Rahat перевод на французский
30,765 параллельный перевод
- Hem de çok rahat.
BRIAN : Haut la main
Ve beni rahat bırakmasını.
Laisse moi seule, merde.
Rahat mısın?
C'est bon?
Bir kertenkeleden esinlenerek bir çift eldiven yapmıştı. Çok rahat bir şekilde cam duvara tırmandırabiliyor.
Elle a fait une paire de gants façonné après un gecko, vous permet de gravir une paroi de verre, comme il n'y avait rien.
O mevzuyu halledene kadar rahat edemeyecekmiş yoksa.
Dit qu'elle ne pouvait pas se détendre jusqu'à ce qu'elle a pris soin de cela?
Å imdi eğer ambulansın arkasına bir baksak sorun olur mu? Karantinada rahat hareket edebilmek için özel bir şirketten kiraladığınıza hiç şüphem yok.
Et maintenant, est-ce que ça vous gênerait si on jetait un œil à l'arrière de cette ambulance, sans aucun doute louée à une société privée pour se déplacer librement dans la zone de quarantaine?
Baban sana çeki düzen verirdi... Ben seni rahat bırakırdım böylece rahat rahat düşünebilirdin.
Ton père t'aurait donné de la discipline, de la rigueur, et je t'aurais donné de l'espace pour t'évader et découvrir les choses par toi-même.
Rahat ol.
Du calme.
6 saat daha rahatız.
J'en ai encore pour six heures.
Altı aydır seks yapmadım ve iki aydan kısa süre önce neredeyse patlıyordum. Beni biraz rahat bıraksan olmaz mı?
Je n'ai pas fait l'amour depuis 6 mois, et j'étais dans une explosion il y a moins de deux mois, donc laissez-moi tranquille, d'accord?
Rahat dur.
Relax.
Erkeğimi rahat bırak be.
Laisse mon petit mec tranquille.
Rahatına bak.
Mets-toi à l'aise.
Dünyanın sonu hiç bu kadar rahat olmamıştı.
La fin du monde n'a jamais été aussi confortable.
Galaksiyi ele geçirebilecek, belki de daha kötüsü, ama en azından çocukları rahat bırakabilir.
Il pourra prendre le contrôle de la galaxie, et peut-être pire, mais au moins il pourrait libérer les enfants.
Uçakta rahat rahat uyuyabilenleri kıskanıyorum.
J'envie ceux qui peuvent dormir dans un avion.
- Çünkü ben çok rahatımdır ama sen çok katısın.
Parce que je suis super relax, alors que toi, t'es super tendue.
- Restoranlarda rahat edemem.
- Je ne suis pas à l'aise au restaurant.
- Onu biraz rahat bırak, Chris.
- Laisse-la un peu.
Ama yanında kendini rahat hissettiğin birinin olması çok önemli.
Mais... c'est très important pour vous d'avoir quelqu'un avec qui vous vous sentez bien.
- Biz onları rahat bırakırsak...
- Si on leur donne trop de liberté...
Koltukta rahat olur musun?
Ça ira sur le canapé?
Mee ee e! Sophie, sakin ol ve bir de su önlügü giy ki doktor daha rahat erisebilsin.
Sophie, calme-toi, et tu devrais peut-être mettre cette blouse pour que le docteur ait un meilleur accès.
Dr. Bailey için izin belgelerini içim rahat bir şekilde imzalayacağım.
Je veux dire, j'accepte de signer les papiers pour le Dr Bailey.
Beni rahat bırak.
Laisse moi tranquille.
- Harvey. Seni rahat bırakması karşılığında Mike'ın davasını düşürme talebimizi geri çektik.
On a abandonné notre requête de rejet sur l'affaire de Mike pour qu'elle te laisse tranquille.
Bir rahat ver, şu ana kadar ona hiçbir şeye mal olmadım.
Jusque là, ça ne lui a rien coûté.
Kodese gidiyor oluşun beni bitiriyordu öğrenmeden rahat olamazdım.
L'idée que tu ailles en prison me tuait, - je ne pouvais m'y résoudre sans savoir.
Sana destek oluyorum Harvey ve şimdi bunu seni rahat bırakarak yapacağım.
Je te soutiens et là, je vais faire ça en te donnant de l'espace.
Bayan Hargrave, onu ofisinde beklerken daha rahat edeceğinizi düşünüyor.
Mme Hargrave vous invite à l'attendre dans son bureau.
Hayır, onu biraz rahat bırakın.
Venez, on sort, on la laisse se reposer ici.
Bayım beni rahat bırakın!
Lâche-moi!
Seni daha rahat olacağın başka bir okula göndereceğim. " dedim.
Je t'enverrai dans une autre école où tu te sentiras mieux. "
Sadece rahat nefes al.
Essaie... de respirer.
Cinsiyeti uyumsuz siyah bir insan olduğumu söylerken kendimi çok rahat hissediyorum, ve bu gerçekle... yaşamak hayatımı kurtardı.
Je me sens tellement bien en disant que je suis une personne noire non-genre et le vivre... vivre cette vérité m'a sauvé la vie.
Eğer rahat hissetmiyorsan birinin dışarıda suç mahaline göz kulak olması gerek.
Si vous êtes mal à l'aise, quelqu'un doit surveiller la scène du crime.
Rahat ol.
Détends-toi.
Ancak bana başka kimin dahil olduğunu söylersen senin için işleri biraz daha rahat hale getirebilirim.
Mais si vous me dites qui d'autre est impliqué, je pourrai peut-être vous rendre les choses plus agréables.
- Hey. - Rahat bırak beni.
Laisse-moi tranquille.
Taystee, burada kalacaksan beni biraz rahat bırakmalısın.
Taystee, si vous voulez rester ici, vous allez devoir me lâcher un peu.
Belki kaza olduğunu öğrenince biraz olsun rahat ederler.
Peut-être que ça les aiderait de savoir que c'était un accident.
Başka yere otururlarsa, rahat bırakırız.
Elles se posent ailleurs, on les laisse tranquilles.
Elimizden gelen her şeyi yaptık. Sınırlı kaynaklarımız ile seni burada rahat hissettirmeye çalıştık.
Nous avons fait de notre mieux, malgré des moyens très limités... pour vous mettre à l'aise ici.
Onu rahat bırak ve def ol.
Laissez-la et partez.
Daha rahat konuşmamı, geçmişimiz hakkında konuşmamı istediğini söylemiştin.
Tu as dit que tu voulais que je m'ouvre plus, que je te parle de notre passé.
Maya tanıdık birilerinin yanında rahat edecektir.
Maya est rassurée par la familiarité.
Huzurlu ve sakin, dostane çevreli, rahat konuşabilir.
Dans un environnement serein et amical, elle pourrait s'ouvrir.
O zamanlar rahat uyuyamadım.
Je n'ai plus bien dormi après.
Halkımı rahat bırak!
Laissez mon peuple tranquille!
Kendini rahat hissedersen ihtiyacın olanı elde edersin.
J'apprécie.
- Onu rahat bırak.
Laissez-la tranquille.
rahat ol 368
rahatladım 62
rahatsız mı ediyorum 24
rahatsız ettim 55
rahat bırak beni 249
rahatlayın 102
rahatsız ediyorum 27
rahatsız etmek istemedim 25
rahat dur 117
rahatsız mı oldun 22
rahatladım 62
rahatsız mı ediyorum 24
rahatsız ettim 55
rahat bırak beni 249
rahatlayın 102
rahatsız ediyorum 27
rahatsız etmek istemedim 25
rahat dur 117
rahatsız mı oldun 22