Bir saat kadar önce Çeviri İngilizce
446 parallel translation
Bir saat kadar önce yola çıkmış olmalı.
He'll have been on his way almost an hour now.
Bir saat kadar önce.
- About an hour ago.
Bir saat kadar önce bir İngiliz... bayanla çay içiyordum.
- I was having tea an hour ago... with an English lady.
Kapama saatinden bir saat kadar önce büyük siyah arabası olan bir adam geldi.
About an hour before closing, a guy drives in in a big black car.
- Bir saat kadar önce çıktı.
- He went out about an hour ago.
Bir saat kadar önce kullanılmıştı.
It was used about an hour ago.
Fakat, bir saat kadar önce, Chicago Times muhabiri James McNeal'den bana bir telefon geldi. aradığımız kanıtı bulduğunu anlatıyordu.
However, about an hour ago, I received a telephone call... from James McNeal of the Chicago Times... who informs me he has uncovered the evidence we have been seeking.
Bir saat kadar önce saldırdılar!
They hit us about an hour ago. The others coming?
Şu tesadüfe bak ki, bir saat kadar önce Lionel ile birlikteydik.
It so happens that I was with Lionel less than an hour ago.
Bir saat kadar önce öncü birliği ile haber geldi.
A scout brought the word in about an hour ago.
Amiral Wards'un bu emri bir saat kadar önce elime geçti.
I received this dispatch from Admiral Wards about an hour ago.
Bir saat kadar önce toprak kayması oldu.
There was a landslide an hour or so ago.
Bir saat kadar önce buradaydı.
He was down here, you know, about an hour ago.
Aynı Eylül gününde, yaklaşık bir saat kadar önce... şehrin başka bir bölgesinde...
About an hour earlier that same Saturday afternoon in September... In another part of the city...
- Evet, bir saat kadar önce.
- Oh, yeah, about an hour ago.
Bir saat kadar önce kalanları almaya gitmiştim.
I fetched up his tray about an hour ago.
Bir saat kadar önce trende güzel bir kahvaltı yaptım.
Had a fine breakfast on the train about an hour ago.
Bu aşağı yukarı bir saat kadar önce gerçekleşmiş... Bu yüzden tam zamanında alamadım.
It must have been over an hour ago, sir, so I couldn't get off in time.
Bir saat kadar önce, Alfa 60'ın 1.4 milyar sinir hücresinden biri seni sorguya aldı.
An hour ago, one of Alpha 60's 1.4 billion nerve centres questioned you
Bir saat kadar önce.
About an hour ago.
Bir saat kadar önce üç adam geldi.
Three men came by here an hour ago.
Yaklaşık bir saat kadar önce radyo dinliyormuş.
He was listening to the radio about an hour ago.
Bir saat kadar önce 3 numaralı ameliyathanedeki masada can vermiş.
She died on the operating table of OR 3 about an hour ago.
Bir saat kadar önce kocanızın arabasını bulduk.
We found your husband's car about an hour ago.
Bir saat kadar önce Münih istasyonundaymış. Hamburg'a telefon etmiş.
He was at Munich Station about an hour ago making a telephone call to Hamburg.
- Babanız bir saat kadar önce gitti.
- Your father left about an hour ago.
Eşin bir saat kadar önce çıktı.
Your wife went out about an hour ago.
- Ee, bir saat kadar önce.
- Oh, about an hour ago.
Bir saat kadar önce, yanına 1-2 kız çıktı.
A couple of girls went up.
Yaklaşık bir saat kadar önce radyo dinliyormuş. Düşman birlikleri işgal edebilirmiş.
He was listening to the radio about an hour ago.
- Bir saat kadar önce aramıştı.
- He phoned about an hour ago.
Şimdi, bir saat kadar önce, dükkanın yörüngesine giren, 150 kiloluk kadını hatırladın mı?
How come no date tonight, Bud? Couldn't get the wig on Buck?
- Bir saat kadar önce.
- An hour ago. They're bringing him in.
Bir saat kadar önce, oldukça garip bir mesaj aldık... Sovyetler Birliği radyosundan.
About an hour ago, we received a rather peculiar message... on the radio from the Soviet Union.
Ama önce bir saat kadar şu küvetin içine girip iyice serinleyeceğim.
But right now I'm going to soak in that cool bathtub for one solid hour.
Şu anda, gemi iki saat önce tam iniş yaptığı noktada hareketsiz bulunmakta. Ve şimdiye kadar içerisinde bir hayat belirtisi görülmedi.
The ship is now resting exactly where it landed two hours ago, and so far there is no sign of life from inside it.
Bir saat önce adli tıbbın basına söylediğine göre kız, her ne kadar boğulma sonucu öldüyse de bereler, bir boğuşmanın yer aldığını gösteriyor.
An hour ago, the coroner informed the press that although the girl's death was caused by drowning, bruises would indicate that a struggle took place.
Kapıyı kilitlemeden önce bir iki saat kadar çalışır, Ama eminim hiç bu kadar geç- -
He works around for a couple of hours before he locks up, but I'm sure he'd never be this late, not...
Evet, ona bir şey yazdırmana izin verebilirim. Ancak yarım saat kadar önce Brisbane'e bizzat ulaşmaya çalıştım.
Yes, I could let you dictate something to her, but I tried to get through to Brisbane myself half an hour ago.
İki saat kadar önce kanepede bir ameliyat yaptım.
Two hours ago... I operated... on a sofa.
Bir saat boyunca çekelediler onu ama bunu hiç denememişlerdi daha önce ve bir türlü parçalanmadı adam omuzlarından ve kalçalarından testereyle kestikleri ana kadar.
They pulled at him for an hour but they'd never done it before, and he wouldn't until they sawed through his shoulders and hips.
Yarım saat önce bir denizaltının farkedildiğini ve bunu bana bildirmenin bu kadar zaman aldığını mı demek istiyorsunuz?
Do you mean a submarine was sighted over half an hour ago and that it's taken this long to report it to me?
Bak ben hatırlıyorum, beş yıl kadar önce... bir tur atmak için birkaç saat alırdı ve... bir depo dolusu benzin gerekirdi.
You know, I remember about five years ago... it would take a couple of hours and a tank full of gas... just to make one circuit.
Babama gelince sabah saat altıdan yediye kadar büyük Citroen'inde. "Bir patron, iyi bir örnek olmak için, işçisinden önce gelir ve onlardan sonra çıkar."
As for my father... ... up at 6 a.m., by 7 he's in his big Citroen. "A boss arrives before his workers..."
Şimdi, Bu olağanüstü durum bir fırtınaydı. 18 saat kadar önce... Nimitz bu fırtınanın içinden geçti.
Now, this phenomena is a storm which the Nimitz went through less than 18 hours ago.
Yaklaşık 24 saat önce, gemi doktoruna buradan pek farkı olmayan bir hayatı ne kadar istediğimi söylüyordum.
Just about 24 hours ago, I was telling the ship's doctor how much I wanted something... not very different from what we have here.
Anladığım kadarıyla, haneye tecavüz bir saat önce gerçekleşmiş.
I understand that the break-in occurred an hour ago.
Başkan ve eşi yarım saat kadar önce askeri bir helikopterle Beyaz Sarayı terkettiler.
the president and first lady did indeed leave the white house by military helicopter half an hour ago.
Yarım saat kadar önce, sarı bir taksiyle gitti.
She left in a yellow cab about a half hour ago.
Servis edilmeden yaklaşık olarak bir, bir buçuk, hatta iki saat kadar önce açılmalıdır.
Should be opened approximately an hour to an hour-and-a-half to even two hours before served.
Oswald'ın 1,5 kilometreyi 6 ila 11 dakika içinde koşması... sonra cinayeti işlemesi, yönünü değiştirip... Teksas Sineması'na kadar bir kilometre daha yürümesi... ve saat 13.30'dan önce orada olması gerekir.
It felt to me as if a cover story was being put out.
bir saat sonra 47
bir saat 138
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat içinde 57
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir saat 138
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat içinde 57
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106