English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ A ] / And every

And every Çeviri Türkçe

36,173 parallel translation
And every once in a while, I'll bring your brother.
Ve arada bir, sana kardeşini getireceğim.
Cayenne, cumin, Himalayan sea salt, and every other spice I got on my rig.
Kırmızıbiber, kimyon, Himalaya deniz tuzu ve aracımdaki diğer tüm baharatlar.
And every businessman knows where he stands First stop Bangkok, then I roam
Her iş adamının kendini bildiği bir yer ilk durak Bangkok, sonra gidiyorum
And every book you have.
Bulduğunuz bütün kitapları da.
And every step, from birth till the end, Has its own magical beauty.
Doğumdan ölüme dek her aşamanın kendine has büyülü bir güzelliği vardır.
And every day since, it has absorbed the water and sunshine it needed to grow into a giant.
O günden beri de ihtiyaç duyduğu su ve güneş ışığını yutarak bir deve dönüştü.
And every 10 years, an area the size of Britain disappears under a jungle of concrete.
Her 10 yılda Britanya boyutlarında bir kara parçası beton ormanlarının altında kayboluyor.
I have a very upbeat and positive attitude so I can do any and every type of work you can ask of me with a smile!
Neşeli ve pozitif bir yapım var. Buyuracağınız her işi yüzümdeki gülümsemeyi kaybetmeden yaparım.
Every 600 years, the Angrboda crystal regrows, and every 600 years, we used to fight and kill each other over it.
Her 600 yılda bir, Angrboda Kristali yeniden oluşur. Ve her 600 yılda bir, bunun uğruna savaşıp birbirimizi öldürürdük.
I believe we owe it to Mindy and to every other American that has given their life to protect our great democracy.
Bu, Mindy'ye ve yüce demokrasimizi korumak için canını veren her Amerikalıya borcumuzdur.
I know, I know. And I have every intention of investigating it, but right now, the case is strictly classified and under the jurisdiction of Army CIC and the FBI.
- Biliyorum, bunu soruşturacağız ancak şu anda mesele Askerî Mahkeme ve FBI'ın yetki alanında.
A list of every media outlet in the country and their requests for an exclusive with the president to discuss, among other things, the Nassar murder investigation.
Ülkedeki, Nassar cinayet soruşturmasını konuşmak için Başkan'la röportaj isteyen tüm medya kuruluşlarının listesi.
I mean, it seems like every time I turn around, there's someone who's served this country faithfully, and then out of the blue, decides to turn against it.
Sanki ne zaman arkamı dönsem ülkesine sadıkça hizmet eden birileri ona düşman olmaya karar veriyor.
The Feds are throwing a net over D.C., and their EOC is monitoring every camera and feed within a 30-mile radius.
Federaller, Washington'ı çembere aldı ve 50 kilometre çapında bir bölgedeki tüm kameraları gözlüyorlar.
I do that every day to remind myself that what we do is a matter of life and death.
Yaptığımız şeyin bir ölüm kalım meselesi olduğunu unutmamak için bunu her gün yaparım.
Came in once every two or three days, always right between lunch and dinner.
Buraya her iki-üç günde bir gelirdi her zaman tam öğle yemeği ile akşam yemeği arasında.
With time and isolation, its animals have adapted to take advantage of every available niche.
Zamanın ve izolasyonun etkisiyle, hayvanları mümkün olan her nişten fayda sağlamak için gelişmiş.
Every time you think I should give you a pat on the back, just hit that button and know that, even though I don't say it enough, I really mean it.
Sırtını sıvazlamam gerektiğini düşündüğün her an o tuşa bas ve unutma ki yeterince söylemesem bile öyle demek istiyorum.
So you and I will Skype every day, and we will make it work.
Biz de Skype'de her gün konuşuruz... -... ve ilişkimizi yürütürüz.
I have tried every single room on the second floor and there's no signal anywhere.
İkinci kattaki her bir odada denedim, hiçbirinde çekmiyor.
The captain and I spent the last few hours calling every hospital in the city, trying to find a new lead.
Yüzbaşı ile son bir kaç saatimizi şehirdeki tüm hastaneleri aramakla geçirdik. Yeni bir ipucu bulmaya çalıştık.
And since every gallon of water, when broken down, produces about 4,000 liters of gaseous hydrogen, well... this is going to get loud.
Ve suyun her bir galonu 4000 litre hidrojen gazıyla patlarsa kıyamet kopacak.
And live feeds of every road south of the prison.
Hapishanenin güneyindeki bütün yolların görüntüsünü istiyorum.
And I'm the one who takes the songs you like... and puts them in your computer every day.
Ve sevdiğin tarzdaki şarkıları bulup her gün bilgisayarına gönderiyordum.
Must be so hard for you to have to look at me all the time and be reminded of him every step of the way.
Yüzüme bakmak senin için çok zor olmalı ben her halimde onu hatırlatırken.
But you cut a branch, another one grows, and in every eventuality, my future self reported that Steve Fishman drove drunk and innocent children died.
Ama bir dalı kesince, diğeri büyür. Her olasılıkta gelecekteki halim Steve Fishman'ın sarhoş araç sürerken masum çocukları öldürdüğünü söyledi.
I come down here to think every night and gaze at that green light.
Buraya her gece gelirim ve yeşil ışığa bakarım.
All right, so the BB will have a rack of single-gear bikes for every guest, and yes, next to that, of course, is going to be the big, giant rabbit hutch.
Pekala, pansiyonda her misafir için vitessiz bisikletler olacak, ve evet bunun yanında, elbette, kocaman bir tavşan kulübesi olacak.
We were loyal and perfect in every way.
Her yönden sadık ve mükemmeldik. Ve Tanrı ne yaptı biliyor musunuz?
But every now and then, they will be reunited through the messages they leave on the marking rocks.
Ama arada sırada, kayalara bıraktıkları mesajlarla iletişim kuracaklar.
Jungles have just the right amount of light, water and nutrients, and they have had every day for millennia.
Cangıllar tam olarak doğru miktarda ışık su ve besine sahiptir ve bin yıldır da bu değişmemiştir.
The spines that cover almost every plant in this desert can provide protection and shelter for many animals.
Bu çöldeki neredeyse her bitkiyi kaplayan dikenler birçok hayvan için korunma ve barınma imkanı sağlayabilir.
Every year, a further 50,000 square miles of grass and farmland are turning into barren stretches of dust and rock.
Her yıl 13 milyon hektarlık yeşil alan ve tarım arazisi kıraç toz ve kaya sahasına dönüşüyor.
A cycle of abundance, destruction and rebirth that affects every creature that lives here.
Buralarda yaşayan her canlıyı etkileyen bir bolluk, yıkım ve yeniden doğum döngüsü.
It's like all of my heroes in one room on every Christmas and July 4th combined.
Sanki Noel ve 4 Temmuz'un birleşmesi, ve bütün kahramanlarımın bir odada toplanması gibi.
And after they squeezed every last drop of good out of your body, what did they do?
Ve vücudundaki her bir iyilik damlası sıkıştırılıp atıldığında ne yapacaklar?
He's lied and cheated, double-crossed his own brother, renounced the gods, committed every crime known to man.
Tanrıları inkâr etti, insanlığın bildiği tüm suçları işledi.
Start on 4.5 grams of IV pip-tazo every eight hours and hang a unit - of aphaeresis platelets.
Serumuna sekiz saatte bir 4.5 gram pip-tazo ekleyelim ve bir ünite trombosit verelim.
For this is the day that the souls of every innocent Christian man, woman, and child that you and your pagans slaughtered shall escape from their purgatory and sing Hallelujah.
Çünkü bugün senin ve pagan adamlarının katlettiği bütün masum Hristiyan erkek, kadın ve çocuğun ruhları araftan kurtulup, şükür ilahileri söyleyecek.
Where she clearly trusted him and had every reason to believe that he would make a fantastic emperor.
Faustina ona güvendi harika imparator olacağına inanmak için sebepleri vardı.
And they will use it against me at every opportunity.
Ve her fırsatta bunu bana karşı kullanırlar.
Because of that, they ship huge quantities of grain in from North Africa and above all, from Egypt, and they give it to every Roman citizen.
Bu yüzden de Kuzey Afrika'dan ve Mısır civarından büyük miktarda tahıl ithal eder ve bu tahılları tüm Roma vatandaşlarına dağıtırlardı.
We'd have to cancel every other school event, starting with the wrestling banquet, and those hopped-up psychos would rip your heads off!
Diğer okul etkinliklerinin hepsini iptal etmek zorunda kalırdık. Güreş şöleninden başlardık ve o içi içine sığmayan psikopatlar kafanızı kopartırdı.
Let's take every single thing from the other apartment and put it in here.
Öbür dairedeki her bir şeyi alıp buraya koyalım.
I have a doctorate in astrophysics and I'm every bit as awesome as the pasty-faced owner of a comic book store!
Astrofizik doktoram var ve macun suratlı çizgi romancı kadar muhteşem biriyim!
I open and close the place myself every day.
Ben yeri her gün açıp kapatıyorum.
I worked with a lot of clients before, and... every time sometimes tries to go it alone, it always ends badly.
Daha önce birçok müşteriyle çalıştım ve... Bazen her seferinde yalnız başına gitmeye çalışırsa, her zaman kötü sonuç verir.
SBK has guards and spotters at every entrance and exit.
SBK'nın muhafızları ve gözlemcileri var Her girişte ve çıkışta.
Every now and then, Watson and I have our own need of a pair of eyes on the street.
Her an ve sonra, Watson ve benim kendi ihtiyacımız var Sokaktaki bir çift gözün.
You get to come and go as you please, show up whenever you want, and expect us to stop everything and follow your every command?
Canın ne zaman isterse gelip gidiyorsun, birden ortaya çıkıyorsun ve her şeyi bırakıp emirlerine uymamızı mı bekliyorsun?
A death in every birth. And for the eye to pursue its gift, a sacrifice must be made.
Göz'ün hediyesini sunması için bir kurban verilmesi gerekir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]