Bununla Çeviri İngilizce
30,398 parallel translation
Hastalığımın bununla ilgisi olabilir mi?
Why? Does that have something to do
Bununla ilgili bir şey mi var
Anything wrong with that?
Ben de duydum Bununla bir ilgisi olabileceğini söyledi.
I also heard that you may have had something to do with that.
Onları devamlı olarak güzelce bununla beslersen para esrara dönüşür.
Using this to continuously feed them well, Using this to continuously feed them well, money has become marijuana.
Tartışmamız mı lazım yoksa kartı alıp bununla bir şeyler satın almaya girmek mi istersin?
Do we need to keep arguing, or do you want to take this and go buy things with it?
Tüm bunlar bununla ilgili.
That's what all of this is about.
Bununla bir sıkıntım yoktu.
And I was okay with it.
Bununla kurtulduğumu fark ettiğim an hemen geri içeri girip Mike ile Ikes'dan bir kutu çaldım.
The minute I realized I'd gotten away with it, I went right back in and stole a box of Mike and Ikes.
Bütün bunlar gerçek gibi görünüyor, ne kadar çılgınca gelse de bununla uğraşmak zorundayız.
Like that all this is real, and we have to deal with it... no matter how crazy it seems.
Savaş bununla, Amy.
Fight through it, Amy.
Bununla bana bir el ver.
Give me a hand with this.
Bununla bırakacağız.
We're done here.
Bununla ilgili sürekli hayal kuruyordum ve tekrar tekrar yaşıyordum.
I've been dreaming about it all the time, and I go over and over it again.
- Ne? Bununla olan ilgin işi karıştırdı.
Your involvement in all of this, it's complicated.
Bununla ilgili her şeyden nefret ediyorum.
I hate everything about this right now.
Bununla neden uğraşıyoruz?
Why are we even bothering with this?
İşim bitti. Artık sen ilgilen bununla.
I'm done, so you handle it now.
Corvette'i bununla mı takas ettin?
Wait, you traded the Corvette for this?
... o zaman neden bununla ilgili bir şeyler yapmıyorsun?
Well, then, why aren't you doing anything about it?
Gerçekten bununla mı indirdin?
- You really took him down with this? - Mm-hmm.
Bununla bir problemin mi var?
You got a problem with that?
Sanırım bununla sarhoş olacağız.
I think we'll get drunk just like this.
Ama büyük bir şef bununla ölçülür.
But this is what defines a big chef.
Bununla birlikte 70.200 yapar.
With this it makes 70,200.
Bununla ilgilenmen için seni rahat bırakayım.
I'll let you get to it.
Bununla, göz kırpması kadar bir sürede yapabiliriz.
With this, we could do it in the blink of an eye.
Şimdi onların bununla yüzleşmekten başka seçenekleri yok.
Now they've got no choice but to deal with it.
Bununla ilgili bir sorunun var.
Are there any issues about it?
Ve bununla ilgilenebileceğinizi düşündük.
And we think it's one you can all relate to.
İstersem bununla uçakta sigara içeceğim.
I'll smoke on this plane if I want to.
Bununla nasıl rekabet edebilirim ki?
How am I ever gonna compete with that?
Eğer burada kalabilirse, onu bununla şaşırtırım diye düşündüm.
I thought if she stayed over, I could surprise her with it.
Dinle, kalbinin Kötü Kraliçe'de olduğunu biliyorum. Ama bununla savaşabilirsin.
Listen, I know the Evil Queen has your heart, but you can fight this.
Benim bununla hiçbir ilgim yok.
I don't have anything to do with it.
Bununla birlikte, bıçağı içeride iki dakika tutarsan kan dolaşımı için vücutta yeterli basınç kalmaz.
Along with that, you hold the blade in place for a two-count, there won't be enough pressure left in the system to drive the blood.
Bununla riske girdim ama maltlı sütün kurtarıcı olacağını düşündüm.
I took a risk with this, but I thought a malted might help...
Olup bitenler bununla ilgili demek.
That's been goin'around.
Bununla uğraşmak zorunda kaldığın için üzgünüm.
I'm sorry that you had to deal with this...
Ben bununla kalacagim.
I'm staying with this one.
Eğer Grace, senin haplarını aldığı için ölürse bununla nasıl yaşayacağın?
How you're gonna live with yourself if Grace dies after taking your pills.
Bununla baş edemezler.
- They can't cope with this.
Bununla başa çıkman gerek.
That's some shit you deal with.
Bununla Pulitzer ödülünü kazanmıştınız.
It was... Well, it won the Pulitzer.
Üç dakikadır bununla uğraşıyorsun.
You know you've been at that for three minutes.
İşte bu her zaman geri çekildiğin, yüzleşemediğin şey ve herkes bununla karşılaşır, herkes, Quill bile.
This is the one you always go back to and the one you can't face, and everyone has it, everyone, even Quill.
Bununla başa çıkabilir.
She's gonna be great.
- Bununla bir sorunun mu var?
- You got a problem with that?
Peki bununla ne alıyorsun?
So what's your take on this?
Bununla ilgili konuştuk, anlaştık ama sonra arkamdan iş çevirdin.
We talked about this, we agreed, and then you went behind my back.
Bununla nişan almana bile gerek yok.
You don't have to aim this one.
- Bununla değil.
- Not that.
bununla ne demek istiyorsun 20
bununla birlikte 245
bununla beraber 102
bununla ne ilgisi var 23
bununla ne yapacaksın 16
bununla ne yapacağım 18
bununla ben ilgilenirim 32
bununla yaşayabilirim 22
bununla ilgileneceğim 21
bununla mı 30
bununla birlikte 245
bununla beraber 102
bununla ne ilgisi var 23
bununla ne yapacaksın 16
bununla ne yapacağım 18
bununla ben ilgilenirim 32
bununla yaşayabilirim 22
bununla ilgileneceğim 21
bununla mı 30
bunun yanı sıra 41
bunun anlamı nedir 87
bunun 274
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
bunun gibi 190
bunun anlamı ne 159
bunun adı ne 18
bunun anlamı 121
bunun yanında 90
bunun anlamı nedir 87
bunun 274
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
bunun gibi 190
bunun anlamı ne 159
bunun adı ne 18
bunun anlamı 121
bunun yanında 90