Kahve mi Çeviri İspanyolca
2,007 parallel translation
Kahve mi getirip götüreyim?
Que sirva café...
Kahve mi?
- ¿ Cafecito?
Bira mı kahve mi istersin?
¿ Quieres una cerveza o café?
Biraz daha berbat kahve mi yoksa?
¿ Un poco más de ese horrible café?
Bana kahve mi yaptın?
¿ Me hiciste café?
O hemşire bitmiş hâlde ve sen ona kahve mi getiriyorsun?
¿ Ese enfermero está drogado y le das café?
Kahve mi?
¿ Café?
Bir normal kahve mi?
- ¿ Café común?
Bize kahve mi getirdin?
¿ Nos has traído café?
Kahve falan getirdin mi Michael?
No se te ocurrió traer café, ¿ verdad, Michael?
- Koyu kahve, şekersiz mi olacak?
- ¿ Café solo y sin azúcar?
Kahve yakınlarda üretilmiyor o yüzden onu da bırakmak zorunda kaldım. Bugünkü benim son kahvem olacak.
No hay café cultivado localmente, así que tengo que ya basta... por lo que hoy es mi último hurra con los expresos quad helado.
Kendime kahve yapacağım, ama sizin istemiyorsunuz sanıyorum, değil mi?
Voy a hacer café, pero yo sé que no quiero, ¿ verdad?
Şu anda kahve arası olmaz adamım.
Nada de recesos para café ahora, mi amigo.
Polisler kahve sever, değil mi?
A los Policías les gusta el café, ¿ verdad?
- Size kahve getireyim mi?
- ¿ Puedo traerles café?
Bir yerde kahve içelim mi?
¿ Vamos a tomar un café?
Hani şu bizim iş yerinde hep kahve makinesinin orada duran tipi hatırladın mı?
- Te acuerdas de mi amigo? * De los de la máquina de café?
- Kahve getireyim mi efendim? - Çık dışarı.
- ¿ Les traigo café, doctora?
Biri bana lanet olası bir sütlü kahve getirebilir mi?
Que alguien me dé un maldito latte.
Muhtemelen hayatımda içtiğim en berbat kahve bu.
Probablemente este sea el peor café que probé en mi vida.
, Ade Dişmacunu reklamı için mi? İki kahve dişlerimi sarartmaz.
Porque para el comercial de pasta para dientes 2 cafes no mancharan mis dientes
Şu kahve servisi yapan kız senin kardeşin, değil mi?
Esa niña que servía café, es tu hija, ¿ no?
Kahve fincanıma parmağını sokardı, fincanımı kafama geçirirdi... Kalemimi yemek borusuna saklardı.
Dedos en mi taza de café, usaba cráneos como platos,... escondía mi bolígrafo en un esófago...
- Eski sevgilimle kahve içmeye gidiyorum.
Me encontraré con mi ex-novio a tomar un café.
- Bir fincan çaydı, kahve değil, değil mi?
Una taza de té, no de café, ¿ correcto?
- Kahve içelim mi?
- ¿ Tomamos un café?
Ölen güvercin gibi.Kocam "sen yorgun hissettiğinden yoruluyorsun... daha fazla kahve iç, sonra bebek uyuya kalır, zaten uyuyamıyorsun" diyor.
Una paloma moribunda, dice mi esposo. Y te sientes tan cansada que bebes más café. La bebé se duerme, e igual no puedes dormir.
Zamanını boşuna harcıyorsun çünkü editör ikimizden sadece benim masamdaki kahve bardaklarını sayıyor.
Estás desperdiciando tu combustible de medianoche, porque entre nosotros dos el editor sólo cuenta las tazas de café vacías de mi escritorio.
Kahve makinesiyle mi? - Hayır, onunla...
con él...
Kutu kahve yada atıştırmalık bir şeyler mi?
¿ Qué puedo darles?
O kafede kahve de Müzik Akademisi'ndeki piyano dersleri gibi mi pazarlanacak?
¿ Y en ésa Cafetería los cafés serán vendidos como las lecciones de piano en la Academia de Musica?
En sevdiğim masayı da aldım, artık o Kahve Dünyasından ayrılma vakti geldi.
Me llevé mi mesa favorita y dejo esa cafetería.
Karının yanına gitmeden önce birer kahve içebiliriz, değil mi?
Todavía tienes tiempo para tomar un café conmigo... antes de ir con tu esposa. ¿ Sí?
Ben-Ben... Babamı neredeyse on yıldır görmedim ve şimdi o bize kahve yaparken onun oturma odasında oturuyorum.
No veo a mi padre desde hace 10 años y ahora estoy en su sala o en su caravana mientras el prepara café para la gente.
- Çocuklara kahve içerler mi diye sordun mu?
- ¿ Le ofreciste café a los muchachos?
Gerek hayvancılık gerek kahve gerekse özel ticaret alanında en hızlı büyüyen kurum, değil mi?
En todo el sur de California, de acuerdo?
Perili bir kahve dükkânı gibi mi?
¿ Es una cafetería embrujada?
ChoteIaI, Mr. Puri'ye kahve getirdiniz mi?
Chotelal, puedes poner el café al señor Puri?
Ve... Eğer bir kez, bir kez... Bir kez bile bana kahve fincanı dersen o zaman bu şirket kalır yada kalmaz,... benim hisselerim kalır yada kalmaz,
Y... si me llamas taza-plato de nuevo... entonces, si esta empresa sigue siendo o no, mi parte sigue siendo o no,
Kahve kalsın fakat omletimde küp küp kesilmiş domates yok.
El café está bien. Pero no hay tomates picados en mi omelet.
Sorun kahve değil.
Mi café no es el problema.
Bagajımda, küçük bir şişede kahve var.
Hay un termo con café en mi camioneta.
- Kahve ikram ettin mi?
- ¿ Le has ofrecido café?
Bunun psikosomatik olduğunu düşünüyorum çünkü kahve lif, müshil ve ev işlerimi yapan kadının fitil dediği bir şey - bunun bir eşek şakası olduğundan şüpheliyim - dahil her şeyi denedim.
Creo que es psicosomático, porque he probado con café fibra, laxantes y algo que mi empleada dijo que era un supositorio pero que ahora sospecho era una broma.
Kahve almaya gitmeden önce mükemmel çalışıyordu.
Ella funcionaba perfectamente antes de que yo fuera a por mi café.
Tamam mı, sadece gelip senden hoşlandığımı ve kahve içmek istediğimi söyledim ve sen de kahve içmek istersen- - İşte benim numaram.
Okay, solo vine a decirte que me gustas, y me gusta el cafe, y si quieres tomar algo de cafe, solo... este es mi telefono
Kahve alırken içeride isminin yazdığı bir kutu olduğunu fark ettim benim gitmem lazım.
Oh, me di cuenta de que había una caja aquí Con su nombre en él cuando yo estaba recogiendo mi café justo ahora, así que... Bueno, uh, tengo que irme.
- Ofise gidiyordum, gelip bir kahve alayım dedim, seni görünce, merhaba demek istedim.
estaba volviendo a mi oficina Vine por un café. Te ví sentada ahí.
Sabah evimden çıktığımda, iki tane üst düzey ajan yanıma geldi ve benimle kahve içip, sohbet etmek istediklerini söyledi.
Estaba saliendo de mi casa esta mañana y dos altos agentes de seguridad querían llevarme a tomar café.
Yine de kahve kandan daha iyi, değil mi?
Bueno, mejor café que la sangre, ¿ eh?