Kızmadın mı Çeviri İspanyolca
293 parallel translation
Kızmadın mı?
¿ No estás enojada?
- Kızmadın mı?
- ¿ No está enojado?
- Kızmadın mı bana?
¿ No estás enfadada?
Mahkemede söylediklerim için bana kızmadın mı?
¿ No está enfadada conmigo por lo que dije ante el tribunal?
Kızmadın mı?
¿ No te habrás enfadado?
- Yani kızmadın mı? - Hayır, kızmadım.
- ¿ Entonces no estás enfadada?
Kızmadın mı?
¿ No estás enfadado? No.
- Kızmadın mı?
- ¿ No estás disgustado?
Buna kızmadın mı yani?
¿ Ni siquiera estás enfadado?
- Kızmadın mı?
- ¿ No estás enfadado?
Kızmadın mı?
¿ No estás molesta?
- Kızmadın mı?
No estoy enojado.
Bissinger alay edince, sen de kızmadın mı?
¿ No te molesta oír a Bissinger ridiculizar a los 10?
Kızmadın mı?
¿ No estás enfadado?
Bana kızmadın mı?
¿ No estás enfadado?
- Yani kızmadın mı?
- ¿ No estás enfadada?
Şu an sence kızmadın mı? ! Ama Mac kızdın ama buradayız.
Sabes, me pregunto si sí estás muriendo, ¿ o también es mentira?
- Kızmadın mı?
Usted no está molesto por esto?
Bana kızmadın mı?
¿ No estás enfadado conmigo?
Geciktiğim için kızmadın mı?
- No. Eso es distinto.
Yani, boş boğazlık etmeme kızmadın mı?
No te odio a muerte vamos ¿ No me odia a muerte?
Sen hiç kızmadın mı? Evet.
¿ No te has enfadado?
Gelmediğime kızmadın mı?
¿ No estabas enojada?
Kızmadın mı?
¿ No te enojas?
Umarım kızmadınız.
Espero que no haya resentimientos.
Seni kahvaltıya çağırdım diye kızmadın değil mi?
No le importará que te haya invitado a desayunar.
Custer umarım gelmemize kızmadın.
Espero que perdone esta intromisión, Custer.
Üzgünüm tatlım. Bana kızmadın, değil mi?
- Lo siento. ¿ Estás enfadado?
Bay Adare ve Leydi'nin onun yatak odasında yaptıklarını söylediğimde umarım çok kızmadınız bana.
Espero que no hiciese caso de que el Sr. Adare estuviese en la habitación de la señora.
Sana yaptığım şeyden sonra bana kızmadığını söyleme sakın.
No me diga que no está angustiado... después de lo que le hice.
- Umarım kızmadınız.
- Espero que no esté enfadado.
- Baba, sen çok kızmadın bana değil mi? Hayır, hayır, tatlım.
- No estás enojado, ¿ verdad, papá?
- Umarım kızmadınız.
- Espero que no me guarde rencor.
- Umarım kızmadınız. - Tam tersine.
- Espero no haberle ofendido.
Bize çok kızmadın umarım.
No creímos que fuera para tanto.
Stanley'yi getirmeme kızmadın umarım.
¿ Te importa que haya traído a Stanley?
- Bana kızmakta çok haklısın. - Kızmadım.
Tienes razón para estar enojado.
Bay Fawlty'nin tüyo aldığı attan. Umarım kızmadınız, ben...
- Espero que no le importe.
Çalıntı sığırı aldığınızdan dolayı kendinize kızmadınız mı?
¿ No fue usted mismo amonestado por tenencia de ganado robado? ¡ Ya di cuenta de eso!
İyi, en azından sen bana kızmadın. Hadi, tatlım.
Bien, al menos tu no estas enojada conmigo.
Baba, San Feng'i kurtarmama kızmadınız mı?
¿ No te importa que salvara a San Feng?
Umarım kızmadınız!
Espero que no lo tenga encuenta.
T.şaklı adamsın. Buna çok kızmadım.
Eso no me pone tan furioso.
Sana yalan söylediğim için bana kızmadın mı?
- ¿ No te molesta que te haya mentido?
- Umarım kızmadın?
- ¿ Sin rencores?
Kızmadığımın kanıtı.
La prueba de que no estoy enfadada.
- Bundan dolayı kızmadım Bu işte bir cadının ayağı var.
Hay un hechizo a bordo.
Yoksa bana kızmadınız mı?
¿ No,... no esta enfadado conmigo?
- Bana kızdın mı? - Hayır, kızmadım.
¿ Estás enojado conmigo?
Umarım bu gece Simon'ı ayarttığım için kızmadınız.
Espero que no os importe que os robemos a Simon esta tarde.
Umarım dalga geçtik diye bize kızmadın.
¿ Te molestó la broma que te hice?