Sızı Çeviri İspanyolca
220,047 parallel translation
İşte bu yüzden bu sızıntıyı durdurmalıyız, sayın yargıç.
Es por lo que necesitamos parar esta fuga, señoría.
Kulaklık açıkken, telefon aramalarının yaydığı frekansa sızıyor olabilir.
Llamadas telefónicas transmitidas en una frecuencia que se monta en la que utiliza su audífono.
Haklısınız sayın yargıç, davacı taraf hazır.
Tiene razón, señoría. Los demandantes están preparados.
Bayan Gold, Diane Lockhart ile ilişkinizi anlatır mısınız?
Srta. Gold, ¿ cuál es su relación con Diane Lockhart?
- Haklısınız özür dilerim.
- Dinero de los contribuyentes gastado. - Sí, lo siento.
Reddick Boseman müvekkillerini çalmak amaçlı aradığınızı söylesem yanlış olur mu?
¿ El cierto decir que llamó a clientes de Reddick / Boseman para tratar de robárselos?
Zamanla alışılan bir tarzınız var ancak henüz tam alışmış değilim.
Señora, tiene un gusto adquirido, y... yo no creo que aún lo haya adquirido, así que...
O halde 75 davaya direkt olarak nasıl dahil olabildiğinizi açıklar mısınız?
¿ Entonces pueden explicar cómo han estado directamente involucrados en más de 75 casos civiles?
Gerçekten anladığınız kadarıyla mı yoksa bir yere mi varmaya çalışıyorsunuz?
¿ Lo supone de verdad o solo intenta demostrar algo diciendo que lo supone?
Yine tek başına mısınız avukat bey?
¿ Ya está solo otra vez, abogado?
- Siz avukatlarım mısınız?
¿ Sois mis abogados?
Kusuruma bakmazsanız teknolojiyle aram iyi olmadığından çıktısını aldırdım.
Si me perdonan, todavía soy un poco ludita. Lo necesito impreso y...
Polis şiddeti yüzünden sorgulanmanız yüzünden bu sizin adınıza alışıldık bir an.
Este es un lugar familiar para usted... ser cuestionado por brutalidad policial.
Varsayımlar üzerinden konuşmalısınız, Bay Sweeney.
Necesita hablar hipotéticamente, Sr. Sweeney.
Sizin de sıranız gelecek.
Tendrá su turno.
- Mahkemeye ne olduğunu anlatır mısınız?
¿ Podría contarle al tribunal qué ocurrió?
Tekrar hazır mısınız?
¿ Lista?
Bu semtte Kinko's yok. Biz atalarımız gibi elde yazarız.
No hay Kinko's por aquí, hacemos los folletos como nuestros antepasados.
Hiç tutturamamışız!
Nos falló por mucho.
- Onu Courtney'e sormalısınız.
Deberíais hablar con Courtney.
Listelerde sıraya girmiştik, radyolarda şarkımız çalıyordu ve büyük bir tura çıkacaktık.
Es decir, subimos en las listas y empezamos a sonar en la radio, nos iban a reservar para esta gran gira.
Bu konuda haklısınız.
Bueno, tienes razón sobre eso.
Neden başarısız olduğunu düşünüyorsun?
¿ Por qué crees que perdiste esa pelea?
Ayrılmıs dedektifler olarak ilk günümüzü beraber kutlamamız gerektigini düsündüm.
Bueno, pensé que deberíamos celebrar nuestro primer día juntos como divorciados que resuelven el crimen.
Sen bu vakanın ne kadar sıkıcı oldugunu söyleyip zırlayana kadar dönmüs sayılmayız.
No hasta que empieces a quejarte de lo aburrido que es el caso.
Ve siz de bagısı yaptınız ama Wolfe yine de reddedildi, degil mi?
Así que, ¿ hicieron la contribución y aun así Wolfe fue rechazado?
Ne yapmamız gerektigini biliyorsun, kayıtları kontrol edecegiz... bagısın kaydı var mı ona bakacagız.
Así que, ya sabes, lo que tenemos qué hacer... comprobar los libros, ver si hay un registro de una donación.
Kızım seni cok sevdigi icin cok sanslısın.
Tienes suerte de a que mi hija le gustes tantísimo.
Eğer öyleyse. Başarısız oldum.
Y si lo fue, he fallado.
Siz hazır mısınız?
¿ Estáis listos?
Asla neden tek bir küçük insan için... canınızı sıktığınızı anlamadım ama... Peki.
Nunca entenderé por qué os preocupáis por un pequeño humano, pero... vale.
- Tamamen yanlış anladınız.
- Lo han entendido al revés.
Bebeği rahmin dışına tamamen çıkarmayacağız.
Sacaremos al bebé fuera del útero, pero solo parcialmente.
Haklısınız.
Estoy de acuerdo.
Şu sıralar biraz yalnız olduğunu göz önünde bulunduramaz mısın?
Pero, ¿ has considerado que podría estar solo?
Ameliyat sırasında "komplikasyon" olarak adlandırdığımız durumdur.
En cirugía, lo llamamos - "una complicación". - No.
Bakar mısınız?
¿ Disculpe?
Koltuğunuza oturmalısınız.
Debe ir a su asiento.
Sabitleyip sıkıca sarmak zorunda kalacağız. Elimizde kuvvetli ağrı kesici olmadığı için canın acıyacak.
Así que probablemente tenga que colocarla y luego vendarla fuerte, y aquí no hay analgésicos así que dolerá. ¿ Vale?
Bir tane şırıngamız var.
Yo tengo una jeringuilla.
- Bakar mısınız?
- ¿ Podría...?
Yarısı hastamızın içinde.
Sí, y nuestro paciente tiene la mitad de ellos.
Vücudun zaten olması gerekenden fazla çalışıyor. Ameliyat buna bir de stres ekleyecek ama komplikasyon oluşursa hemen icabına bakacağız.
Tu cuerpo ya está sobrecargado como está, así que la cirugía añadirá más estrés, pero si hay complicaciones, nos encargaremos de ellas.
Başarısız olmanı istemedim.
No quiero que fallen.
Uyuyakalmışız.
Nos hemos dormido.
- Uyuyakalmışız. - Evet.
- ¿ Nos hemos dormido?
Bazıları dadısız yapamıyor.
Sí, hay gente que necesita una niñera.
- Daha büyük araba almalısınız.
Necesitáis coches más grandes.
Hemen çıkmalısınız.
Tienen que evacuar.
Nasıl bir durumda olacağını söylemek zor. O yüzden hazırlıklı olmalısınız.
Sé que es difícil saber exactamente qué esperar, así que deberían estar preparados.
Gitmeye hazır mısınız?
¿ Están listos para irnos?
sizi 262
sizi seviyorum 160
sizin 241
sizi bekliyorum 28
sizinle 59
sizi bekliyor 61
sizi bekliyoruz 27
sizi dinliyorum 52
sizi anlamıyorum 42
sizi özleyeceğim 33
sizi seviyorum 160
sizin 241
sizi bekliyorum 28
sizinle 59
sizi bekliyor 61
sizi bekliyoruz 27
sizi dinliyorum 52
sizi anlamıyorum 42
sizi özleyeceğim 33
sizi tanımıyorum 61
sizi tanıyor muyum 69
sizi karı koca ilan ediyorum 41
sizi ilgilendirmez 39
sizin mi 61
sizinle tanıştığıma memnun oldum 60
sizi temin ederim ki 103
sizi ararım 37
sizin olsun 33
sizi seviyorum çocuklar 20
sizi tanıyor muyum 69
sizi karı koca ilan ediyorum 41
sizi ilgilendirmez 39
sizin mi 61
sizinle tanıştığıma memnun oldum 60
sizi temin ederim ki 103
sizi ararım 37
sizin olsun 33
sizi seviyorum çocuklar 20