English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bu o

Bu o Çeviri Fransızca

58,981 parallel translation
Bu o.
C'est elle.
Bu o mu?
C'est lui?
Bu o demek.
Alors, c'est elle.
Sana söylüyorum, bu o kız.
Je vous le dis, c'est l'élue.
Bozuk bir saat bile günde iki kez doğru gösterir dostum ama bu o anlardan biri değil. Dik dur!
Une horloge brisée donne la bonne heure deux fois par jour, mais vous avez tort ce coup-ci.
Bu o mu? Geri mi geliyor?
Est-ce que Belle est de retour?
Bu o mu?
C'est tout?
Daha önce de söylediğim gibi Tyler, bu okulun hâlâ kullandığı o lanet olası VCR'ı tamir etmekle meşguldüm.
Je te l'ai déjà dit, Tyler, je faisais marcher cette saloperie de lecteur cassettes que l'école utilise encore.
Bu o, John ve Mary'nin bebeği.
C'est elle, le bébé de John et Mary.
Aman Tanrım, bu Ajay, bu o.
Mon Dieu, c'est Ajay, c'est lui.
Ama Sherlock ile tek bir kez bu odada karşılaştın ve o zamanda kafası yerinde değildi.
Vous avez rencontré Sherlock une seule fois, ici, et il délirait.
Bu o mu efendim, Sherlock Holmes mu?
- C'est lui? - Sherlock Holmes?
O gitti. Bu yüzden koyu artık bizler koruyoruz.
Il n'est plus là, donc tout ce qu'on veut maintenant, c'est de protéger la baie.
İşte tam o anda, bu çocuğu asla bırakmayacağıma karar verdim.
J'ai décidé, à ce moment-là, que j'allais garder ce garçon.
O yüzden yakınımda kalmalısın ve bu işten sıyrılacağız.
Reste près de moi, on va s'en sortir.
İtirafı kasette var ama bu hikâye anlatma işine nasıl girdiyseniz yaptığının o olduğunu söyleyecek ve bu da inandırıcı yadsınabilirlik yaratacak.
On a bien l'enregistrement, et j'ignore ce que la fiction vient faire dans tout ça, mais il va dire qu'il racontait une histoire. Et c'est suffisant pour créer un déni plausible. Sa parole contre la mienne?
Bu, cevabını asla bulamayacağınız o sonsuz sorulardan biri.
C'est l'une de ces éternelles questions auxquelles on n'aura jamais de réponse.
Bu işte o kadar da iyi değilsin.
Tu n'es pas douée pour ça, n'est-ce pas?
Bu arada o hareketleri nereden öğrendin?
Au fait, où avez-vous appris ces mouvements?
Bu durum için o da üzgün.
Il est désolé.
O öldü ve ben tüm riski üzerime alıyorum o yüzden bu işi yapıyor muyuz yoksa biraz araya mı ihtiyacınız var?
Il est mort, et j'accepte les risques. On peut s'y mettre, ou il faut vous mettre au coin?
- O yüzden bu seferkini söyleyeceğim, Joe.
Alors, j'ai décidé de te révéler celui-là.
O yüzden, çalmayın. Bu çok yanlış.
Faut pas voler, c'est mal.
- Çünkü görünen o ki bu, Brooklyn'in en iyi otu. - Bize niye yardım etsin ki?
Pourquoi il nous aiderait?
Ama tarihin bize öğrettiği tek bir şey varsa o da bu insanları kızdırmanın pek akıllıca olmadığıdır.
Take a grapevine to the right... But if nothing else, history has shown us very clearly these are people whom it is unwise to provoke.
Hepsi bu kadar o zaman.
Donc, c'est ça.
Ama eğer büyüyü bozabilecek olan bu kızsa o zaman belki akşam yemeğini kullanıp onu etkilemeye başlayabilirsin.
Mais si cette fille peut briser le sort, profitez du souper pour tenter de la charmer.
O zaman neden bu kadar kötü davranıyor?
Alors, pourquoi il est si méchant?
Ne o zaman bu?
Alors c'est quoi ça?
Bu eli görürsek önce o gösterecek.
On demande à voir le jeu. Il nous montre en premier.
İçime bu zehri koyan götlek o.
C'est le salaud qui a mis ce poison en moi.
O zaman, ancak o zaman bu iş biter.
Ce n'est que là que ce sera fini.
Bu arada, o ikiz kardeş sana benimle ilgili bir şey söyledi mi?
Au fait, ce jumeau t'a parlé de moi?
O köpekler bu yüzden buradaydı.
Le chien était là pour ça.
O domuz elbet iş yapmak için ortaya çıkacak. Bu sefer işi bitti.
Personne ne quitte son poste tant qu'on a pas le camion.
O zaman onu kim vurmuş olacak? Tetik parmağı kaşınan çok hevesli bir er, işte bu.
Un deuxième classe trop empressé avec le doigt qui le démange.
Kimsenin arabanın yanına gitmek için bir sebebi yoktu bu yüzden o ana kadar sürücü koltuğunda saklı kaldı ta ki...
personne n'avait de raison d'aller près de la voiture, donc son corps est resté dans le siège passager, caché, jusqu'à...
O hayatta kaldı ve önemli olan bu!
Il a survécu, c'est tout ce qui compte!
O su bu işte.
C'est cette eau.
O helikopterde bu şeyi öldürmeye yetecek kadar mühimmat var.
Avec les munitions de l'hélico, on tuera ce monstre.
- Sanki... Bizi bu adadan çıkarmak yerine o maymunu öldürmek istiyor sanki. Evet!
Et s'il voulait tuer ce singe au lieu de nous sortir d'ici?
Çünkü o fırsatı kaçırırsak ayvayı yediğimizin resmidir bu.
Si on loupe cette fenêtre... on touchera le fond.
Bu kertenkeleleri yer altında tutan tek şey o.
Il empêche ces lézards de sortir de terre!
Sadece güneş tepe noktasındayken bu gerçekleşir o yüzden zemin katta, dar bir sokakta yaşadığın kanaatindeyim.
Or non, le soleil n'entre qu'à son zénith, alors je parie que vous habitez dans une rue étroite, au rez-de-chaussée.
Bu resimler, televizyondaki o adamın resimleri, değil mi?
Ces photos... C'est l'homme de la télé.
Burası benim evim, bu benim arkadaşım ve o da vefat eden karısı.
On est chez moi, c'est mon ami et sa femme décédée.
O kimdi bu arada?
C'était qui, ce type?
Müziği bu kadar seven o.
C'est lui, le mélomane.
Bu bir kişinin kendini yeni bir olasılığa açmak istediği diğerinin ise kimseye güvenmeyen bir pislik olduğu dizi neyse o!
C'est plutôt l'émission où une personne est prête à s'ouvrir aux possibilités et où l'autre est trop conne pour faire confiance à quiconque!
Şimdi ne yaparsan yap sakın bu düğmeye basma. Çünkü o bombayı hemen patlatır ve hepimiz ölürüz.
Surtout, surtout, n'appuie pas sur ce bouton qui déclenche la bombe, ce qui nous tuerait sur-le-champ.
Sarah sorumsuz davrandı ama o artık sadece bir astronot değil. Ve bu karar sadece Genesis'in de değil. O...
Sarah a eu une conduite irresponsable, mais elle est plus qu'un astronaute... et ce n'est pas qu'une décision de "Genesis"...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]