Ice Çeviri İngilizce
26,733 parallel translation
Burda çok güzel bir gün var yani buzda... babası kızıyla tanışana kadar bir hokey maçında.
It's a beautiful day out here on the ice... As father meets daughter in a quest for hockey supremacy.
Buza ben hükmediyorum.
I rule the ice now.
Oh, buz gerçektende buz gibi.
Oh, the ice is really icy.
Buzda görüşürüz!
I'll see you on the ice!
Buza çıkmaktan o kadar çok korkmuştun ki Çünkü kaygandı?
You were so afraid to get on the ice because it was slippery?
Sinemaya ve dondurma yemeye gittik.
We just went out to the movies and for some ice cream.
Buz tut oraya.
Put some ice on that.
Yemin ederim, ilk önce buz kestim.
I swear, first it come on me like ice.
Buz torbasını yenilemem gerektiği geldi aklıma.
I was just thinking I should refresh that ice pack.
Sakin olmamız gerek. Buz paketlerinden getirin.
We need to call down and get some ice packs up here.
- Buzu yendiğinize şanslısınız.
You're lucky you beat the ice.
Uzun kalamayacak olmanız üzücü. Buz gelmeden İngiltere'ye dönmek istiyorsanız.
It's a shame you won't be able to stay long, if you're going to make it back to England before the ice comes.
Özür yoksa dondurma da yok.
No apology, no ice cream.
Ona hiç el sürmedim. Hiç dokunmadım.
Ice cream?
- Boş buz torbaları buldum, Tao.
Ooh. I found empty ice bags, tao.
Adrian'ı öldürür küveti buzla doldurur, cesedi taze tutarak testereyi beklersin.
You kill adrian, you pack the tub with ice To keep the body fresh, and wait for the chainsaw.
Buz gibi.
Ice-cold.
- Buz.
- Ice.
Buz.
Ice.
- Ice Cube!
- Ice Cube!
Dondurma yiyeceksin ve merdiven kenarlarından kayacaksın.
You're gonna be eating ice cream and sliding down the rails of those stairs.
Arananlar listesinde çıkmadı, hava yollarından ve göçmenlik merkezinden Elaine Chan ismini kontrol ettim. Bir şey çıkmadı.
Got no hit on the BOLO, checked the airlines and ran the name Elaine Chan through ICE... nothing.
Buz Hokeyi.
Ice hockey.
Ve Teri'nin arka tarafta dondurmaları var.
And you know, Teri's got some ice cream in the back.
T.J.'in dondurması var.
T.J.'s having some ice cream.
... ayakta yazsan ya da dondurma yerken?
... write standing up or eating ice cream, you know?
Bilgi merkezinden haber geldi.
I just heard back from ICE.
Buzdan heykel, şampanya...
An ice sculpture, champagne...
Buz üstünde nasıl kayıldığını hatırlamaya benziyor.
I mean, it's like trying to remember how to ice skate.
Dondurma yersek dikişlerin daha çabuk geçeceğine karar verdik.
We decided that stitches could only be made better with ice cream.
Bizimle beraber dondurma yemeye gelirsen sevinirim.
I would like for you to come get ice cream with us.
En sevdiği dondurmanın tereyağlı ve fındıklı olduğunu biliyor musun?
Did you know his favorite ice cream is butter pecan?
Peki ya bir dondurma makinasına ne dersiniz?
What about an ice-cream machine?
Umut ediyorum ki boyunlarınız dondurma külahından olsun çünkü sıradaki şarkı yüzlerinizi eritecek.
I hope your necks are made of ice cream cones because this next track is gonna make your faces melt!
Charlie, çocuk havuzundaki buz kalsın mı yoksa sumo güreşi için boşaltayım mı?
- Hey, Charlie, do you want me to leave the ice in the kiddie pool or unload it for the sumo challenge? - Leave it in the kiddie pool.
Lisedeyseniz ve Vanilla Ice'ın kim olduğunu bilmeyecek kadar gençseniz partiden ayrılmak için 30 saniyeniz var.
If you're in high school and / or too young to know who vanilla ice is, you have 30 seconds to get out of this party!
Buz dağının altında sadece buz olduğundan eminim.
I'm pretty sure it's just ice beneath the surface of an iceberg.
Evet, şirin bir hediyeyle veya dondurmayla karşısına çık.
Yeah, show up with, like, a cute little gift or strawberry ice cream.
Tamam, ama hayır çünkü dondurma sevmiyor bile.
Okay, but, see, no,'cause she doesn't even like ice cream.
Bir bardak buz.
Glass of ice.
Sadece buz.
Just ice.
Dava çözüldü.
Ice broken.
- İşte buzlu çayın.
- Here is your ice tea.
Ayrıca vişneli soda aldım.. .. hem de ezilmiş buzlu. Küp buz değil.
And I also got you a cherry soda with crushed not cubed ice.
Üzgününüm efendim.Buz ile yapabileceğim bu kadar.
I'm sorry, sir. I'm doing the best I can with the ice.
Kafa çevresinde intrakniyal hematom başlamış ve içe doğru yayılmış.
Intracranial hematomas begin at the periphery and spread inward.
Naomi gibi yüksek 4'ler eminim içten içe intihara meyillilerdir.
High fours like Naomi, I bet they're suicidal on the inside.
İçten içe doğruyu biliyorsun.
Deep down inside, you know the truth.
Seni içten içe bitirmiş.
It has hollowed you out.
Bu bizi içten içe bitiriyordu, hem de bunu bekliyor olmamıza rağmen.
That was very devastating for us, although deep inside we expected it.
Çünkü içten içe senin fake olduğunu herkes görecek diye korkuyorsun.
Because deep down inside you're afraid that everybody will see you're a fake.
içeri 231
içer 25
içerde 92
içecek 50
içeride 300
içerim 28
içeriye 37
içelim 122
içeri girebilir miyim 137
içeri gir 856
içer 25
içerde 92
içecek 50
içeride 300
içerim 28
içeriye 37
içelim 122
içeri girebilir miyim 137
içeri gir 856
içerideler 28
içeri gel 1264
içerdeyim 16
içeri girip 56
içeride kim var 18
içeri girebilir miyiz 61
içeri buyrun 59
içeride kimse var mı 30
içeri gelebilir miyim 66
içeri giremezsin 45
içeri gel 1264
içerdeyim 16
içeri girip 56
içeride kim var 18
içeri girebilir miyiz 61
içeri buyrun 59
içeride kimse var mı 30
içeri gelebilir miyim 66
içeri giremezsin 45