English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ H ] / Haber ver

Haber ver Çeviri İspanyolca

5,408 parallel translation
Ne zaman bir erkek gibi, benim erkeğim gibi davranacaksan, haber ver.
Cuando empieces a comportarte como un hombre. Házmelo saber.
Sam'i bulduğunda haber ver.
Solo házmelo saber cuando encuentres a Sam.
Catherine, Grover'a haber ver, ekibiyle beraber oraya gelsin.
Catherine, notifícaselo a Grover. Que los SWAT se reúnan con nosotros allí.
Bir daha, birileri beni yemeğe çıkarıp kemer kazanmak için seks yapmak isterse, bana haber ver.
Así que la próxima vez que alguien quiera invitarme a salir... y tener sexo conmigo para ganar un cinturón... simplemente dímelo.
Üst kata haber ver.
Van a necesitar ayuda.
- İşin bittiğinde bana haber ver.
¡ Sólo dime podrá lograrlo!
Sorun olursa bana haber ver.
Hazme saber si tienes alguna pregunta.
Bir şeyler duyarsan bana haber ver.
Hazme saber cuando escuches algo.
Çabuk ameliyathaneye haber ver hazırlansınlar. Tedavi edilmesi gereken ölü bir bacağım var.
Ve y avisa a quirófano que tenemos una pierna infectada que reparar.
Git ve ailene haber ver.
Ve a encontrar a tus padres. ¡ Ve!
İş arkadaşlarıyla sosyalleşme kuralları artık etkili olmadığına göre... Bir ara bir şeyler içmek istersen haber ver.
Bueno, ahora que las normas de quedar con gente del trabajo... ya no cuentan, si quieres podemos tomar una copa algún día.
Eğer bulursan bana haber ver de gitmeyeyim oraya!
Bueno, si lo consigues, házmelo saber, ¡ para no ir allí!
- Onu bulunca bize haber ver.
- Avísenos cuando lo encuentre.
Haber ver.
Avísame.
Geldiğinde bana haber ver, çünkü prova sıramız var, ve siz de dansçı dalgıç Dan'den sonra çıkıyorsunuz.
Bueno, avísame cuando llegue porque estamos ensayando en orden, y vosotros vais justo después de que Dan El Bailarín salta el tiburón.
Rafe McCawley'ye haber ver.
Comunícate con Rafe McCawley.
Ben çıkıyorum. Sam konusunda bir şey bulur bulmaz bana haber ver.
Hazme saber cuando sepas algo de Sam.
- Dr. Webber'a haber ver.
- Llama al Dr. Webber.
Herkese haber ver.
Llámalos a todos.
Ameliyathaneyi arayıp geldiğimizi haber ver.
Llama a quirófano y diles que vamos.
- Moreno geldiğinde haber ver. - Tamam. Z. Z, Moreno'dan haber var mı?
Z, ¿ algún rastro de Moreno?
Bir dahaki sefere moralin bozuksa bana haber ver.
La próxima vez, avisame cuando estes de mal humor.
Basitleştiğinde haber ver.
Házmelo saber cuando sea simple.
Bize paradan haber ver.
Muestranos el dinero.
Cary, eğer geleceğimizle ilgilenmiyorsan, bana haber ver yeter, olur mu?
Cary, mira, si no estás interesado en nuestro futuro, avísame, ¿ bueno?
En yakın akrabaya haber ver.
Informe a los familiares.
Sadece haber ver. Geri dönmem lazım.
Simplemente házmelo saber.
Oh, üh, izin ver Francine'e haber veriyim
Oh, uh, permitame decirleso a Francine.
Bir şeye ihtiyacın olursa bize haber ver, Bailey-bee.
De acuerdo, usted apenas nos deja saber si necesitas algo, Bailey - bee.
Onu yem olarak olarak kullanman bitince bana haber ver.
Bien, házmelo saber cuando hayas terminado de usarla como señuelo.
Eğer senin tarafındakilerden bir şey duyarsan haber ver.
Hazme saber si te enteras de algo en tu parte del mundo.
Şu andan itibaren, deli bir sürtükten kurtulmak için beni kullanacaksan en azından önceden haber ver.
De ahora en más, si vas a usarme para librarte de alguna puta loca, házmelo saber antes.
Bir değişiklik olursa haber ver tamam mı?
Haznos saber si algo cambia, ¿ entendido?
- Haber ver.
- Decláralo. - Está bien.
Alvin, lütfen iyi haber ver.
Alvin, por favor, dame buenas noticias.
- On dakikada bir onu kontrol edip bana haber ver.
Compruébalo cada 10 minutos e infórmame a mí. Sí, doctor.
Teğmen, Sag Limanı'na gidip Albay Floyd'a saldırı altında olduğumuzu ve tercihen silahlı gemiyle birlikte destek istediğimizi haber ver. Öyle ki nazikçe ödünç aldığımız tütününü de göndereceğiz.
Alférez, cabalgue a Sag Harbor e informe al coronel Floyd que estamos bajo ataque y solicitamos refuerzos, preferiblemente acompañados del buque armado que tan amablemente se le prestó con el fin de enviar su tabaco.
- Increase'e haber ver.
Increase.
Martin'i ara, haber ver. Ben Gates'i bilgilendiririm.
Llama a Martin, infórmale ; yo le informaré a Gates.
Hazırlanmayı bitirdiğinde haber ver ki ben başlayabileyim.
Avísame cuando termines preparando para que pueda empezar, ¿ de acuerdo?
Bir ihtiyacın olursa haber ver.
Hazme saber si necesitas algo.
Aldığın zaman haber ver. - Tamam.
- Avísame cuando te llegue.
Yemek lazım olunca haber ver.
Avísame cuando la comida esté lista.
Hazır olduğunda haber ver.
Y yo : " ¿ En serio?
Beni kontrol etmek zorunda değilsin.
No debe haber mucho que ver por aquí.
İşe geri dönmeliyiz, Tommy'den bir haber var mı bakmalıyız.
Debemos ir al trabajo. ... ver si hay alguna novedad de Tommy.
Kardeşinizi bunca zamandan sonra asansörde görmek. 50 yıl mı olmuştu?
Lo que debe haber sido ver a su hermana en el ascensor luego de tanto tiempo. ¿ Cuántos pasaron, 50 años?
Cevapları istemiyorum, sadece ne tür sorular var, bilmek istiyorum.
No busco las respuestas. Solo intento ver qué tipo de preguntas va a haber en la prueba.
Kortikal kemikte de aynı şekilde, beklediğimden fazla.
Parece haber significativamente más descamación en ese hueso cortical de la que esperaría ver.
Eşleme bulabilir miyim diye hepsini inceliyorum.
Voy a analizar las uñas ahora - Así que La asesina fantasma podría haber pegado las uñas de las otras víctimas a las de Stephanie. - para ver si encuentro coincidencias.
Laboratuvarları kontrol edeceğim, bir şey olursa haber et.
Iré a comprobarlo en el laboratorio, a ver si hay algo que se me haya pasado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]