Saçmalık mı Çeviri İspanyolca
1,326 parallel translation
Ya da her şey senin için bir saçmalık mı?
¿ O es sólo un gran timo para ti?
Tüm bu Aryan uyuşturucu karşıtlığı saçmalık mıydı?
Todo ese verso de los arios sobrios es sólo verso, ¿ no?
Saçmalık mı?
¿ Es basura?
Saçmalık mı?
¿ Mentira?
- Tüm o laflar. Saçmalık mı doluyum?
- Toda esa basura. ¿ Yo soy mentiroso?
Yapma, tatlım.Bu kadınların uydurduğu bir saçmalık... Salatalar, deodorantlar, ve sarılmak gibi.
Vamos cariño, eso es como un fraude creado por las mujeres... como las ensaladas, el desodorante, los abrazos.
İlk üç aylık dönem tam bir saçmalık, sanırım.
Serán tonterías del primer trimestre.
"Berkeley'den SıkıIdım" saçmalığı bekleyebilir.
"Aburrido en Berkeley" puede esperar.
Harika bir şey çünkü ne kadar yakışıklı erkek bizi hayal kırıklığına uğratsa da, ya da kaç defa evrenin bu moronlarla başlayıp biteceğine ikna olsak da bir gün bütün bu saçmalıklar sona erdiğinde, bizi de bekleyen kendi Clifton Smalls'larımız olabilir.
Es fabuloso porque quiere decir que no importa cuántos hombres apuestos nos decepcionen o cuántas Veces pensemos que el universo comienza y termina con estos fracasados algún día, cuando termine toda esta porquería podría haber un Clifton Smalls esperando por nosotras.
Kâbus bir akademik saçmalık festivalinin ortasında kaldım.
Estoy en un compromiso académico.
En azından ben öyle yaptığımızı sanıyordum. Bu saçmalık!
Al menos, eso creí.
- Bir kartla tüm puanlarımı almanın saçmalık olduğunu düşünmüyor musun?
¿ No crees que es una locura que tengas mis puntos?
- Böyle saçmalık duymadım.
Es ridículo.
- Kola aldım ya. - Gerçi kolanın içine limon karıştırmak saçmalık ama yine de aldım.
Creo que es una locura poner limón en la Coca Cola, pero la bebí igual.
- Saçmalık bu. Oylama yapalım!
¡ Ustedes 3 son unos idiotas sin cerebro!
Saçmalık bu, hayatım.
¡ ¿ Por qué no me dijiste? !
Sen bunun saçmalık olduğuna mı inanıyorsun?
¿ Pero crees que es un disparate total?
Ama artık anladım ki başardığım tek şey inandığım bu saçmalıklarla kendimi kandırmakmış.
estado de paz interior. Y va y ocurre esto, y la unica cosa que puedo alcanzar es convencerme a mí mismo de que creo en todas esas mierdas.
Karmanın hep saçmalık olduğunu düşünüyordum ama yanılmışım.
Siempre pensé que el karma era una necedad, pero ya no.
Sanırım bu saçmalığı artık kendine saklayıp... başkalarının işine burnunu sokmazsan iyi olur.
Creo que es hora de que guardes esa mierda para ti, y te preocupes de tus putos asuntos.
Saçmalık bu. Ben klonu nereden bulayım...
, eso es ridículo donde podría encontrar un...
Onun saçmalıklarından artık bıktım Usandım.
Estoy harta de estas estupideces. No tienen fin.
Artık saçmalıklarından bıktım.
Me cansaron tus mentiras.
Tanrım, James, bu da bir saçmalık olmalı!
iPor Dios, James, probablemente todo es basura de todos modos!
Şu kırmızı noktalı saçmalıklar çöpe gidiyor, tamam mı? ... ve Rainer'in doğu kıyafetlerine olan düşkünlüğünü
La vieja basura con el punto rojo se iba al montón del desperdicio y el entusiasmo de Rainer por la moda oriental y el modo de vida.
- Saçmalık lanet olası parana ihtiyacım yok.
Esto es una mierda, Luke, no necesito tu maldito dinero.
Bunun saçmalık olduğunu biliyorum. Ben senin dostunum, hatırladın mı?
Soy tu amigo, ¿ recuerdas?
Şu "hayatım-ufaklık-yakışıklı-canım aslanım-kaplanım" saçmalığına da bir son ver. İsim Jake.
Así que acabemos con eso de llamarme campeón, muchachón, chico, tigre, y todas esas idioteces, ¿ de acuerdo?
Yüzündeki ifaden anladığım kadarıyla bunları saçmalık olarak görüyorsun.
Me doy cuenta por tu cara que crees que es pura mentira.
- Saçmalık mı?
¿ "Basura"?
- Saçmalık bu, uyumayacağım.
Es muy temprano para dormir.
Ama biliyor musunuz, sessiz kalmayacağım ve avukata da ihtiyacım yok, çünkü bunların hepsi saçmalık!
Pero sabes que, no voy a guardar silencio y no necesito un abogado ¡ por que esto no es más que una mierda!
- Yalan söylüyorsun, pislik! - Neden öyle bir saçmalık yapayım?
No inventaría una historia tan patética.
Saçmalık! Vergilerim buna mı gidiyor?
Ésa, la mujer de la fotografía.
Bu saçmalıklarından bıktım artık.
Muy bien ahora, ¡ ya basta de estupideces!
İşlemediğim bir suç yüzünden 10 gündür hapisteyim. Bu saçmalıktan bıktım artık!
He estado diez día en la carcel por algo que no hice ¡ y estoy cansado de esta mierda!
Peki, saçmalık bu kazık iyi bir şey yoktur ile başlayalım.
Digamos que no hay nada decente en este taco de bazofia.
Fakat bütün bu saçmalığın dışında durarak Saçmalık dediğimizin ne kadar sıcak ve güvenli olduğunu farketmeye başladım
Pero mirando esa porquería desde fuera me hizo darme cuenta de cuán segura y cálida esa porquería puede ser.
Ama vakit sıkıntısı çektiğim için klasik saçmalıklar yazacağım.
Y como no me sobra el tiempo, tendré que recurrir al clásico.
Bu da saçmalık, tamam mı?
Lo que es una mentira, ¿ no?
Bu saçmalık, Vali Hanım!
Eso es una puta mentira, Alcaldesa
Bu James Bond tarzı aletler saçmalık, gerek var mı?
¿ Toda esta idotez a lo James Bond es necesaria?
Gerçek bir aile olacağımızı sanıyordum. Saçmalık bu.
Creía que eran una familia de verdad y esto no lo es.
- Hadi adamım bu saçmalık, o sadece benim arabam değil benim işim.
¡ Esa es una pendejada! No sólo es mi auto, es mi herramienta de trabajo.
Saçmalık falan değil tamam mı?
No es ninguna tontería.
Biliyor musun, bu saçmalıkları daha fazla dinlemek zorunda değilim. Bundan bıktım artık! Bıktın demek?
Sabes, no tengo que volver a escuchar esa mierda.
Allah kahretsin, bu saçmalıktan bıktım artık bayan Brooks.
Estoy harto de esta broma.
Saçmalıklarından bıktım artık!
¡ Me harté de tus tonterías!
Bu saçmalık yeter bu kadar, tamam mı?
No quiero más de esto.
- Saçmalık değil tatlım!
No son tonterías.
Horris, umarım bu çocukça bir saçmalık değildir.
Horace, confío que no será una travesura infantil.