Çok daha fazla Çeviri İngilizce
4,932 parallel translation
Sesi geçmişte olduğundan çok daha fazla duygu yüklü çıkıyor.
And his voice gets even more emotional than it's ever done in the past before.
çok daha fazla geldiği yerde..
Plenty more where that came from.
Uzmanlar bu yılki Arınma işlemlerine çok daha fazla kişinin katılacağını tahmin ediyorlar.
Prognosticators estimate that more people will partake in this year's Purge...
Yüzeyde bulunan bakterilerden çok daha fazla sayıda bakteri hayatta kalır.
They survived in greater numbers than the bacteria that stayed at the surface.
"Aşka gelince az ama niyete gelince çok daha fazla şey kanıtlayabiliriz."
"For still we prove much in our vows but little in our love."
Duvar'ın diğer tarafında, buradakinden çok daha fazla yabani var.
There's a lot more wildlings on the other side of the Wall than this side.
Ailemle kaldırabileceğinden çok daha fazla ortak noktanız var.
You and my family have more in common than you might admit.
Bu, böceklerin günümüzdekilere kıyasla çok daha fazla büyüyebilmelerine imkan sağladı.
This allowed insects to grow much larger than they do today.
Böcekler çok daha fazla büyüyebiliyor ve hala vücutlarına yetecek kadar oksijen alabiliyorlardı.
Insects could then grow much bigger and still get enough oxygen in their bodies.
Yaptığı ihlaller bundan çok daha fazla demektir.
He was failing to file a lot more than that.
- Çok daha fazla şey emrediyor gibi geldi.
I think he asks more of us than that.
Daha önce kazandığımızdan çok daha fazla para kazanıyoruz.
That's way more money than I thought we were gettin'.
Ama benim gibi bu bölümde çok daha fazla olacak!
But there will be many more in the department like me!
Sevmem gerekenden çok daha fazla.
So much more than I should have.
O halde, çok daha fazla dikkatli olurum.
Well, then, I'll be extra careful with it.
Sanırım ona sahip olduğumdan çok daha fazla para borçluyum.
I guess I owe her more money than I currently have on my person.
Ama şunu biliyorum ki ben çok daha fazla acı çektim. Hiç kimseye anlatamayacağın türden bir acı.
I can't even guess at what it must've been like for you when the wolf had control, but I do know that, for me, there was a lot of pain involved, the kind of pain that you can't begin to explain to anybody.
Asya'da, oyunculuğu çok daha fazla ciddiye alıyorlar.
Over in Asia, they take gaming so much more seriously.
Daha önemlisi ise Savi senden çok daha fazla süredir burada.
- Oh, good. - But more importantly, Savi's been here a long time...
Burada çok daha fazla şey başarabileceğini düşünüyorum.
I think you can achieve much more out here.
Sizden daha organize çok daha fazla istihbaratımız var.
We have a lot more intel on the organization than you do.
Çok daha fazla kana ihtiyacımız olacak.
We're gonna need a lot more blood.
Bizim Phinny'miz, siz sefillerden çok daha fazla yaşama bağlıdır.
Our Phinny's got more pluck in his little finger than all you got in all your sorry souls.
Çok daha fazla.
A lot more.
Burada ona çok daha fazla ihtiyaç duyan insanlar var.
There are people here who are way more needy.
İhtiyaçlarından çok daha fazla sayıda avukatları da mevcuttu. Bu durumu anlamak mümkün, zira zaman zaman karşılarına saati 500-700 dolar olan avukatlara sahip şirketler, Rus hackerlar çıkardı.
So, you know, you can imagine all sorts of cases that will be really hard to prosecute, because you've got some criminals in Russia, or you've got some people inside of a corporation that are gonna five hundred dollar lawyers or seven hundred dollar-an-hour lawyers
Şerif'in ofisine gelen çağrılar ve çıkıp gelenlerle birlikte sanırım günün sonunda çok daha fazla olacak.
With the calls coming in to the Sheriff's Station and the ones still showing up, I'm guessing there's going to be a lot more by the end of the day.
Ailelerini de katarsak, bundan çok daha fazla.
Including their families, many more than that.
Bizim gözlerimizin görebileceğinden çok daha fazla ışık türü vardır.
There are many more kinds of light than our eyes can see.
Bloody Marys silahtan çok daha fazla insan öldüremez mi!
Bloody Marys kill far more people than guns!
Bunu çok daha fazla göreceksiniz düşünüyorum.
Ithink you'll see alot more ofthat.
Dürüst olmak gerekirse, Earl'ün sana anlattığımdan çok daha fazla boş zamanı var.
Uh, full disclosure... Earl might have a little more free time than I let on.
Tamam, benim odam da böyleydi, şey dışında yerde çok daha fazla çamaşır olurdu.
Okay, my room was just like this, except, um, um, there was a lot more laundry on the floor.
Diyorum ki, genelde 30 dakika içinde bundan çok daha fazla şey olur.
Usually, a lot more than this happens in 30 minutes is all I'm saying.
İçimde kadının sessiz kalmasının bir yolunu bulmazsan çok daha fazla utanç verici olacağına dair bir his var.
I have a feeling it could get a lot more embarrassing if you don't find a way to keep her quiet.
Sadece - Sadece çok hızlı vadede daha fazla bir şey yapmak oldu.
It just... It just happened too fast to do anything more than run.
Daha az tereyağı, daha çok zeytin yağ, ve fazla et de yok.
Less butter, more olive oil, and not as many meats.
Senin için daha fazla bilgi alamadığıma üzgünüm Bill çok ketumdur.
I'm sorry I couldn't find out more for you but Bill was totally mum.
Evet, Daha sonra kedi de çok fazla yaklaştı ve gitti.
Well, yeah, but then senor cat got too close and pzam!
Galakside, kütlesi ve kütle çekimi çok daha büyük olduğu için Güneş'ten daha fazla ısınan çok sayıda yıldız vardır.
There are many stars in the galaxy that get much hotter, because they're more massive and have more gravity.
Güneş ışığını emerek daha çok ısınan su, daha çok buzu eritir daha fazla açığa çıkan okyanus yüzeyi daha da fazla güneş ışığı çeker.
Water absorbs sunlight and gets warmer, which melts even more ice, which exposes still more ocean surface to absorb even more sunlight.
Bana Tusk'tan daha fazla para önermeyeceksen, ki önerebileceğini hiç sanmıyorum, bizim konuşacak çok az şeyimiz var demektir.
Unless you can offer more money than Tusk, and I don't think that you can, there's little left for us to talk about.
Bence oğlunu utandırmamak konusundan daha çok endişelenmelisin. Hocasını etkilemekten daha fazla.
I think you should worry more about embarrassing your son than impressing his teacher.
Ben de Trinity'nin yanında daha fazla zaman geçirmeye başladım ve Lucy ile aram hala çok iyi denemez ama neler olacağını göreceğiz.
And I'm spending a lot more time around Trinity, and... things aren't 100 % between me and Lucy, but we'll see how things go.
Daha çok eşya, daha çok para, daha fazla güç.
More stuff, more money, more power.
Baksanıza, daha fazla penceremiz olsaydı da şu havayı daha çok dışarı atabilseydik.
Yeah. You know, that makes me wish that we had some windows down here so we could air out the place, you know?
Her neyse, işleri berbat etmem için beş dakikadan daha kısa bir süre yetti. Hamura çok fazla kabartma tozu döktüm ve hemen ağlamaya başladım.
Anyway, it took less than five minutes for me to mess up, and I poured too much baking soda into the dough and I immediately started crying.
Burada daha önce görmediğim çok fazla Beanie Bebeği var.
So many Beanie Babies here I haven't seen before.
Başlıca çevre örgütleri çok yapmak söyleme Yanı sıra hayatını yaşa Bunu yaşayan been yolu Ama bir ampul değiştirmek zamandan zamana Daha az sürücü, daha az plastik kullanımı, daha fazla geri dönüşüm.
Major environmental organizations don't tell you to do much besides live your life the way you've been living it but change a light bulb from time to time drive less, use less plastic, recycle more.
Sen, ortalama olarak, üretebilir 15 kat daha fazla protein Daha bitki bazlı kaynaklardan etten arazi herhangi bir alan üzerinde olsa bile... Arazinin aynı türünü kullanarak Bir çok bereketli bir alan olsun dünyanın bir bölgesinde Ya tükenene bir alandır.
You can produce, on average, 15 times more protein from plant-based sources than from meat on anygiven area ofland whetherit's- - Usingthe same type ofland whether it's a veryfertile area in one area ofthe world or it's an areathat's depleted.
Bak, son zamanlarda seninle çok fazla ilgilenemediğimi biliyorum. Belki seni umursamıyormuşum gibi görünebilir ama bilmeni isterim ki benim için hayatta sen ve annenden daha önemli hiçbir şey yok.
Look, I know I haven't been around a lot lately, and... maybe it seems like I don't care, but I want you to know that... there's nothing more important to me than you... or your mom.
çok daha fazlası 28
çok daha iyiyim 55
çok daha iyi 204
çok daha iyi hissediyorum 20
çok daha kötü 18
daha fazla 180
daha fazlası değil 36
daha fazlası 45
daha fazla bekleyemeyiz 34
daha fazla yok 20
çok daha iyiyim 55
çok daha iyi 204
çok daha iyi hissediyorum 20
çok daha kötü 18
daha fazla 180
daha fazlası değil 36
daha fazlası 45
daha fazla bekleyemeyiz 34
daha fazla yok 20
daha fazla dayanamam 18
daha fazla bekleyemem 49
daha fazla duymak istemiyorum 24
daha fazla dayanamıyorum 53
daha fazla dayanamadım 19
daha fazla konuşma 31
daha fazla dayanamayacağım 79
daha fazla değil 55
daha fazla yaklaşma 57
fazla 31
daha fazla bekleyemem 49
daha fazla duymak istemiyorum 24
daha fazla dayanamıyorum 53
daha fazla dayanamadım 19
daha fazla konuşma 31
daha fazla dayanamayacağım 79
daha fazla değil 55
daha fazla yaklaşma 57
fazla 31