And every time Çeviri Türkçe
3,892 parallel translation
You ask me that every time, Max, and every time I tell you, it's a white collar prison.
Bunu hep soruyorsun, Max. Ve sana her defasında buranın şiddet içermeyen bir hapishane olduğunu söylüyorum. Anladım.
And every time you shoved the bastard in
Her defasında o piç kurusunu itiyorsun.
The same as yesterday and the days before and every time you've been in this room!
Dün ve ondan önceki günde bu odada söylediğim gibi!
And every time I brought up divorce, you convinced me we had to stay together for the children.
Ve her defasında boşanma konusunu açtığım zaman çocuklar için beraber kalmamız konusunda beni ikna ettin.
And every time I do get close to one, she ends up pulling away from me, and then I wind up back in this room, thinking where I went wrong again.
Ne zaman birine yaklaşsam sonunda benden uzaklaşıyor. Ben de bu odaya gelip yine nerede yanlış yaptım diye düşünüyorum.
And every time you see it, remember.
Sakın kaybetme. Ve ona baktığım zaman hatırla!
It's really cool,'cause you do a lap and then your partner does a lap, and every time you come in you've gotta switch a wristband.
Bu gerçekten müthiş, çünkü bir tur siz atarsınız sonra takım arkadaşınız, ve her turun sonuna geldiğinizde bilekliğinizi devretmeniz gerekir.
And every time that I fail, I have to see my girlfriend pretend like she's not disappointed, but I can see it in her eyes.
Ve her başarısızlığımda, kız arkadaşımın hayal kırıklığına uğramamış gibi davranmasını görmek zorundaydım ama gözlerinden anlıyordum.
And every time he found her, we asked the company to take her information down, and they didn't do it, and so he found her again, and again, until the last time when he killed her.
Onu her buldugunda sirketten kizimin bilgilerini kaldirmasini istedik ama yapmadilar. Öylece sapik onu tekrar buldu. Ve tekrar, ta ki onu öldürdügü son sefere kadar.
There was a common laundry area, and every time I went there, my dog, Buddy, would come with me.
Ortak bir çamaşırhane vardı ve oraya her gittiğimde köpeğim Buddy benimle gelirdi.
I've got 58 views, and every time I check it, it gets higher.
Elli sekiz hit almışım. Ve her kontrol ettiğimde artıyor.
Look, Lavon is my friend, and every time I look him in the face and I don't say something about us, I feel... I feel like I'm lying to him.
Lavon benim dostum, yüzüne her baktığımda, aramızdakileri söylemedikçe ona yalan söylüyormuşum gibi hissediyorum.
And yet, I enjoy it every time.
Ama ben her seferinde keyif alıyorum.
So, every time we're out and I want to hold Stef's hand, but I decide not to?
Her dışarıda çıkışta Stef'in elini tutmak istiyorum ama tutmaya karar veriyorum.
Oh, God, you know, if I had a dollar for every time you mentioned that goddamn war, I would buy a tank and I would blow your fat fucking head off.
Allah'ım, şu koduğumun savaşından her bahsedişinde bir dolar alsaydım biriken parayla tank alır ve o kalın kafanı uçururdum.
So every time that we've danced and dressed and cried and slept together...
Yani dans ettiğimiz, giyindiğimiz, ağladığımız ve birlikte yattığımız her an...
Every time I try to make a move, I get all nervous and flustery.
Ne zaman yakınlaşmaya çalışsam, gerilip telaşlanıyorum.
To everything there is a season, and a time to every purpose under the heaven.
" Her şey için bir sezon var her amaç için ve bir zaman cennet altında :
That's like me throwing a party every time I got yanked out of one foster home and dropped in another.
Çünkü bu iş aynı her koruyucu bir aileden atılıp başka bir aileye geldiğimde parti veriyormuşum gibi oldu.
You know, every time you answer a question with a big gaping nothing... it reminds me what a problem we have, you and I.
Her soruyu şaşkın bir ifadeyle yanıtlıyorsun bu da bana ikimizin arasındaki bir sorun olduğunu hatırlatıyor.
- Also time we don't have and every shade of blowback we can't afford.
Hiçbir türlü ters tepmeyi kaldıracak vaktimiz de yok.
- every time. - I know I do, but in my heart I want to spread my wings and soar.
Biliyorum ama yüreğimde, kanatlarımı açıp göğe yükselmek istiyorum.
We're not fighters, we're negotiators, and we win every time.
Bizler savaşçı değil, arabulucularız. Ve her seferinde biz kazanırız.
You have to trust your gut and you have to act fast every time.
Cesaretini toplamalı ve her seferinde hızlı davranmalısın.
All I'm saying is that when you take a creature into your home and you feed it and you clean up after it, you don't expect him to bark at you every time you walk in the door.
Söylemek istediğim ; evinize canlı bir varlık aldığınızda ve onu besleyip, arkasını topladığınızda her eve gelişinizde size havlamasını beklemiyorsunuz.
If I have to make a choice between protecting a patient and protecting the mother of my kid, she's gonna win that one every time.
Mesleğimi korumak ve çocuğumun annesini korumak arasında seçim yapmak zorunda kalırsam anne her zaman kazanır.
Each and every one of these are contrary to what you should be doing at that time.
Tepkilerimizinden her biri aslında bu yapmamamız gereken nitelikteydi.
[Rick Baer] They're always raising money for charities, and almost every time they get together, they're doing something for somebody else.
Yardım kuruluşları için sürekli para topluyorlar, ve neredeyse her zaman birileri için bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
She has the most beautiful heart and it breaks every time someone she loves is hurting.
O en güzel kalbe sahip ve her zaman kırılıyor, seven birileri tarafından zarar veriliyor.
And now there's this foolish superstition that her ghost appears in the woods every time misfortune's about to strike.
Ve artık her belâ çıkmak üzere olduğunda hâyâletinin ormanda göründüğüne dair aptalca bir hurafe var.
Every time I try and talk to him about it, I can see how... how uncomfortable he becomes.
Ne zaman onun hakkında konuşsam veya konuşmaya kalksam nasıl rahatsız olduğunu görebiliyordum onun.
And you are losing every time. And this is already funny.
Her zaman kaybeden tarafsınız.
But every time Holly and I get together, you guys are always there, and since we just started seeing each other, we could really use the time alone.
Ama Holly ve ben ne zaman birlikte olsak, siz orda bitiveriyorsunuz, ve birlikte görüşmeye başladığımızdan beri, boş vakitlerimizi kullanmaya çalışıyoruz.
Every time you open your mouth, you drag me down into the mud, and-and really, my-my...
Ağzını her açışında, beni çamura sürüklüyorsun. Ve gerçekten, benim...
Every time he got moved to another institute for the criminally insane he got a new file and a new I.D.
O her zaman bir enstitüden bir diğerine gönderildi, suça yatkın delilik yüzünden, ona yeni bir dosya açıldı ve bir isim verildi.
And if I didn't have to set the cameras up every single time we needed them, you could.
Her seferinde kameraları yeni baştan kurmak zorunda kalıyorum, bir el atsanız?
And... every time we stopped, it stopped.
Ve biz her durduğumuzda, o da durdu.
And I believed him, every time.
Ben de ona inanıyordum, her defasında.
Just keeping my city safe from thieves and vandals, but every time I turn around,
Şehrimi hırsız ve serserilere karşı güvende tutuyorum.
He did it again and again every time I found someone to care about.
Ne zaman birisine değer versem hep bana aynı şeyi yaptı.
And it's like getting that call again... and again, every time.
Her seferinde o haberi tekrar almak gibi.
If I'm going to be Oliver Queen CEO, then I can't very well travel down 18 floors every time you and I need to discuss how we spend our nights.
Ben CEO Oliver Queen olacaksam gecelerimizi nasıl geçireceğimizi konuşmamız gerektiğinde her seferinde 18 kat inemem.
Every time I pass this house I was tempted to knock and ask for a look inside.
Bu evin önünden her geçtiğimde kapıyı çalıp içeri bir bakmak içimden geçti.
So I want you to keep that, and I want you to think of me every time you use it.
Bunu almanı ve her kullandığında beni hatırlamanı istiyorum.
Every time you answer you're seeing her and...
Her telefonu açtığında onu görüyorsun ve...
And next time, you do 15 push-ups for every minute you're late.
Ve gelecek sefer, geç kaldığın her dakika için 15 tane şınav çekeceksin.
You hold on to these. And you think about them every time you visit Lucious.
Bunlar sen de kalsın ve Lucius'ı her ziyaret ettiğinde bu çocukları hatırlarsın.
Especially someone who likes to watch Sleepless in Seattle and love actually over and over and isn't afraid to cry just a little every time.
Özelikle de Sleepless in Seattle'ı defalarca izlemeyi seven ve her seferinde biraz ağlamaktan çekinmeyen biri.
I see that look in your eye every time you ask me one of your questions about where I was and what I've been doing.
Bunu gözlerinde görüyorum. Ne zaman bana bir soru sorsan... Seni tek ilgilendiren, ne yaptığım ve nerede olduğum.
Every time I look in her face, all I see is a question mark and a clock.
- Yüzüne her baktığımda gördüğüm tek şey, soru işareti ve saat.
his daddy comes in and bails him out every time.
Her seferinde babacığı gelip kurtarmış.
and everything will be fine 34
and everything changed 17
and everyone else 26
and every night 34
and everybody knows it 20
and everything 101
and everything else 36
and everywhere 22
and every day 78
and everyone 32
and everything changed 17
and everyone else 26
and every night 34
and everybody knows it 20
and everything 101
and everything else 36
and everywhere 22
and every day 78
and everyone 32
and every year 34
and everybody 18
and every 21
every time 503
every time i see you 32
every time i look at you 21
every time i close my eyes 53
every time i turn around 18
every time i see him 20
time 2517
and everybody 18
and every 21
every time 503
every time i see you 32
every time i look at you 21
every time i close my eyes 53
every time i turn around 18
every time i see him 20
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18
times are hard 26
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18
times are hard 26