Gözlerine bak Çeviri İngilizce
745 parallel translation
Gözlerine bakıp, seslerini dinledim... hep seni bulabilmek umuduyla.
I've looked into their eyes and heard their voices always in hope that I might find you.
Evet, gel de kızımın güzel mavi gözlerine bak.
Yes, come in and look at my daughter's beautiful blue eyes.
Sadece gözlerine bak.
Let's just outstare them.
- Gözlerine bak.
- Look at her eyes!
Gözlerine bakın, nereye giderseniz takip eder onlar.
Look at her eyes, they follow you wherever you go.
Gözlerine bakmak, bakıpta beğenmemek elde değil, insanı kuzu gibi yapar.
The look in her eyes, the look of a carping call of a ewe for it's lamb.
Korkuyorum ama yine de, şarkı söylerken elinden tutup gözlerine bakıp sadece ona söylemek istedim.
I'm a little frightened, and yet I wanted to take him by the hand, look in his eyes and sing just for him.
Gözlerine bak. Zavallı aklı bir keşif içinde.
Her poor mind is making a discovery.
Gözlerine bak, yanıyorlar.
Look at your eyes, they are burning up.
Gözlerine bakın!
Look at her eyes.
Gözlerine bakınca ne kadar iyi biri olduğunu görebiliyorum.
You have great goodness in your eyes
Yakından gözlerine bak.
If you just look closely at your eyes.
Gözlerine bakıyorum ve artık yaşamadığımı görüyorum.
I look through her eyes and see myself as one who no longer lives.
Gözlerine bakınca, sanki bir şey seni yakalıyor.
You can feel their eyes when they look at you. Like something grabbing hold of you.
Le Chiffre'nin karşısına oturacağım, gözlerine bakıp diyeceğim ki... kart istemem.
I'm going to sit down opposite Le Chiffre, look him in the eye and say... No cards.
Gözlerine bak.
Look at their eyes.
Gözlerine bak.
Look in his eye.
Aşağı bak, gözlerine bakma.
Look down, don't meet their eyes.
Şu gözlerine bakın, piliç bulmuş gibi parlıyor.
Look at them eyes, glowing like he just hit pay dirt.
Partnerlerinizin gözlerine bakın.
Look your partner in the eyes.
Önce gözlerine bakıyorum sonra bagajlarına.
First I look in their eyes and then the luggage.
Yüzbaşı, gözlerine bak.
Captain, look at his eyes.
Örneğin, gözlerine bakıyoruz ve korktuğunu görebiliyoruz.
For example, we look at his eyes... and we find, for example, that we can see that he's frightened.
Gözlerine bakıyorsun.
Looking into its eyes.
Gözlerine bak.
Look at his eyes.
Gözlerine bak!
Look at your eyes!
- şunun gözlerine bak, gözleri dönmüş.
- Look at his eyes, they're rolling.
Gözlerine bakıp durdum, çünkü gerçekten.... gerçekten....
I keep looking at them, because I really wanted... I really wanted...
Onun gözlerine bakıyorum, ve yemin ederim Tony, hiçbir şey göremiyorum.
I look in his eyes, and I swear, Tony, there's nothing.
Bir otel odasında birbirimizin gözlerine bakıyoruz.
Here we are in a hotel room, gazing into each other's eyes.
Tamam, soyun, gözlerine bakın, kulaklarına bakın, burnuna bakın... ve parmak uçlarına değinceye dek eğip orayada bakın.
Okay, strip him down, look in his eyes, look in his ears, look in his nose... and have him bend over and touch his toes and look up there.
Sen de gözlerine bak.
This and the eyes.
Gözlerine bak.
Look at your eyes!
- Gözlerine bak.
- Look at his eyes.
Gözlerine bakıp onu gördüğümde geri adım atmam gerektiğini hissettim.
When I saw that look in his eyes,
O bir deli. Gözlerine bak.
Why, he's mad!
# Onun gözlerine dikilmiş bakıyorken, ne söyleyebilirdim ki, ona.
# So this is what I told her as I gazed into her eyes
Ve birbirlerinin gözlerine nasıl bakıyorlar...
And the way they look into each other's eyes...
Şuraya bak, gözlerine.
Look at there, in his eyes.
Gözlerine bir bak.
Look at your eyes.
Şu gözlerine ve tenine bak!
Look at your eyes and... That skin!
Her biriniz, sevimli gözlerine ve oradaki parıltıya bakın ;.. ... kalbinizde umut ışığı yeşerdiğini hissedeceksiniz.
Look into Her sweet eyes, and in Her glance, each one of you... will feel the light of hope turned on in your heart.
Gittikçe uzaklaşmaya başladı ve... her zaman sanki bir şeyler demeye çalışıyormuş gibi bir bakış yerleşti gözlerine.
He became more detached and... Always a look around his eyes as if he were... trying to say something.
Uşağına bakın. Yüzüne, gözlerine, kulaklarına.
See his servant his face, his eyes, his ears.
Gözlerine bir bakın...
And look at my daughter's eyes
Ama bakın kızımın gözlerine
But look at my daughter's eyes
Dizlerimin üzerine çöktüm ellerimi uzatıp dingin bakışlarımı gözlerine çevirdim.
"I went down on my knees " and stretched my hands with my gaze resting on her eyes.
Gözlerine bakınca, büyüleniyorum.
Yeah, ten-roger.
Ölü bir adamın gözlerine bakar gibi gözlerimin içine bakıyorsun.
Of anything to say. It's like my eyes are open and
Şu buz gibi gözlerine bir bak.
Look at its icy eyes.
Bakışları.... gözlerinde şeytani bir parıltı var, sahte gibi..... aynı o isimsiz tanrının gözlerine benziyor gözleri.
The way he looks at you there is an evil gleam in his eyes, false it scares you, like the eyes of the unknown god.
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50