You ask Çeviri Türkçe
94,604 parallel translation
If you ask me, you may have had a short run, but you made your mark.
Bana sorarsan kısa bir süreç olabilir ama damganı vurdun.
- Pretty shitty one if you ask me.
Bana sorarsan, oldukça kötü bir sağdıç olursun.
- Benjamin, before you ask, i already told you- what if I could make it more like you?
Benjamin, sen sormadan, sana zaten söylemiştim - Onu sana daha çok benzetirsem?
- Did you ask her out?
- Çıkma teklif ettin mi?
If you can catch her, she has to give you whatever you ask.
Onu yakalarsan, sorduğun her şeyi cevaplamak zorundadır.
"You will pay." Why not ask for a specific amount of money?
"Ödeyeceksiniz." Neden belirli bir miktar para istemiyor?
Oh, you're not gonna ask me out, are you?
Bana çıkma teklif etmeyeceksin değil mi?
This is why I didn't want to ask you.
İşte bu yüzden sana sormadım.
And it's the last thing you should ask of me.
Benden böyle bir şey isteyemezsin.
I have to ask you a favor.
Senden bir ricada bulunmak zorundayım.
I'd ask you to join me for dinner, but I'm pretty sure that that's not what you came here for.
Seni yemeğe davet etmek isterdim, ama eminim buraya bunun için gelmedin.
Gretchen, I'm sorry to put you in this position, but I have to ask you to please don't tell anyone.
Gretchen, seni bu duruma soktuğum için üzgünüm ama bunu kimseye söylememeni isteyeceğim.
You don't have to ask me anything.
Bir şey istemene gerek yok.
The next time you want something from me, Mr. Ross, at least have the balls to ask me yourself.
Bir daha benden bir şey isteyecekseniz Bay Ross,... bunu bizzat yapacak kadar cesaretiniz olsun.
Because I said Louis wasn't ready to be managing partner, but maybe you aren't either, because you're not around enough to know what's going on around here.
Çünkü Louis'in yönetici olmaya hazır olmadığını söyledim ama belki sen de değilsindir, çünkü etrafında olanlardan yeterince haberdar değilsin. Tanrı aşkına.
You can believe whatever you want, but Harvey lashed out at me, and now he's not even man enough to come to me to ask me for help himself?
Neye istiyorsan ona inan Harvey bana bağırdı çağırdı ve şimdi yardımımı kendi isteyecek kadar adam olamıyor mu?
I didn't ask you a question yet.
- Daha soru sormadım.
- You think that I'd ask you to be my best man if we had a better location?
Daha iyi bir mekanımız olsaydı sana sağdıçlık teklif eder miydim zannediyorsun?
- In that case, Donna paulsen, i wasn't gonna ask you this for another few weeks, but how would you feel about pursuing this with me as a business opportunity?
- Bu durumda Donna Paulsen, sana bunu birkaç hafta sonra soracaktım ama bir iş fırsatı olarak bu konuda benimle çalışmayı düşünür müsün?
I wanna ask you something.
Sana sormak istiyorum.
- What'd you just ask me?
Ne dedin az önce?
I spoke with you about before trial. We ask that he either refrain from speaking, or be removed from the court with an immediate ruling for the defense.
Konuşmaktan kaçınmasını aksi takdirde salondan hemen çıkarılmasını savunma adına talep ediyoruz.
- May I ask how you found it? - Oh...
Burayı nasıl keşfettiniz?
He wants to ask you some questions.
Sana bir şeyler sormak istiyormuş.
And her friend said that she wants you to ask her out, right?
Arkadaşı ona çıkma teklif etmeni istediğini söylemişti, değil mi?
So, you don't think I should ask John?
John'a sormamalı mıyım sence?
You know, a lot of death row inmates feel regret about things they never said... admissions of guilt or anger... or love.
İdama çarptırılmış birçok suçlu söyleyemedikleri konusunda pişmanlık duymuştur : içindeki suçluluk duygusu, öfke veya aşk.
Isn't there someone else better you could ask, like literally anyone else?
Sorabileceğin benden daha iyi kimse yok mu? Gerçekten soruyorum.
I was just about to call you to ask you to get me a train to the Bad Place.
Kötü Yer trenini getirmen için tam da seni çağıracaktım ben de.
Can I ask you a question about where we're going?
Gideceğimiz yer ile ilgili sana bir soru sorabilir miyim?
Hey, you two lovebirds figure out how to have sex yet?
Siz iki aşk kuşu nasıl sevişeceğinizi çözebildiniz mi?
I'll only ask you for one favor.
Senden tek bir isteğim olacak.
I'm not saying you're not no, you're treating me like an idiot Irish sidekick, and I think you need to tell me what the hell is going on here, love.
- Ben sana olmuyorsun demedim ki... - Hayır, sen bana mal bir İrlandalı yardımcıymışım gibi davranıyorsun ve bence neler olduğunu bana anlatman gerek aşkım.
I have a favor I want to ask you, but... you're gonna think it's silly.
Fakat aptalca olduğunu düşüneceksin.
Is that why you've been sitting out there for the last five minutes, debating whether or not to even come in and ask for whatever it is you're struggling with now?
Bu yüzden mi beş dakikadır dışarıda durup içeri girip girmeme konusunda ve isteyip istememe konusunda kendinle mücadele ediyorsun?
And, Eliot, I don't know how to politely ask you to fuck me.
Eliot, beni becermeni kibarca nasıl isteyeceğimi bilmiyorum.
You have to give me what I ask.
Ne istersem bana onu vermelisin.
Let me ask you something.
sunu sorayim...
- Can I ask you something?
- Bir sey sorabilir miyim?
Let me ask you something, man.
Bir sey sorayim.
I mean, the tops are okay. Unless you're lactating. And then you need to ask yourself, "Should my body be in a bikini?"
Üstler sorun olmaz, tabii emzirmiyorsan, emziriyorsan da kendine sor, "Bikini giymeli miyim?"
You've yet to ask a single question about me.
Benim hakkımda tek bir soru bile sormadın.
But notice, I'm not making my problems yours, so, I'd ask that you not make yours mine.
Ama farkındaysanız, ben kendi sorunlarımı sizin sorununuz yapmıyorum, siz de yapmazsanız sevinirim.
I just sat on a bus for nine hours, all the way from Reno, to ask you to do better.
Daha iyisini yapmanı söylemek için Reno'dan buraya otobüsle dokuz saatte geldim.
I would just spend hours in there, just playing dress-up and... I would see a skirt or a jacket, and I would ask my dad, you know, " Where did she get this?
Orada saatler geçirirdim, giyinip oyunlar oynardım ve bir etek ya da ceket bulup babama sorardım. " Bunu nereden aldı?
Or you can ask the guy who studies how variable mortgage rates in commercially zoned districts encourages business development.
Ya da değişken ipotek oranlarının, ticarete ayrılmış bölgelerde işleri nasıl geliştirdiğini okulda öğrenen adama sorabilirsiniz.
When they ask you to put in the year that you were born, - all you have to do is...
Doğum yılını yazmanı istediklerinde tek yapman gereken...
So I can call them and ask if you pay rent on time.
Arayıp, kirayı vaktinde ödeyip ödemediğini soracağım.
I know who you could ask.
Kime sorabileceğini biliyorum.
You should ask her.
Ona sormalısın.
I didn't ask you to do that.
Bunu yapmanı istemedim.
you asked for it 145
you asked me 62
you asked for me 32
you asked 123
you asked for my help 19
you asked me to 28
you asked me a question 21
you ask too many questions 34
you asked to see me 72
you ask me 177
you asked me 62
you asked for me 32
you asked 123
you asked for my help 19
you asked me to 28
you asked me a question 21
you ask too many questions 34
you asked to see me 72
you ask me 177
you ask a lot of questions 51
you ask him 36
you ask her 30
asked 24
asking 38
aske 51
ask me anything 71
ask me a question 31
ask me anything you want 22
ask your mother 32
you ask him 36
you ask her 30
asked 24
asking 38
aske 51
ask me anything 71
ask me a question 31
ask me anything you want 22
ask your mother 32
ask me 205
ask her 221
ask away 74
ask your questions 26
ask me again 35
ask your father 22
asked and answered 66
ask questions later 24
ask her out 51
ask me what 45
ask her 221
ask away 74
ask your questions 26
ask me again 35
ask your father 22
asked and answered 66
ask questions later 24
ask her out 51
ask me what 45