedans?
Bu ; senin o bölgeye nasıl yönlendirildiğini ve neden hatırlayamadığını açıklayabilir.
Ça expliquerait que tu aies été attirée là-bas et que tu aies tout oublié.
Dur orda. Köydeki herkes bir kılıcı nasıl kullanacağını öğrense bile... hala başımız belada.
Attends, même si on apprend tous à manier l'épée, c'est mal barré.
— Nasıl? — Uydurduklarıyla başımızı belaya soktu, biz de aynısını ona yapalım!
Il nous a monté un plan, faisons pareil.
Yanına gidip, posterler hakkında her şeyi bildiğimi söylemek istedim. Ve seçimi kazanmak için nasıl hile yaptığını da.
Mon premier mouvement fut de courir là-bas, de taper sur sa vitre, et lui demander d'admettre qu'elle avait déchiré ces affiches et qu'elle avait menti et trompé les gens sur son chemin pour gagner cette élection.
Bir tabancayı nasıl gördüğünüzü anlamadım ; tabii başının üstünde tutmadıysa.
Comment voir une arme... à moins qu'il l'agite en l'air?
Başının şekli nasıl böyle yanlamasına?
Pourquoi elle a la tête de guingois comme ça?
Bodrum katının merdivenlerinden inip inmediğini sordum. Ama bunu nasıl kanıtlayacaksın?
J'ai dit qu'on savait qu'un escalier de cave menait en bas... mais comment prouver qu'il pouvait aussi mener en haut?
Burada tek başına nasıl yaşayacaksın?
Tu as entendu? Comment peux-tu vivre ici toute seule?
Evine gidip, banyoya girsen başını klozete sokup, bok yesen nasıl olur?
Et si tu rentrais à la maison, pour aller dans ta salle de bain, la tête dans les chiottes, pour manger la merde?
Bakalım baş parmağın nasıl.
Voyons ton gros orteil, tu veux bien?
- Carol, baş ağrın nasıl?
- Carol, comment va le mal de tête?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]