English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ F ] / For one thing

For one thing Çeviri Türkçe

4,490 parallel translation
I still only live for one thing :
Hala bir tek şey için yaşıyorum ;..
Except for one thing.
- Bir şey dışında.
Uh, for one thing, the vigilante once saved his life so if he's telling us to keep away that should say something.
Her şeyden önce Kanunsuz bir zamanlar onun hayatını kurtarmıştı yani eğer bize uzak durmamızı söylüyorsa bunun bir anlamı olmalı.
Well, you'd need to be out of short pants, for one thing.
Öncelikle biraz tecrübe edinmen gerekiyor.
For one thing, there's the boobs, which Kristen Stewart does not have.
Bir kere kadının memeleri var. Kristen Stewart'da o da yok.
For one thing, he's dangerous.
- Birincisi, tehlikeli biri.
Except for one thing.
Bir şey hariç.
Well, for one thing, it would be very impractical.
Bu çok mantıksız olurdu.
Stop giving out all your pills to every cute girl in school, for one thing.
Okuldaki her güzel kıza haplarını verip durmaktan da vazgeç artık.
Well, for one thing, my husband would never hurt me.
Şey, ilk olarak, kocam beni asla incitmezdi.
Well, uh, for one thing, you have bigger emotional problems than I do, and I find that very attractive in a woman!
Bir kere her şeyden önce benden daha büyük duygusal sorunların var. Ben de bunu bir kadında çok çekici bulurum.
- She's smiling, for one thing.
- Bu kız gülümsüyor.
For one thing it's super fizzy.
Çok köpüklüymüş.
We're here for one thing and one thing only... the gold.
Buraya sadece ve sadece bir şey için geldik... altın.
You know, jail was good for one thing.
Biliyor musun, hapishane bir şey için iyiydi.
Well, I got this agency-issued laptop, for one thing.
Elimde ajanlar için yapılmış laptoplardan birisi var, tek bir işe yarıyor.
Well, because you'd be taking a huge risk, for one thing.
Çünkü bir şey için çok büyük bir risk almış olursun.
At the CIA, for one thing.
CIA'deki moral.
For one thing, Margaret and the son-in-law are bleeding him dry.
Margaret ve damadı onun parasını yiyorlar.
Well, for one thing, it's 60 degrees out.
- İlk olarak dışarısı 15 derece.
But one thing is for sure : nobody stays the way he was.
Ama kesin olan bir şey var ki, herkes bir şekilde değişiyor.
You've always been the most wonderful son, and now I need you to do one last thing for me. "
"Her zaman muhteşem bir evlat oldun. Senden benim için son bir şey yapmanı istiyorum."
If I've learned one thing in my 25 years as Orange County's number-one dealer of premium luxury vehicles it's that you don't take no for an answer.
Lüks araçlar hususunda 25 senedir Orange County'nin bir numaralı satıcısı olarak tek bir şey öğrendimse o da hayırı cevap olarak kabul etmediğindir.
One thing's for sure- - we're not gonna need this tent anymore.
Tek şeyden eminim- -... artık bu çadıra gerek kalmayacak.
Now, Etroplus can tolerate slightly salty conditions but they're essentially a freshwater fish, so one thing's for sure is they didn't swim here.
Etroplus az tuzlu koşullarda yaşayabilse de temel olarak tatlı su balığıdır. Yani buraya yüzerek gelmedikleri kesin.
It was gonna be the other tall, blonde pretty one, but the resident shrink has a thing for her, so your sister's gonna have to do.
Diğer uzun sarışın olacaktı ama psikiyatrisin ona özel bir ilgisi var. Yani iş bacına düşecek.
what i want is not money but just one thing for just three months
İstediğim para değil, tek bir şey.
She didn't give us many options. - Yeah, yeah, one thing's for sure :
Bize pek bir şans tanımadı.
But the one thing I can't understand is how the one person who always encouraged me to have convictions and stand up for what I believe in is now being so critical.
- Ama anlamadığım bişey var. Nasıl oluyorda, beni hep destekleyen kararlarımın ve inandığım şeylerin arkasında durmamı sağlayan kişi böyle kritik bi durumda arkamda durmuyor! .
One thing I know for sure, someone ate my heart.
Bir şeyden çok eminim ki, biri kalbimi yedi.
One thing's for certain, I'm not gonna allow nuclear missiles in our backyard.
Kesin olan bir şey var ki, arka bahçemizde nükleer füzelere izin vermeyeceğim.
Hey, Lacey, let's see if you can do one truly selfless thing for someone else.
Lacey, bakalım bir başkası için gerçek bir iyilik yapabilecek misin?
You know, Charlie, there is one little thing you could do for me.
Benim için yapabileceğin küçük bir şey var Charlie.
You're not the one attending to every detail for an extravagant party to celebrate the end of the only thing that's ever mattered to her.
Kendin için önemli olan tek şeyin sonunu kutlamak için abartılı bir partinin tüm ayrıntılarına karışmayan birisin.
Well, then tell me this one thing. When this is all over, when... When they've paid for what they did to your father, then what?
Öyleyse bana şunu söyle tüm bunlar bittiğinde babana yaptıklarını ödediklerinde, sonra ne olacak?
It was one thing when he was working for Conrad, but what business would Jack have with Victoria?
Conrad'la çalışıyorken anladık ama Jack'in Victoria'yla ne işi olur?
Whatever you think of me, Ester is the one true thing I have left, and I wasn't there for her.
Hakkımda ne düşünüyorsanız, bilin ki Ester sahip olduğum tek şey. Ve ben ona yardım edemedim.
She's right about one thing, and that's why I wanted to have this party for Mariana, and why I don't give a damn how much it costs, because I understand what that's like.
Ama bir konuda haklı ve o yüzden Mariana'ya bu partiyi vermek istedim ve neden ne kadar tuttuğu umrumda değil çünkü nasıl olduğunu anlıyorum.
But one thing is certain. Unlike old Doc Frankenstein... We can't exchange one brain for another.
Ama kesin olan bir şey var ki Doktor Frankenstein'in aksine bir beyinle diğerini değiştiremeyiz.
Look, I've seen it happen before, and the one thing I can tell you is you go through with it, you'll regret it for the rest of your life.
Dinle, bunun daha önce de olduğunu gördüm sana tek bir şey söyleyebilirim bunu yaparsan ömrün boyunca pişman olacaksın.
'Cause I'll tell you one thing, the Russians didn't throw her in a black site for shoplifting.
Birşey söyleyeyim Ruslar, onu gizli üsse dükkan hırsızlığı yüzünden tıkmamıştır.
And there's one thing common for both of us.
Ve ikimizin ortak bir noktası var.
Fighting for freedom is one thing, keeping order and security is something completely different.
Özgürlük savaşı başka bir şey. Barışı korumak ve güvenlik başka bir şey.
But one thing's for sure.
Ama kesin bir şey varsa.
Boss, I'll tell you one thing for sure
Patron, sana bir şey söylemek istiyorum
I want you to tell me one thing, I have done in the whole time that we've worked together that would indicate to you that my feelings for you were anything other than platonic.
Beraber çalıştığımız süre zarfında sana karşı yaptığım hangi hareket sana aşık olduğum izlenimini verdi sana?
Well, we know one thing... that wasn't for Derek.
Bir şeyi biliyoruz. Bu Derek için değildi.
Well, the thing is it only has two bedrooms, and e-Kat really needs one of them for her pilates machine.
Sorun şu ki sadece iki yatak odası var ve Ekat'in birine pilates makinesini koyması gerekiyor.
The one thing you can't do is take people's word for it.
Bu konuda asla insanların sözüne güvenemezsiniz.
One good thing about leading such a public life is it makes it much easier for your fans to find and contact you.
Böyle halkın içinde yaşamanın en iyi yanlarından birisi de hayranlarının sana kolayca ulaşması.
The one thing Bongo Comics are good for.
Bongo serisi bunda iyidir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]