Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Ş ] / Şâd

Şâd перевод на португальский

48 параллельный перевод
Annem, ruhu şâd olsun fırına gitmemi ve tüm gece orada bekleyerek ekmek almamı istedi. Böylece ertesi gün yiyecek bir şeyimiz olabilecekti.
A minha mãe, que descanse em paz, pediu-me para ir à padaria e ficar lá a noite inteira até conseguir uma forma de pão para que tivéssemos o que comer no dia seguinte.
Bir evladım olsun istedim hem aklı selim olsun, hem de mangal yürekli olsun ki.. ... ruhumu binlerce kez onurlandırarak şâd edebilsin.
Eu, com alegria, um filho tive, tão belo, inteligente e corajoso que mil prazeres a sua presença me proporcionava.
Ruhu şâd olsun.
Que Deus o guarde.
Zavallı Tukhachevsky, ruhu şâd olsun, hakettiğini buldu.
O pobre Toukhatchewsky, paz à sua alma, teve o que merecia.
Ruhu şâd olsun.
Para ele, glória para sempre.
Ruhları şâd olsun.
Abençoados os seus corações.
Yeni Kurucu Babalarımız ve yeniden doğan ulus Amerika şâd olsun.
Abençoados sejam os nossos Novos Fundadores e a América, uma nação renascida.
"Yeni kurucu babalarımız şâd olsun." "Arınıp ruhlarımızı temizleyelim."
Abençoados sejam os nossos Pais Fundadores por nos permitirem expurgar e purificar as nossas almas.
"Yeniden doğan ulus Amerika şâd olsun."
Abençoada seja a América. Uma nação renascida.
Yeni kurucu babalarımız şâd olsun. Arınmamızı mümkün kıldıkları için.
Abençoados sejam os nossos Novos Pais Fundadores por nos permitirem expurgar...
Yeniden doğan ulus Amerika şâd olsun.
Abençoada seja a América. Uma nação renascida.
Sâdık bir hizmetkârınız olarak kardeşim sizin için kendini feda etti.
Como criada obediente, a minha irmã foi no lugar de sua alteza.
Himmler, ölene dek sâdık kalınacak, bağlılık yeminini dayatıyordu.
Era o próprio Himmler que presidia ao juramento de obediência até à morte.
Sonuçtan muzdarip, cesur ve sâdık herkesin üzerinde bir güneş gibi parlayacak olan şafak için...
Irá brilhar forte nos bravos e nos justos, e ser gentil para com os que sofreram com a causa.
Hitler çok mutsuzdu. Çünkü Himmler'i, en sâdık askeri olarak görürdü. En güvenilir olanı.
Hitler ficou muito perturbado, pois considerava Himmler o seu mais fiel paladino, o de maior confiança, e agora via que também tentara trai-lo.
1931'den 1939'a kadar kendimize verdiğimiz sözlere sâdık kaldık.
Mantivemo-nos fiéis a nós mesmos durante 1931, 33, 35, 37, 39.
Verdiğimiz sözlere sâdık kalmalıyız!
Seremos nós próprios!
Kötülükler bununla da kalmadı. Bana sâdık olanlar benim yüzümden pisi pisine can verdi.
deixei morrer todos os soldados que me acompanharam.
İngiltere'nin en güçlü adamıydınız. Öyle kalabilirdiniz. Ancak sâdık olma cesaretine sahip değildiniz.
Fostes o homem mais poderoso de Inglaterra e poderíeis ter sido ainda mais grandioso, mas não tivestes a coragem de ser leal.
Ama, Eksalansları, hiç olmazsa imparatorluğa sâdık kaldım. Çok... çok... çok uzun yıllardır.
Mas, Vossa Majestade, eu tenho sido leal ao império já há... há...
Ama sana ve SD-6'ya sâdık olmasaydım Arvin, dönmezdim.
para com a SD-6, não teria voltado. - E o Tippin?
Buna bile sâdık kalamadın.
Nem a isso foste fiel.
Allah biliyor, Hector'a katılmadığım zamanlar olmuştur ama en azından o kendisine sâdık.
Por vezes, detesto o Hector, mas ao menos ele é fiel a si próprio.
Ama o sâdık kalmadı. Düzüştüğü kadın orada ve onun için şahitlik yapacak.
Mas ele não está a segui-lo, ele anda a pôr-lhe os cornos e ela vai dar-lhe um álibi.
Ve bu anlaşmaya sâdık kalabilmek için her şeyi yapacağız.
E faremos todo possível para cumprir este acordo.
- İlk kurala sâdık kalınacak. Harika.
- Fugir é a regra número 1.
Unutmuşum. Sen sâdık bir kocasın.
Esqueci, você é um marido correto.
Sâdık bendeniz, hayatını kendi arzusuyla verirdi.
Este seu servo daria a vida...
Kulunuz, Majestelerine hep sâdıktır.
Este seu servidor é leal a Sua Majestade.
Anlaşmaya sâdık kalmaya çalışmam, onun için fark yaratmayacak.
Não lhe interessará que tenha tentado manter a minha parte do acordo.
Sâdık tebam ne güne duruyor?
É por isso que tenho súbditos leais.
Konu ilişkilere gelirse, sen Fabius'a sâdıksın.
Mas estou falando com as paredes. Afinal, você é leal a Fábio.
Senin de orada olacağını biliyorum, randevularına hep sâdık kaldın çünkü.
E sei que estarás lá. Nunca falhaste um encontro.
Hep ona sâdıktım.
Sempre lhe fui fiel.
"Doğu cephesinin bekçisi..." "... ve siz Majestelerinin konseyindeki sâdık bir üye olarak... " "...
" Como Governador do Este do país e membro leal do conselho de Vossa Majestade,
Bizim işimizde önemli olan budur. Ben her zaman sâdık ve kalıpların dışında düşünen biriyimdir.
O melhor para a organização é... que sempre fui leal e penso em não prejudicar.
Sherlock Holmes. Ve onun sâdık köpeği.
Sherlock Holmes e o seu cão leal.
Çeneni kapat ve plana sâdık kal!
Segure seu pênis e siga o plano.
Plana sâdık kalmadı!
Não seguiu o plano.
Cümle âlem etraftayken hikayeye sâdık kalabilmen ne büyük şans.
Boa sorte para fazeres vingar essa história, quando todos souberem do teu envolvimento nisto.
Maurice sana çok sâdıktır.
Maurice é extremamente fiel!
Fakat işin kötü tarafı, hepimiz Klaus'a sâdıktık.
Mas, pelo lado mau, éramos-lhe leais.
Doğaüstü bir şekilde sâdık.
Lealdade sobrenatural.
Sonuna kadar sâdık.
Coerente até o fim.
- Plâna sâdık kalacağız.
- Vais cingir-te ao plano.
- Ve çok sâdık müttefikler kazanırsınız.
- E ganharam um novo aliado.
Dünyadaki en sevgi dolu, sâdık ve içten babaya.
O mais afectuoso, leal, e melhor pai do mundo.
Tatlı, nazik, sâdık.
Querido. Bondoso. Leal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]