Tuhaf mı Çeviri İspanyolca
3,821 parallel translation
Sence tuhaf mıyım?
¿ Qué te parezco? ¿ Un rarito?
Daha önce fark etmemiştim. Kızlardaki gibi bir kıçın var. - Kulağa tuhaf mı geliyor?
Nunca me había dado cuenta pero tienes trasero de chica. ¿ Es raro decirlo?
- Senin için tuhaf mıydı?
- ¿ Fue raro para ti?
Bildiğim birkaç sembolün karışımı gibi görünüyor ama hepsi farklı kültürlerden. Gerçekten tuhaf.
Casi parece una mezcla de varios que sí reconozco, pero todos son de culturas diferentes.
- Aman tanrım, Bu çok tuhaf -
Ay Dios, esto es muy raro.
- Dr DeBryn'e tuhaf gelen bir şey var mı?
¿ El Dr. DeBryn no espera nada inapropiado?
Bana mı öyle geliyor yoksa Barnes Global benim DCT anlaşmama bir hamle mi yapıyor? Başarmamıza yardım etmenin tuhaf bir yolu bu sanki?
¿ Soy yo o Barnes Global está haciendo una jugada con mi acuerdo con la DCT... que de alguna extraña manera puede ayudarnos a tener éxito?
Bu size tuhaf gelebilir ama Drew'in sakalı var mıydı?
Esto va a sonar raro, pero ¿ ha tenido Drew alguna vez barba?
Sevgili Marshall. Özür dilemek için tuhaf bir yol seçtiğimin farkındayım fakat Carl'ın, senin içkine adımı vermesine izin verdiğim için özür dilerim.
Querido Marshall, sé que es una extraña manera de disculparse, pero lamento que Carl nombrara la bebida en mi honor.
O sadece Aman Tanrım Axl bu çok tuhaf oldu. Sen iyi misin? dedi.
Ella decía "Oh, Dios mio, Axl, esto es tan incómodo. ¿ Estás bien?"
* Çok tuhaf rüyalar süslüyor gecelerimi * * Bir şekilde tutsak etti beni, ama mümkündür ki * * Tek başıma kaldım ya da öyle geliyor bana *
* Cada noche me asaltan sueños extraños * * aprisionados por el modo en que podría haber sido * * y me han dejado aquí sola, o eso parece. *
Biraz tuhaf. "I'm Not Sorry" parçasını söylüyoruz.
Vamos a poner "I'm Not Sorry" en escena
Bir zamanlar tiyatronun hayatımın bir parçası olduğunu düşünmek tuhaf geliyor.
Es extraño pensar que el teatro fue parte de mi vida una vez.
- Ben de. Tereddüt etmekte haksızmışım ama suçluluk duygusu hepimize tuhaf şeyler yaptırıyor.
Me equivoqué al dudar pero la culpa logra que hagamos cosas raras.
Değilsek, dün gece yaptığımız şey çok tuhaf olurdu.
Bueno, si no lo somos hicimos algo realmente raro anoche.
Bunu tuhaf karşılamaz mı dersin?
¿ No lo encontrará extraño?
İIk başta tuhaf bulmuştum ama sonra tezinin metafor akışı üzerine olduğunu hatırladım.
Al principio pensé que era raro, pero luego recordé que tu tesis fue sobre la fluidez de la metáfora.
Tuhaf ama sanırım göreceğim.
Extrañamente, creo que lo haré
Hayatım, üç yaşındaki oğlumuzun hayvanları öldürmesi sence de tuhaf değil mi?
Cariño, ¿ no crees que es raro que nuestro hijo de tres años mate animales?
Bu şartlar altında tuhaf kaçsa da,... farklılıklarımız var ama size diyorum çocuklar, acayip zekiyiz.
Tal vez tengamos nuestras diferencias, lo cual es algo extraño en estas circunstancias, pero os digo una cosa, muchachos, ¡ somos increíblemente inteligentes!
Tony dayımın tuhaf bir arkadaşı.
- Es el amigo raro del tío Tony.
Bütün o New York'lu doktor arkadaşlarımın olduğu bir düğünde Alabama'ya giden tuhaf doktor olmak yeterince zor olacaktı zaten.
Ya iba a ser suficientemente duro ser la doctora rara que se ha mudado a Alabama en una boda con todos mis amigos doctores de Nueva York.
Eğer sırrımı bilmiyorsanız neden birbirimizin yanında tuhaf davranıyorduk?
Bueno, si usted no sabe mi secreto, ¿ Por qué hemos sido todos tan torpe alrededor de la otra?
Ne yapacağım, gidip bunun onun seçimi olduğunu mu söyleyeceğim? Bu çok işe yaradı ya. Aslında çok tuhaf.
¿ que se supone que tengo que hacer, dicen que es su eleccion por que eso funciono tan bien sabes, es gracioso.
Referans olarak bizi değil de arkadaşlarımızı göstermen tuhaf.
Raro que menciones a tus amigos y no a nosotros. - Lo sé.
Lily'nin patronu tuhaf esnek bir çubuk ile bir şakağı parçalar mı?
¿ El jefe de Lily lleva un palo flexible que pueda destrozar la sien?
Ordudan ayrıldığım zaman bir sürü tuhaf işe girip çıktım.
Cuando salí del ejército, hice... hice toda clase de trabajos.
Bugün seni bir cezadan kurtarsaydım epey tuhaf olurdu.
Sería bastante incómodo si tuviera que librarte de una multa esta noche.
İlk kez mezunlar buluşmasına katıldığımdan tuhaf olur sanmıştım ama bu sıcak karşılama için teşekkürler.
Pensé que sería incómodo venir a la reunión por ser la primera vez... pero gracias por recibirme tan calurosamente.
Tuhaf bir çeteye mi, yoksa maç çıkışına mı denk geldik?
¿ Esa es alguna clase de pandilla rara o sólo la pandilla los liberó?
Sanırım biraz tuhaf mizahi bir his seziyordum.
Supongo que tengo un extraño sentido del humor.
Parmağım çok tuhaf oldu.
Me siento rara con él.
Bak işte, bu çok tuhaf. İhtiyacımız olan ihtiyaçlar.
Sí, verás, las necesidades son una cosa rara.
Parti gerçekten çok tuhaf olmuş. Ama sanırım burada eğlenebilirim.
Esta fiesta es ridícula, pero creo que podría conseguir disfrutar de este sitio.
Yol yapım projesindeki müteahhitler ve işçiler orada çok tuhaf olaylarla karşılaşmışlar. - Evet.
Si, los que se encargaban del proyecto de construcción de la carretera, detectaron actividades extrañas.
Eğer böyle tuhaf bir durum olacağını bilseydim devir işlemini yapmazdım.
Si supiera que iba a ocurrir algo tan raro, - no habría hecho el traspaso.
Tuhaf bulan var mı?
¿ Le parece raro a alguien?
Sanırım tuhaf bir espri anlayışı var.
Simplemente tiene un sentido del humor raro, supongo.
Biraz harika ve biraz da kötü ve sanırım biraz da tuhaf.
Es decir, es algo genial y... algo horroroso y un poco raro, supongo.
- Çok tuhaf çünkü içimdeki bu Kara Energon kıvılcımı atmaya başladı.
- Se podría incluso decir "aburrido". - Gracioso... porque el Energón
Bir gün düğününe gelip, tuhaf hissetmene neden olup ve sonra kaçan adam olacağım.
Un día seré ese tipo que va a tu boda, hace que te sientas un poco raro, y luego sale corriendo.
- Çok tuhaf bir şey, hayatım.
Esto es... es tan divertido, cariño.
Şu anda yaptığımız şey, çok tuhaf değil mi?
Vale, esto es raro, ¿ verdad? ¿ Qué estamos haciendo? Lo sé.
- Çok tuhafım, değil mi?
- Soy una tonta ¿ No?
Evet öyle tuhaf bir kuralım var.
Es una extraña manía que tengo.
O tuhaf, çılgın ve gizemli fırtınada sen de var mıydın?
¿ Estuviste en esa... extraña y misteriosa tormenta?
Sonuçları aldım ama biraz tuhaf.
Tengo los resultados pero son extraños.
Tuhaf birisi ama espiri anlaşımız biz... biz birbirimize uyuyoruz.
Es divertido, pero nuestro sentido del humor, simplemente congeniamos.
Bunun tuhaf olduğunu düşünen başka biri var mı?
¿ Alguien mas piensa que eso es muy raro?
"Yeraltı dünyasından geldiğini söyleyen tuhaf bir adamla karşılaştım."
" Conocí a un hombre extraño que dijo,'Vengo de un mundo subterráneo'".
İzleniyormuşum gibi çok tuhaf bir duyguya kapıldım.
Me sentía incómoda con la sensación de ser observada.