Işte o kadar Çeviri İspanyolca
1,022 parallel translation
Bayan McNab, eve varınca size nişan takacaklar, işte o kadar.
Srta. McNab, cuando vuelva, haré que la condecoren, aunque sea lo último que haga.
-... işte o kadar. - Ayrılmalısın.
- Debes irte.
Benim için işte o kadar önemlisin.
Eres muy importante para mí.
Eve onu götüremezsin işte o kadar!
- Pero, no huele. - No te lo llevarás a casa. Punto.
Hazırlanıyor, işte o kadar.
Se ha estado preparando.
Sen sadece Suarez'sin, işte o kadar.
Tú eres Suárez, y eso es todo.
Bu işte o kadar da iyi değilsin.
No es bueno para eso.
# İlacınızı yutacaksınız, işte o kadar.
Tome una de sus pastillas.
Bu işte o kadar iyisin ki, arkada sen otur bari.
Si eres tan bueno, siéntate tú atrás.
- Tamam, öderler! Ödeyecekler dedim, işte o kadar!
Dije que deben pagarla, y más nada.
O kadar soylu görünmeniz gerekmez. Çay dediğiniz bir parça sıcak sudur işte.
Bueno, no necesita verse tan noble, el té es solo un poco de agua caliente
Ama, işte... o kadar eğlenceliydi ki... ardından bir talihsizlik geleceğini biliyordum.
Pero saben, fue tanta felicidad que sabía que alguna desgracia vendría pronto.
- İşte onlar o kadar kolay olmuyor.
- Sobre todo para las casadas.
Kendimi kontrol güdüm o kadar fazla ki, işte bunu kontrol edemiyorum.
Tengo tanto autocontrol que no puedo controlarlo.
O kadar anlarsın işte.
Eso demuestra cuánto sabes.
Bak işte, o kadar da zor değilmiş, ha?
¿ A que no ha sido tan difícil?
Mesela tenisin temel kurallarını bilmeyiz, veya acılı karides yapmayı bilmeyiz. Sadece biraz hayrına hemşirelik işte. Ama o kadar da önemli bir şey değil.
Las reglas del tenis o una receta de camarones con curry... enfermería caritativa, pero nada muy importante.
- Gitmiyorum işte, o kadar.
- No pienso ir y punto.
Senin erkekliğin o kadar işte.
¡ Hazlo si te hace más hombre!
İşte o sırada ne kadar yorgun olduğunu anladı.
Fue entonces cuando se dio cuenta de la profundidad de su cansancio.
İşte o kadar! Burada kalamam..
¡ Y a mi no me gusta estar aqui!
Adam başı 200 dolar ödeyeceğiz, işte, o kadar.
Debemos pagarle doscientos cada uno.
O kadar korkunç biriyim işte.
Hasta tal punto doy miedo.
Ve işte... o kadar.
Y eso es todo.
İşte olay bu. Ne kadar siyah olursa o kadar iyi.
Eso es, entre mas negros, mejor.
İşte o kadar.
Eso es todo.
İnsanı o kadar çıldırtan da, işte bu durum! Bu utangaçlık.
Es que su timidez me vuelve loca.
- İşte o kadar.
- Así es.
Çıldırana kadar gider gelirsin. İşte o zaman dişe dolgu yapar.
Y sigues así hasta volverte loca, entonces te empasta el diente.
Biraz ıslandınız, hepsi o kadar. İşte çıktınız.
Un poquito mojado, nada más.
İşte bu yüzden, o kadar çok param yok.
Es por eso que no tengo mucho dinero.
Sarhoş işte, o kadar. - Sarhoş mu?
¿ Sólo borracho?
Hah! İşte o kadar!
Ud. Explíquemelo.
İşte o kadar. Tabii birisi bunu inşa etmeyi başarabilirse.
Si es que alguien puede construirlo.
Sadece biraz erken geldi, o kadar. Burada işte.
Se acaba de llegar pronto eso es todo.
Sen, ben ve o - işte bu kadar basit.
es sencillo.
Ne kadar ağır çalışmış olsa da çalıştıktan sonra ne kadar bitkin düşse de buraya gelip şu sandalyeye oturur gitar çalıp bize şarkı söyler bir parça okumayı öğretir en iyi bildiği şekilde yapardı işte.
Sin importar que hubiera trabajado mucho... o que estuviera deshecho después del trabajo, solía sentarse en esta silla... tocar la guitarra y cantarnos una canción... enseñarnos a leer un poco... lo mejor que podía.
- O kadar değil işte.
- Bueno, no es obvio.
İşte o kadar.
Ahí está.
Safsın işte, kafan o kadar çalışıyor.
Eres tan idiota, tan idiota.
Oluverdi işte, o kadar.
Ha pasado, nada más.
Fazla uzatma! Döneceksin. İşte o kadar!
Ya puede ir dando la vuelta, Marie-Madeleine, sube.
Öyle hipim ki acı veriyor. İşte o kadar hipim ben.
Estoy tan frío que me duele.
İste o bu kadar cimri.
Es así de agarrado.
İşte o zaman bütün sahip olduğumuz şarabın... bu kadar olmadığını düşünmeye başlayacak, anladın mı?
Rosa, entonces empezará a pensar que tal vez ése no es todo el vino que tenemos ¿ entiendes?
İşte o sorun belli bi noktaya kadar, tartışılır.
Eso es hasta cierto punto, negociable.
İşte şu kadar.
- Oh, más o menos así, ya sabe. - Hm, hm.
İşte orada, paltosu boynuna kadar düğmelenmiş o kadar şişman görünüyor ki sanki gerçekten patlayacak.
No sé que fué de él. Eso es lo que le quería decir.
İkinizin de canı cehenneme! İşte o kadar.
¡ Al diablo con todos vosotros!
İşte bu yüzden de yanıma o kadar para aldım.
Y me llevé un montón de dinero.
İşte tam o sırada siz iki ayakkabıları hâlâ ıslak sinsi Tyler suda boğulana kadar üzerinde beklediniz.
ahí es cuando ustedes dos con las zapatillas aún húmedas se pudieron encima de él y lo mantuvieron abajo hasta que se ahogó.
işte orada 1649
iste orada 22
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte orda 110
iste orada 22
işte öyle 69
işte o 399
işte oradalar 267
işte oldu 947
işte oradasın 41
işte o zaman 54
işte oluyor 47
işte orda 110
işte onlar 41
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
işte ordalar 22
işte orası 73
işte olan bu 31
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar değil 62
o kadar güzel ki 39
o kadar önemli değil 39
o kadar zor değil 23
o kadar emin olma 64
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar değil 62
o kadar güzel ki 39
o kadar önemli değil 39
o kadar zor değil 23
o kadar emin olma 64