Bir gün Çeviri İngilizce
75,176 parallel translation
Çünkü çok yoğun bir gün olacak.
'Cause we got a busy, busy day ahead.
O günün öfkesi, içini yakmaya, acını büyütmeye diğer şeyleri görmeni engellemeye devam ediyor. Ve kontrolsüz kalırsa, seni bir gün tüketecek.
The rage from that day continues to burn inside of you, feeding on your pain, blinding you from everything else, and, if left unchecked, will one day consume you.
Yarın yoğun bir gün olacak.
Tomorrow is going to be a busy day.
Bir gün gösteririm, Profesör.
One day, Professor.
Sana bir gün veriyorum.
I will give you a day.
Sonra da belki bir gün... seni bana geri gönderir.
And then maybe one day, it will send you back to me.
- Ne güzel bir gün kardeşlerim.
- Sumptuous day, brethren.
Harika bir gün. Peki neden?
It's g-r-r-eat, and why is that?
- Bir gün.
One day.
Herkesin bir gün vadesi dolar, değil mi?
Everyone's gotta go sometime, right?
Ben sana yatırım yaptım ve bir gün bu yatırımın karşılığını, o delice düşünme tarzınla bana yardım ederek ödeyeceksin.
I made an investment in you, and one day, that investment's gonna pay off when you use that... crazy way of thinking you have to help me out.
Çünkü bir gün senin de benim kellemi kurtarman gerekebilir.
'Cause... one day, you might need to save my ass.
Galiba bir gün beraber olmanın bir yolunu bulacağımızı sanıyordum.
I guess I thought... one day we'd figure out a way to be together.
- Bir gün... - Kara?
♪ I'm crossing... ♪
Umarım bir gün ne kadar yanıldığını görmezsin Pablo.
I pray that, one day, you do not find out how very, very wrong you are, Pablo.
Grady bilmiyor ama bir gün önemli biri olacağım.
You see, Grady doesn't know this, but one day, I'm gonna be somebody.
Sonra bir gün onu durduracaksın.
But then one day, you'll stop him.
Bir gün uyanacaksın ve mutluluğun ne olduğunu bile hatırlamayacaksın
One day you're going to wake up and realize that... you don't even remember what happiness is.
Bir gün mutluluğun ne olduğunu bile hatırlamayacaksın.
One day, you're going to realize that you don't even remember what happiness is.
Bir gün bunu gerçekten yapacağız.
One day we'll do that for real.
O insan, ve eğer şanslıysam bir gün öleceği gerçeğini benimsemek için daha 80 yılım var.
He's human, and if I'm lucky, I have about 80 something years to make peace with the fact that he's gonna die one day.
Sen tam tepedesin,... bir gün evlenmeyi umduğum kızın tam yanında.
You're right at the top, alongside a great girl I hope to marry one day.
Bir gün senden af dileyecek olan adama.
A guy who'd one day ask for your forgiveness.
Samimi bir gün olacak.
It will be genuine.
Bir gün uyandığında Caroline'a söyle.
One day, when you wake up, tell Caroline
Uzun bir hayattan sonra bir gün birbirimizi tekrar bulacak olmamız.
That one day, after a long life, we find each other again.
Acayip bir gün geçirdin.
So... You've had a day.
Büyük bir gün.
It's a big day.
Sen ve ekibindeki beceriksizlere üstün çalışma becerisini aşılamak beni tatmin etmenin heyecanı ve bir gün daha hayatta kalmanın neşesini hatırlatmak istiyorum.
I have to remind you and your team of screwups of the pride of superior work, the thrill of pleasing me, and the gratification of living one more day.
Eğer onu öldürürsek belki ekstra bir gün kazanırız.
So if we ice her, maybe that buys us an extra day.
Bir gün devam edeceğini söyledi.
Said he'd get back to it one day.
Geçen gün burada yaşlı bir adam vardı. 90'lı yaşlarda süslenmiş karısının mezarının önünde gülümsüyordu.
The other day I saw this... little old man, must have been in his 90s, all dressed up, standing in front of his wife's grave... smiling.
Tuhaf bir gün.
Well, this is a strange day.
Ve bir gün bunu hatırlayacaksın.
And one day, you're gonna remember that.
Her gün bir saatlik bölümler halinde yayınlanan uzun, dolambaçlı hikayeler.
I mean, a long, winding story served up daily in hour-long chapters?
Aslına bakarsan bütün gün bir parça üzerinde çalıştım.
As a matter of fact, I've been working on something all day.
Bu gün bir organ bağış web sitesine bakmıştım, ve tüm bu insanların listesini gördün... gerçekten sadece nakil hayatı bekleyen değerli insanlar...
I was on an organ donor Web site today, and I saw a list of all these people... these really deserving people... just waiting in line for a transplant. Mm.
Hey, dinle, bu gün ve son bir kaç haftadır söylediklerim mazeret değildi,
Hey, listen, what you, what you heard from me today, and over the last few weeks, those aren't excuses.
Berbat bir kaç gün geçirdim.
I have had a crappy couple of days.
Bu işin hikayesi, yalanı, bir kaç gün önce hatırladığımda senin de orada olduğun ortaya çıktı.
That's the story, the lie, that started to unravel over these last few days when I remembered... that you were there.
Sanırım bir parçam, seni gördüğüm ilk andan beri bu gün için hazırdı.
I think a part of me has been ready for this day since the moment
Ertesi gün Lucifer'ın bir başka kadınla birlikte olması sizi kıskandırdı mı?
But the next day, Lucifer was with another woman, so did that make you jealous?
Son bir kaç gün sıra dışı bir şey fark ettin mi?
Did you notice anything strange in the last few days?
Güzel bir gün.
Nice day out.
Ama annem iki gün önce onunla bir işte çalıştığını söylüyordu.
But mom called two days ago, said she was working a case with him.
Küçük bir kız gibi davranmak istemiyorum ama bu iş çözülene kadar birkaç gün sizinle sığınakta kalabilirim.
"I hate to be all girly, but I could bunk with you guys for a days until I sort this out?"
Şu anki ruhsal durumunun farkındasın bir iki gün daha zaman tanımamız gerek.
You know the state Trish is in. Leave it one or two more days.
Ertesi gün ona iyi bir fırça çektim.
I gave him a proper bollocking the day after.
O halde ona öyle olmayacağını ve adamı yakalayacağımızı göstermeliyiz. Çok ama çok uzun bir süre gün yüzü görmeyeceğinden de emin olmalıyız.
Well, then we prove to her that she will and we catch him and we make sure he goes away for a very, very long time.
- Birkaç gün için uzun bir mesafe.
Long way to go for a couple of days.
Trish'in evinin yolunda arabanla uyuşan bir arabanın tüm gece beklediğini söyledi. On gece boyunca her gün, aralıksız.
She reported seeing a car that matches your registration parked overnight in the car park at the end of Trish's road, every night, for ten nights in a row.
bir gün gelecek 22
bir gün daha 22
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
bir gün daha 22
gunther 50
günaydın 7167
günaydin 27
günaydın sevgilim 16
günü 31
güney 137
gunner 21
günün nasıl geçti 55
güneş 243
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
gündüz 49
günaydın tatlım 25
günahkar 29
günah 39
günler 45
günaydın hayatım 17
günaydın hanımefendi 52
günaydın çocuklar 50
güneş ışığı 22
güneşte 16
günaydın efendim 192
günün nasıldı 39
günlük 37
günaydın bayım 22
günaydın baba 43
günaydın millet 27
güneyde 29
günaydın bayan 34
günün sonunda 21
günaydın efendim 192
günün nasıldı 39
günlük 37
günaydın bayım 22
günaydın baba 43
günaydın millet 27
güneyde 29
günaydın bayan 34
günün sonunda 21