Onu bırak Çeviri İngilizce
17,434 parallel translation
Onu bırakıcam dedi, bebeğim...
♪ She said I left her, baby ♪
Florence onu bırak da torunumuzu gördün mü?
But, Florence, have you seen our grandchild? Oh...
- Onu bırakın, onun işi bitti.
- Leave her. She's done.
Lütfen onu bırakın!
Please, let her go!
Onu bırak.
You leave him be.
Bırakın onu.
Let go of her, man!
Onu rahat bırak.
Leave him alone.
Onu rahat bırakın!
Leave her alone!
- Hayır! Bırak onu!
Let her go!
Onu rahat bırak.
Leave her alone.
Bırak onu yere.
Just put her down.
Bırak onu tamam mı?
Just put her down, all right?
Onu şimdi bırak yoksa kırmızı elbiseli sürtüğü boğarım.
You let her go right now, or I'm gonna drown the bitch in the red dress.
Bırak onu.
Let her go.
Bırak onu.
Drop it.
Pasta yapıyordum, sonra her şeyi bırakıp onu partiden kurtarmaya gittim.
I was making a pie, and then I dropped everything so I could go and rescue her from that party.
Bırak onu!
Put that thing down!
- Bırak onu!
- Let go of him!
Bırakın onu!
Please... Let him go!
Ya onu orada bırakıp gidecektin ya da öldürecektin.
You should've left her or killed her.
Onu rahat bırak.
Leave her in peace.
Olduğu yerde gayet mutlu, bırakın onu.
She's happy where she is. Leave her be.
Bırakın onu.
Let her be.
Onu kurtarma şansın varken bu hâlde bırakırsan suratına bir daha bakamam senin.
I could not bear to look at your face if you let him remain like that when you could save him.
Bırak onu!
Get off! Get off!
Hey, onu yalnız bırak!
Hey, leave her the fuck alone!
- Bırak onu Pike.
Let him go, Pike.
Onu bana bırakın.
Leave him to me.
Bırak onu.
Get off him!
Rahat bırakın onu, olur mu?
Just leave her alone, okay?
Hey, bırak onu şimdi.
Hey, don't worry about her.
Bırak da onu biz düşünelim.
Let us worry about that.
- Ve onu serbets bırakıyorlar.
- And they're cutting him loose.
Bırak artık Fiona, ben onu bulurum!
Too bad, Fiona, I'll find him!
Onu rahat bırak, Jimmy.
Leave her alone, Jimmy.
Masaya bırakır mısın onu lütfen?
Just leave it on the desk, would you?
Bırak onu.
Just leave her.
Lütfen onu mutfağa bırak.
Please drop that in the kitchen.
- Emily, rahat bırak onu.
- Emily, leave him alone.
- Bırak onu, Jed.
- Let go of her, Jed.
Onu rahat bırak.
Leave him out of it.
- Onu rahat bırak!
- Let him go!
Bırakın onu!
Let her go!
Bırakın onu.
Leave him.
Bırakın onu.
Let her go.
George, bırak onu.
Hey, George?
James, bırak onu!
James! James, leave him alone.
Onu seviyorsan peşimizi bırakırsın.
And if you love her, you will leave us alone.
Lütfen bırak onu.
Please, put that down.
Bırak onu.
Let him go.
Bırak onu biz düşünelim.
Let us worry about that.
onu bırakamam 33
onu bırakın 45
onu bırakamayız 25
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
onu bırakın 45
onu bırakamayız 25
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26