English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ K ] / Kımın

Kımın Çeviri İspanyolca

99,853 parallel translation
Söylemek için yarını bekliyordum ama sanırım artık buna gerek yok.
Iba a esperar a mañana para contárselo, pero supongo que ya no tengo que hacerlo.
Hayatta olmanızın tek sebebi kısıtlamalarımın olmasıydı.
Solo estáis vivos porque tenía restricciones.
Kımıldamayın! Sakin olun.
¡ Alto!
Kımıldamayın! Olduğunuz yerde kalın!
¡ Alto!
Gizli servis olduklarını iddia ediyorlar. Ama daha çok gizli polis gibi davranıp arkalarında kaos ve yıkım bırakıyorlar.
Dicen ser una agencia de espionaje, pero se comportan más bien como una policía secreta, dejando destrucción y caos a su paso.
Bu Aida'nın intikamı olmalı çünkü onun sıska kıçını camdan dışarı fırlatmıştım.
Esta debe ser la venganza de Aida por haber tirado su patético culo por aquella ventana.
Neden bu fikirleri küçük kızımın kafasına sokuyorsun?
¿ Por qué le metes esas ideas en la cabeza a mi pequeña?
Mümkün olduğunca kımıldamayın.
Manténgase lo más quieto posible.
Kıymetlim, kıymetlim, şuna bakar mısın?
Preciosa. Un tesoro, un tesoro. Mírenla.
Hiç. Kızımla iki turlayayım dediydim ve buralarda park sorunu olmadığını hatırladım.
Nada, solo manejaba este bebé y recordé todo el espacio para estacionar que tenías.
- Yani hala sana kızgın olup olmadığımı merak ediyorsan eğer...
No me lo pregunto.
Kimse umursamazken avukatlık yapabilmem için bana büyük bir şans tanıdığının farkındayım. Ama bunun faturasını büroya kesme.
Eres quien me dio otra oportunidad de ser abogado cuando nadie más lo hizo, pero no castigues a la clínica.
Bir avukatlık şirketi olarak sana faturalarımızı ödeyen davaların öncelikli olduğunu hatırlatmama gerek var mı?
¿ Te recuerdo que en una firma corporativa, hacemos los casos que pagan las cuentas primero?
Kostümüyle, ışın kılıcıyla tam takım istiyorum.
Batas, sable de luz, todo.
Artık ortağım, Louis, bu demek oluyor ki "ben buradayım, sense burada" saçmalıkların...
Ahora soy socia, Louis, lo que significa que eso de : "Tú estás arriba y yo abajo",
- Yarından itibaren resmi olarak, firmanın en yeni kıdemli ortağı olduğum için yeni bir ofise ihtiyacım vardı.
- Necesitaba una porque desde mañana soy oficialmente la nueva socia de la firma.
Kapımın kilidi açık.
La puerta no está cerrada con llave.
Arabasına dokunmadık, o yüzden burada bırakacağız. Anladın mı?
No tocamos el auto, así que lo dejamos ahí, ¿ entendido?
Selam kız. Dün gece sana bahsettiğim iş fırsatını hatırladın mı?
Amiga, ¿ recuerdas la oportunidad laboral de la que te hablé anoche?
Kızmadım zaten, neden yaptığını biliyorum ve anlıyorum.
Está bien. Sé por qué lo hiciste. Y lo entiendo.
Bu yaptığını doğru kılar mı?
¿ Y se supone que eso hace que esté bien?
Ağzını açmadan oturduğun kısım mı, işletim sistemini anlatırken batırdığın kısım mı?
¿ Cuando te sentaste ahí con la boca cerrada o cuando la cagaste describiendo el sistema operativo?
- Uğradığım için umarım kızmazsın.
Espero que no te importe que haya venido.
Kusura bakmayın ama sizin için nefesimi boşa harcamaktan sıkıldım çünkü bu duruşmanın amacı Mike Ross'un değişip değişmediğini belirlemek. Ama bu sizi pek ilgilendirmiyor gibi çünkü siz kararınızı çoktan vermişsiniz.
Con todo el respeto, señora, ya me cansé de contestarle, porque el propósito de esta audiencia es determinar si Mike Ross se ha reformado, pero eso a usted no parece interesarle, porque vino determinada a creer lo contrario.
Bu repliği Ferrari'nle Cobra'mı kıyaslarken de kullanmamış mıydın?
¿ No es lo mismo que dijiste cuando pensaste que tu Ferrari era mejor que mi Cobra? Era mejor.
Madem lafı açtın standartların dışına çıkıp sana bir teklif sunacağım.
Ahora que lo dice, me tomé la libertad de hacer un pequeño texto modelo.
Anladığım şu ki, Alex'i getirmem konusunda anlaşmıştık ama müvekkilini çalmaya kalktın.
Lo que entiendo es que estuviste de acuerdo con traer a Alex y después quisiste - robarle el cliente.
Mike, eğer bu şerefsizin sana zorbalık etmesine izin verirsen geri kalan hayatında hep geri adım atacaksın.
Mike, si dejas que este idiota te atemorice, te estarás retirando el resto de tu vida.
Eğer Rachel'ın yardımı olmadan kazanacak bir yol bulamıyorsan belki de en başta seni tekrar işe almamalıydım çünkü her çalışanımın kararlarını sorgulamasından artık bıktım.
Bueno, si no encuentras la manera de ganar sin la ayuda de Rachel, quizá no debí traerte para empezar porque ya me harté de que todos los empleados cuestionen cada decisión que tomo.
Daha iyi bir müvekkil için seninkini bıraktığım için kızgınsın.
Estás enfadada porque dejo a tu cliente por uno mejor.
Alex'in buraya gelecek olmasını kıskandım fakat başka bir avukattan...
Estaba celoso de Alex viniendo aquí, pero no porque tenga miedo
Harvey, benimle dalga geçmeyi sevdiğini ve senin benim için olduğun kadar benim senin için anlam ifade etmediğini biliyorum fakat sen benim arkadaşımsın ve çok fazla arkadaşım olmadığı için bu arkadaşlık benim için önemli.
Verás, Harvey, sé que te gusta divertirte a mi costa y sé que eso no podría significar tanto para ti como lo es para mí, pero eres mi amigo y, dado que no tengo muchos, esa amistad es importante para mí.
Avukat değilsin ve bir avukatlık şirketinde ortak olmanın şirket içinde ve dışında bir anlamı var. Bu yüzden senin için yeni bir atama yazdım.
No eres abogada, y ser socia de un bufete... significa algo, dentro y fuera del bufete, por lo que te escribí un nuevo comunicado.
Rachel. Sadece.. ... nasılsın ve kızın durumu ne oldu diye aradım.
Rachel, solo quería ver cómo estabas y cómo está la niña.
Tanrım, sırrını açık ederiz diye korktuğu için şu Spiga pislikleriyle takılıp, sohbet ediyor.
Le preocupa que arruinemos su tapadera y ahí está hablando con un idiota de Spiga.
Kaçırdığımız kızın annesi Spiga'nın CEO'su.
La chica que secuestramos... su mamá es la directora ejecutiva de Spiga.
Nasıl bir şeye bulaştığımızı anlayana kadar, bir yere kımıldamayın.
No os mováis hasta que averigüe en qué demonios nos estamos metiendo.
Tanrının lütfuyla... ve kızlarımızın çalışkanlığıyla.
Con la bendición de Dios, y con la devoción de un grupo de chicas.
- Bu kısmı yapar mısın?
- ¿ Quieres hacer esto? - Sí.
- Ponpon kızlarını mı?
¿ Las animadoras?
Geçen yazımın bir kısmını Rinpoche şirketinde geçirmiştim.
Pasé parte del pasado verano en la compañía de Rinpoche.
Menkul kıymetlerde yatırım geçmişin bulunmamakta. Ama 8 Nisan'da tüm birikimini 117 binini Dassan Potasyum Şirketi'ne yatırmışsın. Şirketin değerinin artmasını sağlayan birleşmeden tam iki gün önce.
Nunca antes habías invertido en valores pero el 8 de abril invertiste todos tus ahorros... $ 117.000, en acciones de Potasas "Dassan Internacional" dos días antes de una fusión que provocó el aumento de acciones.
Kırk yılın başı zekice bir yatırım yaptığımı düşünmüştüm oysaki.
Pensé que estaba actuando de manera inteligente, para variar.
Eğer yanında Dollar Bill olsaydı, kalp atışlarım hızlanırdı ama o şurada bekleyip kıçını parmaklıyor.
Bueno, si esto fuera "Dollar Bill" lo haría sin pensarlo pero ahí está con su dedo en el culo.
Kızımız Tanrı vergisi yetenekleri sayesinde denizden çıkacak, bir deniz cadısının büyüsüyle değil.
Cuando nuestra niña surja de las aguas, será por sus talentos divinos, no por el hechizo de una bruja del mar.
Unutturma da yarın Hasan'ın kız kardeşinin en iyi arkadaşının çocuğuna mezuniyet hediyesi alayım. Adı da neydi...
Recuérdame que compre un regalo de graduación para la hija de la mejor amiga de la hermana de Hassan, que se llama...
Ben de kızgınım.
Yo también lo estoy.
Sen önce o burkanın içinden bir çık kızım.
Tú preocúpate de ponerte tu burka, zorra.
Reese's Pieces şekeri. Hiç kızarttınız mı?
Bizcochos. ¿ Habéis probado el bizcocho frito?
Uzmanlık alanım on dolarlık banknot ama özgürlük savaşçılarını sevmezler.
Mi especialidad son los billetes de diez dólares, pero si acabo como Tubman, podrían joderme.
Artık hazır mısın?
Oye, ¿ terminas ya?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]