The postman Çeviri Türkçe
361 parallel translation
Maybe it's the postman.
Belki postacıdır.
The postman just told me... ... that Duke Mantee and his gang are gallivanting around here someplace.
Postacı dedi ki Duke Mantee ile çetesi buralarda bir yerdeymiş.
It's too early for the postman.
Postacı için fazla erken.
Ned, the postman, chased me down the street and gave it to me.
Postacı Ned sokakta peşime düşüp verdi.
Every time I hear a whistle, I think it's the postman with another lesson.
Ne zaman bir ıslık duysam postacı yeni bir ders için geldi sanıyorum.
Comrade Yakushova, here, the postman left this letter for you.
Yoldaş Yakushova, buyurun, postacı bu mektubu size bıraktı.
I do declare, not a living creature but the butcher and the postman... has come to this house since the hard weather set in.
Hava soğuduğundan beri... kasap ile postacının dışında eve kimse uğramadı.
This is precisely why I mentioned it to understate the absurdity of assuming cause one man in the postman's uniform is a murderer any other man in the same uniform should be suspected.
Bu tam olarak bundan bahsetme nedenim varsayımın absürtlüğünü layıkıyla gösterme amacı postacı kıyafetli bir adam katil aynı kıyafetli bir diğer adam şüpheli olabilir.
Hey, there is the postman, the train, the funeral!
Postacı, tren cenaze var...
The postman.
Postacı.
You're the postman.
Postacısınız.
I was merely wondering if Higgins was the postman who delivered it.
Sadece mektubu getiren postacının Higgins olup olmadığını merak ediyordum.
The girl you left behind. She sent a love letter and you fell in love with the postman.
Kız aşk mektubu yolladı ve sen de postacıya aşık oldun.
The postman, though, is a man of initiative ; widely travelled.
Bence Postacı Bey kişisel tercihini kullanmak zorunda kaldı. - Yolculuğunuz iyi geçti mi? - Bu bölgeyi iyi bilirim.
France, among others. Will we soon be seeing the postman bring onto our balconies business correspondence, cards, gas bills or love letters?
Tıpkı Fransa'da olduğu gibi, pek çok ülkede halen eski yöntemler kullanılmaktadır.
It's no exaggeration to say the postman is regarded as a hero.
Postacıların kahraman olduklarını söylersek abartmış olmayız.
You got away with it once, but the postman rings twice.
Bir kere paçayı kurtardın, ama postacı kapıyı iki kere çalar.
We were in the fields, cutting the corn and the bell tolled and Willi, the postman delivered the letters and they pulled up a poster.
Tarlalarda ekin biçiyorduk. Çanlar çalmaya başladı ve postacı Willi mektupları dağıttıktan sonra bir ilan astılar.
I told the postman to tell the telephone company to come and take it away... but they haven't done it.
Postacıya, telefon şirketine gidip sökmelerini iletmesini söyledim ama hala gelmediler.
The postman brought them today with her dresses.
- Bugün postacı getirdi... -... elbiselerle birlikte.
Here's the postman.
Bak postacın geldi.
To the postman.
Postacıya.
I asked the postman.
Postacıya sordum.
Let's go and see what the postman brought us.
Postacı bize ne getirmiş gidip bir bakalım.
" The postman says that's best to do.
Postacı bunun yapılacak en doğru şey olacağını söyledi.
" The postman says...
Postacı söyledi
"The postman says... "... that's best to do.
Postacı bunun yapılacak en iyi şey olduğunu söylüyor
" The postman says that's best to do.
Postacı bunun yapılacak en iyi şey olduğunu söylüyor
Has the postman come?
Postacı gelmedi mi?
The postman was your man Haggerty, delivered two packets and four letters.
Postacı senin adamın Haggerty'ydi, iki paket ve dört mektup dağıttı.
But, uh, the postman came with a letter and told me that the Great Society was having a war on poverty.
Ama, şey postacı bir mektupla geldi ve Büyük Toplum'un yoksulluğa karşı savaş başlattığını söyledi.
Make the first payment C.O.D. To the postman.
İlk ödemeyi teslimde ödeme şartıyla postacıya yapın.
Riri's father told him the postman said... that a dead woman has been found in the woods.
Riri'nin babası, ona ; ormanda ölü bir kadın bulunduğunu söylemiş.
I gave the postman 3 kopecks of my own.
Postacıya kendi cebimden üç kuruş verdim.
Marry the postman or the policeman, with his hand out for what he can get.
Bir postacı ya da polisle evlen, alnının teriyle para kazanır en azından.
Yes, and the postman told me there was a letter for your sister Hodel.
Evet, postacı kardeşin Hodel'e bir mektup olduğunu söyledi.
- Has the postman come?
- Postacı geldi mi?
I will recall a short story by that brilliant author G. K. Cheston in which the murder is committed by a postman
Şu zeki yazar G.K. Cheston'dan bir postacının işlediği cinayeti anlatan kısa bir hikaye hatırlatacağım.
A postman was cycling up Heron's Hill... on his way to deliver mail at the hospital.
Bir postacı Heron's Hill'de hastaneye bisikletle posta götürüyordu.
Many countries still use outmoded methods but the American postman, always in the vanguard of progress, now has the helicopter at his disposal.
Pek çok ülkede uygulanan eski yöntemler nedeniyle postalar gecikmekte ya da kaybolmaktadır.
Where the road ends the sky begins for the Yankee postman.
Postacılar, havada ve karada inanılmaz bir şekilde çalışırlar.
When there's no runway the intrepid postman can become a parcel himself.
Bilgi, azim, cesaret ve kahramanlık.
All admire the courage and heroism of the air-postman as he safely regains his Spitfire in mid-air.
Çok iyi paraşütçüler olan hava postacıları asla durmazlar. Evet, Amerikalı Postacıların hepsi de birer akrobattır.
And yes, the Americans want to turn every postman into an acrobat so insurmountable difficulties become child's play.
Onlar için bu iş, adeta bir çocuk oyunudur.
( Knocks ) It's the postman.
Postacı geldi.
You were in America ; what was the name of the cyclist postman you knew?
Roger, Amerika'ya gittiğin zaman, bisikletli bir postacıyla tanışmıştın.
How's the postman?
Postacımız nasıl?
I tell you all about it... on the condition that you go on being our postman.
Sana bunu açıklayacağım ama bizim postacımız olmaya devam etmen şartıyla.
And the last time I shall ever ask you to be our postman.
Son bir kez, bizim postacımız olmanı istiyorum.
Take a postman, walking up the street.
Caddede yürüyen bir postacı düşün.
We're making some enquiries about the theft of a package from a postman in Leather Lane this morning.
Bu sabah Leather Lane'de bir postacıdan çalınan bir paketi soruşturuyoruz.
postman 26
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the plane 59
the post 71
the power of christ compels you 31
the police 666
the party is over 26
the police are here 92
the piano 29
the police are coming 33
the party 90
the plane 59
the police station 24
the point is 1527
the park 61
the phone rang 17
the prince 110
the party's over 96
the policeman 19
the player 16
the painter 35
the people 229
the point is 1527
the park 61
the phone rang 17
the prince 110
the party's over 96
the policeman 19
the player 16
the painter 35
the people 229