Içeriye Çeviri İngilizce
5,504 parallel translation
Tamam. Duvarın etrafından dön ve içeriye geri dön.
Right, go round this wall, and get back inside.
Bu küçücük delikten içeriye çok az ışık girebiliyordu ancak bu, gözün hassas iç yüzeyinde belli belirsiz bir görüntü oluşması için yeterliydi.
Only a little light could enter the tiny hole, but it was enough to paint a dim image on the sensitive inner surface of the eye.
Daha büyük bir giriş, içeriye daha fazla ışık girmesini sağlayarak daha parlak bir görüntü sağlayabilirdi. Fakat odağı kayık olurdu.
A larger opening would have let in more light to make a brighter image but one that was out of focus.
Aynı anda, iğne deliği de genişleyerek içeriye daha da fazla ışık girmesine olanak sağladı.
At the same time, the pinhole enlarged to let in more and more light.
O zaman şöyle içeriye bir göz atarsam itirazın olmaz.
Then you'd have no exception to me taking a look round your property?
Karın içeriye, göğüs dışarı!
Stomach in, chest out!
Ama beni içeriye almazlar bile.
But they won't let me inside.
Ve içeriye güzel bir kadın oturur.
There's this stunning beauty sitting inside.
Dışarı çıkmadı, kimseyi içeriye almadı.
Hasn't come out, won't let anyone in.
Şeyini içeriye sokar mısın.
Would you tuck yourself in.
Bir şey fırlatma, içeriye geliyorum.
Don't throw anything, I'm coming in.
- Oo, ben. - Julia ofisimden içeriye İlk girdiğinde aradığımın o olduğunu anladım.
- When Julia walked in my office that very first time, I knew she was the one.
Beni içeriye davet edecek misin?
Are you going to invite me in?
Hiçbir şekilde içeriye girme ihtimalin yok, göt veren.
There's no way you're coming in here, you fucking plum.
Kızları içeriye al.
Take the girls inside.
Şey, burada olduğuna göre içeriye girebilirsin.
Well, as you're here, you might as well come in.
Dışarıdan içeriye doğru izole ediyorlar.
Isolating us from the outside in.
Dediğim gibi, Bay Borden, içeriye zorla girildiğini gösteren bir iz yok.
As I was saying, Mr. Borden, there seems to be no sign of forced entry.
Hizmetçiniz birinin içeriye girdiğini ne görmüş, ne de duymuş.
And since your maid saw or heard no one enter, well, I'm inclined to think that...
Biri içeriye girip onu öldürmüş.
Someone came in and killed him.
Ama evinizde beş yıldır çalışan Bridget Sullivan, Lizzie'nin babasını içeriye hiç almadığını söyledi.
But Bridget Sullivan, in the house for five years, testified that Lizzie never bought him anything, ever.
Çatıyı şu kirişler taşıyor ve maden bir buçuk km içeriye uzanıyor.
Them beams hold up the roof, and the face is all the way down about a mile in.
Bize getirmene saygı duyuyorum, seni kapıdan içeriye alan oydu zaten.
I respect the fact that you brought it to us, that's what got you in the door.
Bir tabak pirzola istemiyorsa genelde bu kapıdan içeriye para girmez.
Money usually don't come through that door, unless it's looking for a plate of ribs.
Siz ikiniz şurada Garth'ı sıkıştırdınız ve Bess içeriye geldi, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
The two of you cornered Garth here, And then when Bess came running in To see what the fuss was about... you killed her.
İstihbarat veya destek olmadan içeriye bir yol bulmak neredeyse imkansız.
Finding a way in without intel or support is next to impossible.
Hiçbir şeyin içeriye giremediğini biliyorum.
Look, I know nothing got in.
Belki kilitlenmeden önce içeriye girmiştir.
Maybe it got in there before it was locked up.
Frank biri Dawson's Hardware'in camını kırmış. Muhtemel bir zorla içeriye girme olayı.
Hey, Frank, someone smashed the front window over at Dawson's Hardware - - possible BE.
Kimse içeriye giremiyor.
No one can get in.
Sen de o.çocuğunu öldürebilecek tek kişiyi içeriye tıkıyorsun.
And you... now you're trying to lock up the one guy who has a shot at killing the son of a bitch!
İçeriye böyle dalacak kadar cesaretin var.
You have some nerve barging in on me like this.
İçeriye beraber gireceğiz ki ikimizde çıkabilelim.
You and I are going in there together So that we both make it out.
İçeriye yatağına yatır.
Lay him on the bed
İçeriye sakla.
Save it for in there.
İçeriye gelip bir şey içmeye ne dersin?
Now, how about you come inside and have a drink?
İçeriye geçmeye ne dersin?
Do you want to head inside?
İçeriye zorla girmeden bir tetikçiyi öldüren birisi mi?
Someone murdered a hit man without breaking in?
Dönmeyeceğim. İçeriye gel diyorum.
I'm not going back.
İçeriye biraz adam sokmak için bana bir şans verin, yatak odasını dekore etmek amacıyla.
Give me a chance to get some men in, to decorate his bedroom.
- İçeriye getir.
- Take them inside.
- İçeriye al onları!
- Take them inside!
İçeriye dönmeliyiz.
We should get back inside.
İçeriye bile girmedim.
I didn't even have to go in.
İçeriye birini nasıl almış anlayamıyorum.
We don't see how anybody else could have gotten in.
- İçeriye girin, hanımefendi.
- Go right in, Miss.
- Bu kediyi içeriye sokmak istiyorum.
Wipe your face.
İçeriye bir yolumuz var.
We have a way in.
İçeriye girme riskini alıyoruz ve sen de bundan kazanç elde ediyorsun.
We are risking jail and you earn money from it.
İçeriye gir.
Come on in.
Ne diyordun? İçeriye gir mi?
What's that, you say?
içeri 231
içeride 300
içerim 28
içeri girebilir miyim 137
içeri gir 856
içerideler 28
içeri gel 1264
içeri girip 56
içeride kim var 18
içeri girebilir miyiz 61
içeride 300
içerim 28
içeri girebilir miyim 137
içeri gir 856
içerideler 28
içeri gel 1264
içeri girip 56
içeride kim var 18
içeri girebilir miyiz 61