Satın almak mı Çeviri İspanyolca
330 parallel translation
- Satın almak mı?
- ¿ Comprarla?
Satın almak mı?
¿ Comprarlo?
Satın almak mı?
¿ Comprar?
Satın almak mı?
¿ Comprarla?
- Satın almak mı, Haşmetlim?
- ¿ La compráis, Su Magnificencia?
Araziyi satın almak mı istiyorsun?
¿ Quieres comprar la tierra?
- Satın almak mı?
- ¿ Un caballo?
Satın almak mı?
¿ Queréis comprar?
Beni satın almak mı?
 ¿ Comprarme?
Dubleks satın almak mı?
¿ Comprar un dúplex? ¿ Con qué dinero?
- Sandığı satın almak mı istiyorsun? - Evet.
- ¿ Quiere comprar mi baúl?
Özür dilerim, bu şatoyu kiralamak mı yoksa satın almak mı istiyorsunuz?
Perdóneme, pero ¿ ese castillo lo quiere alquilar, o comprar?
Bu çocuk uçağı satın almak mı istiyor?
¿ Este chico quiere comprar el avión?
30 yıl boyunca, düşüncelerimi savunmak için bir köpek gibi yaşadım. Ve bu serseri benim sefaletim üzerine spekülasyona geldi... "Elyazmalarımı basit bir antika eşya gibi satın almak istiyor!"
- ¡ Hace 30 años que vivo como un perro por mis ideas... y ahora viene un desgraciado a especular con mi miseria y quiere comprarme mi manuscrito como si fuera una curiosidad!
Şimdi, kaptanım siz savaş ganimeti bahanesiyle ona sahip olmak istiyorsunuz ancak bayanı satın almak zorundasınız.
Mi capitan... ya que codicia nuestra copropiedad de guerra, puede tenerla... si esta dispuesto a comprarla.
Çiçek veya çay satın almak isteyen var mı?
No, yo soy el único que lo siente. He estado con ustedes mucho tiempo, pero no pude evitar esto.
- Satın almak mı?
¿ Comprarla de nuevo?
Burayı satın almak yaptığım en akıllı işti.
Comprar este lugar fue mi mejor negocio.
Şansımız dönmek üzere. Ve ilk yapacağımız iş bu küçük evi satın almak. Talih kuşu...
Nuestra suerte cambiará, y lo primero que haremos, será comprar esta...
Eğer o gün Union tren istasyonunda dolaşmasaydım büfedeki satıcının sigaralarının bitip yenisini almak için eğilmeseydi...
Si no hubiese estado ese día en la estación de trenes... si el empleado no hubiese escogido ese momento... para quedarse sin cigarrillos y buscar una cajetilla nueva...
Özgürlüğümü satın almak senin fikrindi sanırım.
Comprar mi vida fue idea suya, supongo.
Iste karşımızdaydı, dünyanın en çok arzu edilen kızı. Dünyanın bir numaralı gösterisinde onu satın almak isteyen müşterilere sergileniyordu. Ama kimse onu paket edip evine götüremiyordu.
Ahí estaba ella, el mayor símbolo mundial del deseo exhibiéndose en el mayor escaparate del mundo delante de los mayores clientes del mundo ansiosos por comprar y nadie la envolvió y se la llevó a casa
Bu kabanı satın almak için paranı kullandım.
Con ello me compré este abrigo.
Yani Bay Wilkison çiftliğini satın almak mı istiyor?
Y me quedé plantado.
Carradine toprağımızı satın almak istiyor.
Carradine quiere comprar nuestras tierras.
Sanırım onu satın almak istemezsiniz?
Le interesa comprarla.
Kalem satın almak zorunda kaldım.
Tenía que comprar lápices.
Portakal bahçesini satın almak için her şeyi sattım.
Vendí todo lo que tenía para comprar el naranjal.
Atlarımızı burada bırakıp bir tekne satın almak istiyoruz.
Nos gustaría dejar nuestros caballos aquí y comprar un bote.
Yapacağım şey, sen işi öğrendikten sonra yanında getirdiğin parayı alıp İran'a gitmek güzel mallar satın almak...
Lo que haré, en cuanto conozcas el negocio... es coger el dinero que has traído e irme a Persia... a comprar el tipo de cosas...
Bir kargaşa yaşandı. Üç tezgahtar ezildi. Doğal olarak ben de satın almak zorunda kaldım.
Tres de los vendedores quedaron aplastados, y, naturalmente, tuve que comprarlo.
Bir çift eldiven satın almak için sana bütün dükkanı altüst ettiren kadınım ben...
Soy esa que para comprar un par de guantes... te hace poner la tienda patas arriba.
Affedersiniz bayım satın almak istersiniz belki bu eski...
Pero le interesa comprar cosas antiguas.
- Satın almak için buradayım.
- Estoy aquí para hacer una compra.
Atlarımı satın almak istediler.
- Que venda mis caballos.
Meyhaneye iki herif geldi, malımı mülkümü satın almak istedi.
Dos cretinos vinieron a la cantina y ofrecieron comprarme todo.
- Satın almak mı?
- ¿ Comprar?
Pratik bir beceriniz olmadığı için, on iki adet laterna satın almak üzere arkadaşım bir bağışta bulundu.
Como no tiene aptitudes prácticas... mi amigo ha realizado una donación para la compra... de doce organillos.
Bir daireye ihtiyacımız var bu yüzden en iyi şey bir tane satın almak.
Y como necesitamos piso, lo mejor es comprar uno.
Seni, kuşlarımı eğitip bakman için satın almak istiyorum.
Quiero comprarte para que prepares mis gallos.
Sanırım çok paran olduğundan beri, ne yapman gerektiğini biliyorsun. - Hayır. - Bir gelinlik satın almak...
Lo que deberías hacer, ya que tienes tanto dinero... es comprar un vestido de novia.
Eğer buradan arazi satın almak konusunda sorunuz olursa,... çalışanlarımız, kalabalığın içinde dolaşıyor olacaklar.
Si tienen alguna pregunta sobre la compra de parcelas, nuestros agentes estarán entre ustedes para responderles.
Tek yaptığım, birşeyler satın almak...
Sólo compro cosas...
Bar satın almak isteyen var mı?
¿ Alguien quiere comprar un bar?
ama onu almak için iyi bir fiyat vermelisiniz ama onu çok seviyor ona bakmak için satın aldı orada iki ev hanımı var genç değil ama güzeller.
Le gusta mirarlas y las paga sólo por verlas. Busco por los alrededores hasta que encontro dos casadas,... nada jóvenes, pero agradables.
Samur postlarımızı satın almak için geldi.
( Natasha ) Viene a comprar nuestras pieles de marta.
Kilisemi satın mı almak istiyorsunuz?
Quieren comprar mi iglesia?
Anladığımız kadarıyla bir arabanız var ve biz onu kiralamak ya da satın almak istiyoruz.
Nos dijeron que tienes un coche. Quisiéramos alquilarlo o comprarlo.
Bir takım satın almak için görüşmeler yapmak üzereyim.
Y estoy haciendo negocios para comprar el equipo.
İlaçlarını satın almak için bir çekçek aldım.
Cogí un ricksha para comprarle medicinas.
Oysa İngiltere'deki eski evleri kapı kapı dolaşıp... tükenen stoklarımızı yenilemek için... birkaç kitap satın almak peşindeydim.
El hecho es que he estado de cacería por todo el país visitando grandes y viejas casas en Inglaterra tratando de comprar libros para llenar nuestra muy reducida existencia.