Dışarı çıkıp Çeviri İngilizce
3,387 parallel translation
Biraz dışarı çıkıp, macera yaşayalım istedik.
We wanted to go out and do something really adventurous.
Bu kütle dışarı çıkıp Kyle'ın geniz yoluna gitti.
Faecal matter which floats up and into Kyle's nasal passage.
Bazı insanlar bunu dışarı çıkıp yapıyor.
Some people go outside and do that.
İşe dışarı çıkıp bana kimliğini göstererek başlayalım.
Let's start by you stepping out and showing me your I.D.
Grubun yeni lideri olarak, dışarı çıkıp Marshall ve Lily varken asla yapamayacağımız bir şey yapalım derim.
Now, as new group leader, I say we go out and do something that we never would have done with Marshall and Lily here.
Dışarı çıkıp ve gördüğün bütün o polislere şarjörü boşalt.
You need to walk out of here and empty that clip into every cop you see.
Dışarı çıkıp uçakları başka yöne çevirmek zorunda kaldık.
Ah, Mammy, I'm doing me make up! It might be the insurance man and I have to prepare Grandad.
Düşünüyordum da, aa, belki biz, yani, bir ara dışarı çıkıp, hamburger falan alırız?
Well, I was thinking maybe we could, uh, you know, go out and get a burger sometime, you know?
Şimdi yapmanı istediğim dışarı çıkıp bunun tadını çıkarman.
So, what I want you to do... is go out there and enjoy yourself.
Bir demet bağlayıp bahçene asıyorsun ve her gün dışarı çıkıp kontrol ediyorsun.
Tie them in a bunch, hang them in your garden and every day go out and feel them.
Dışarı çıkıp havuza atlıyor sürekli.
She keeps getting out and jumping in the pool.
Senin hatan. Dışarı çıkıp dolaşmıyorsun ki.
It's your fault you don't go out.
Böyle bir zamanda dışarı çıkıp dikkatleri çekmek hiç iyi olmaz.
At this point in time, is it wise to go out and attract attention?
Olur, dışarı çıkıp gördüğüm ilk kişiye minik bebeğimizin sıkıştığını söylerim.
Of course, I'll just run upstairs and tell the first guy I see that little Timmy's fallen down the well.
Dışarı çıkıp oynayalım mı biraz?
You want to go outside to play?
Belki yarın sen ve Daniel ile gündüz dışarı çıkıp daha bize göre bir şeyler yapabiliriz.
Maybe tomorrow, you, Daniel, and I can go out in the sunlight, do something that's a bit more us.
Dışarı çıkıp hamburger ve bira eşliğinde kadınları fethetmeni dinlememi bekleme.
Okay? Don't expect me to go out and eat up your stories of female conquests over burgers and beers.
- Dışarı çıkıp biraz güneş ışığı almak güzel.
- It's, uh, it's nice to get outside and get some sunshine.
Dışarı çıkıp, bacaklarımızı rahatlatmaya ne dersin?
What do you say we get out and stretch our legs?
Eğer burada işin varsa, dışarı çıkıp, sıranı beklemek zorundasın.
So if you got business in here, you need to go outside and wait your turn.
Dışarı çıkıp sana bir şey alacak zamanım olmadı ama al bakalım.
Now, I haven't really had time to go out and buy you anything, but here goes.
Roger ya arada dışarı çıkıp birer tek atmalıyız.
Hell, Roger. We should go out sometime and grab a beer.
Dışarı çıkıp insanlarla birlikte olmak istemiyor musun?
Don't you just wanna go out, be around people?
Dinle, Brick, bu gözlükleri gerçekten çok istiyorsan, dışarı çıkıp parasını kendin kazanmalısın.
Meanwhile, Sue was cheering like there was no tomorrow. It was the last match of the last meet.
Dışarı çıkıp oynamak istiyor olmalısın.
You should want to go outside and play.
Hey, ben de kızlarla dışarı çıkıp margaritaları hüpletiyor değilim heralde.
Hey, it's not like I'm out sucking down margaritas with the girls.
Dışarı çıkıp arayacak mıyız?
We go out, we look for her?
Dışarı çıkıp her sabah Robin Williams gibi "Günaydın Chicago!" diye bağırmanın çok eğlenceli olduğunu sanan da ben değilim.
Well, I am not the one who thinks it's hilarious to go out there and scream, "good morning, Chicago," like Robin Williams every... single... morning.
Ben neden iyi bir erkekle dışarı çıkıp eğlenmiyorum?
Why can't I go out with a nice guy and just enjoy myself?
Bu anlaşma bitince dışarı çıkıp kutlamaya gitmeliyiz... -... bir şey içmeye.
When this deal's done we should go out, celebrate... get a drink.
Anne neden dışarı çıkıp temiz hava almıyorsun? Değişiklik olur.
Hey, Mom, why don't you go outside and get some fresh air for a change?
Tek yapman gereken dışarı çıkıp onu bulman.
You just need to go out and find him.
Dışarı çıkıp da, farklı farklı renklerde boyalar alıp her birini duvarda deneyip en sonunda birinde karar kılıp odayı onunla boyayacak kadar boş vaktim olmadığını düşünüyordum.
I thought I had lost the time, you know, to be the kind of person who could go out and buy the colors and try them out, pick one and then actually paint the room.
Dışarı çıkıp biraz eğleneceğiz.
We're gonna go outside, have a little fun.
Evden dışarı çıkıp, 16 yaşında olmayan biriyle bir içki içeceğim sadece.
Who's Sandy? Bullock. Sandy Bullock.
Dışarı çıkıp olay mahalline gitmeyi sevdim.
But I actually like getting out, going to scenes.
Dışarı çıkıp, bize yemek alacağım, tamam mı?
I'm gonna go out and get dinner for us. Okay?
Dışarı çıkıp gelsem ve bu konuşmaya tekrar başlasak?
Why don't I go back outside, and we can start this over again?
Buradan dışarı çıkıp, istediğin zaman kurşun yiyebilir ya da burada kalır, Elias sana ulaşmadan önce onu yakalamamıza yardım edersin.
You can walk out of here and into a bullet any time. Or you can stay and help us get Elias before he gets you.
Fakir insanlar öylece dışarı çıkıp antibiyotik alamazlar.
Poor people don't just run out and buy antibiotics.
Ekipteki elemanlar dışarı çıkıp sigara içmek için o kapıyı kullanıyor.
The crew guys like to prop it open so they can go out for a smoke.
Dışarıya çıkıp diğerlerini öldürmüş olmalı.
It must've got out, killed the rest.
Bana anlatacaksın beş saniye içinde ya da çıkıp kozlarımızı dışarıda paylaşacağız.
Tell me. You've got five seconds or we'll have to go outside and duke it out.
Sonra toplanıp dışarı çıkıyoruz.
Then we're all wound up. We go out.
- Dışarısı çok güzel çıkıp gezsene.
- It's still morning. Go outside.
Sen hariç, sen dışarıya çıkıp insanları kurtarıyorsun.
Except you, you go out there and you save people.
O gece, dışarı çıktım ve 40 paket pil alıp sosların arasına sakladım, ve bir daha hiç tartışmadık... bu konuda.
That night, I went out and bought a 40-pack of batteries and hid'em with my frosting, and we never fought again... About that.
Karmaşıklıktan söz açılmışken ben dışarıya çıkıp yeni çimen süsümüzle ne yapacağımızı çözeceğim.
I'm gonna go outside and figure out what to do with this new lawn ornament.
Dışarıya çıkıp ona bakmaya çalışacağım.
I'll go around outside and see if I can get a look at him.
Hadi dışarı çıkıp içeri girmenin bir yolunu bulalım.
Let's get out there and find a way in.
"Radyoaktif serpinti dağılıp dışarı çıkmak güvenli olana kadar..." "... orada kalmayı olanaklı kılacak her şey mevcut bulunmalı. "
There has to be everything to make it possible to stay down there until the fall-out's dispersed and it's safe to come up.
dışarı 1436
dışarıda 424
dışarda 41
dışarıya 59
dışarıdayım 29
dışarı çık 478
dışarı çıkıyorum 69
dışarı çıkacağım 19
dışarı çıkalım 87
dışarı gel 90
dışarıda 424
dışarda 41
dışarıya 59
dışarıdayım 29
dışarı çık 478
dışarı çıkıyorum 69
dışarı çıkacağım 19
dışarı çıkalım 87
dışarı gel 90