English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bırakmalısın

Bırakmalısın Çeviri Fransızca

1,855 parallel translation
Endişlenmeyi bırakmalısın.
{ \ pos ( 192,225 ) } Arrête de t'inquiéter.
İlaçlar konusunda beni rahat bırakmalısın!
Laisse-moi tranquille avec ça.
Bağırmayı bırakmalısın!
Cesse de crier!
Soruşturmayı daha tarafsız yürütecek kişilere bırakmalısın.
Sinon, vous devez laisser cette enquête à des personnes plus objectives.
Joy, kameraya bakmayı bırakmalısın.
Joy, tu dois arrêter de fixer la caméra.
- Bak Brad, geçmişi bir kenara bırakmalısın.
- Brad, faut aller de l'avant.
Ne diyeceğim, sanırım bu işi bırakmalısın.
{ \ pos ( 190,200 ) } Phyllis, tu dois faire un effort.
Bence komite başkanlığını bırakmalısın.
{ \ pos ( 190,200 ) } Tu pourrais te bouger un peu, car si je ne m'abuse,
- Beni serbest bırakmalısın.
- Tu dois me libérer.
"Araba kullanırken önünüzde kaç arabalık boşluk bırakmalısınız?"
"Combien de bandes laisser avant la voiture qui vous précède?"
O olağanüstü bir adam ama onu rahat bırakmalısın.
Il est remarquable, mais tu dois le laisser.
Biliyorsun, herkese hayaletleri işitebildiğini söylemeyi bırakmalısın. Niye?
Vous savez, vous devez arrêter de dire à tout le monde que vous pouvez entendre les fantômes.
Ama onu sensiz yaşaması için bırakmalısın. Bunu ona borçlusun.
Mais tu lui dois de la laisser vivre sans toi.
Melinda böyle düşünmeyi bırakmalısın.
Melinda, tu dois arrêter de penser comme ça.
Sen ailen için burada olmalısın ve öc alma işini bize bırakmalısın.
Tu as dois rester ici pour ta famille et nous laisser la partie vengeance.
Ne yazık ki ülkeme karşı bir kongre deklarasyonu olduğunun farkında değildim. Onu derhal serbest bırakmalısınız.
À moins qu'il n'y ait un décret du congrès contre mon pays dont je ne suis pas informé, vous devez le libérer.
Bizimle savaşmayı bırakmalısın Donna.
Arrête un peu de nous rejeter.
Artık otomatiklerdeki sıkışmalar hakkındaki kaygılarını bırakmalısın
Les armes automatiques ne s'enrayent plus.
Bence artık onun günlüğünü okumayı bırakmalısın.
Tu devrais peut-être arrêter de lire son journal.
Belki de artık şu kızgın hali bırakmalısın.
Peut-être qu'il est temps pour toi d'en finir avec cette colère.
Suçlu hissetmeyi bırakmalısın.
Arrête de te sentir coupable.
Belki bu kadar nazik olmayı bırakmalısın.
Peut-être que tu devrais arrêter d'être gentille.
Gerçekten de bırakmalısın.
Tu dois vraiment arrêter.
Başkalarının evini temizlemeyi bırakmalısın.
Tu devrais arrêter de faire le ménage chez les autres.
Ona bir tabak kurabiye yerine insulin iğnesi bırakmalısın.
Il faut lui laisser de l'insuline.
Ama sigara içmeyi bırakmalısın.
Mais tu dois arrêter de fumer.
Buna bağlanmayı bırakmalısın.
Tu dois cesser de t'accrocher.
Eminim güzel sıkmıştır ama geçmişi artık geride bırakmalısınız.
- Je suis sûr qu'il les a tripotés, mais vous devez oublier le passé.
Belki de artık bırakmalısın, tamam mı?
Il est peut-être temps pour toi d'arrêter, non?
Artık bir babasın, kötü sözler kullanmayı bırakmalısın.
Tu es père, maintenant, Arrête de dire des gros mots.
Augie, belki de o pelerini takmayı bırakmalısın.
Tu sais, Augie, tu devrais laisser tomber la cape.
Bence onu biraz rahat bırakmalısın.
Tu devrais la laisser un peu respirer.
- Peşimi bırakmalısın.
- Il faut que t'arrêtes de me suivre.
Sen de işi bırakmalısın.
il faut que tu démissionnes.
Bir sürü şey, ama... özellikle, yanlış yaparsa onu öldüreceğin izlenimini bırakmalısın.
Des tas de choses, mais... Mais surtout, tu dois lui donner l'impression que tu la tueras si elle déconne.
Biliyor musunuz, hala yaşıyorken bu işi bırakmalısınız.
Vous devriez repartir pendant que vous êtes encore en vie.
Onu bir an önce gebe bırakmalısın dostum.
Fais-lui vite un enfant.
Gofretleri, cipsleri tıkınmayı bırakmalısın.
Arrête de manger des Milky Way et des Doritos.
Onları biraz rahat bırakmalısın.
Laisse-les vivre.
"Megan, bence davayı bırakmalısın."
" Megan, je pense que vous devriez être hors de l'affaire.
Şarkı söylemeyi bırakmalısın.
Tu vas devoir arrêter de chanter.
Artık çocuksu şeyleri bir kenara bırakmalısın. "
Il est temps d'arrêter ces gamineries ".
Aşırı düşünmeyi bırakmalısın.
Tu devrais arrêter de cogiter autant.
Evi aramayı bırakmalısın Ben.
Mais cesse de téléphoner.
Belki de öyle bırakmalısın.
Tu devrais pas l'enlever.
Beni serbest bırakmalısın.
Vous devriez me laisser partir.
Yaşlanmak konusunda endişelenmeyi bırakmalısın. Büyümekten endişelen.
- Plutôt que de t'inquiéter de vieillir, inquiète-toi de grandir!
- İnsanlara bunu anlatmayı bırakmalısın!
- Arrête d'en parler aux gens!
Artık onun peşini bırakmalısın.
Il faut laisser tomber.
Kruvazörün ana silahlarını devre dışı bırakmalıyız.
Il faut détruire les armes du croiseur.
Soft-shoe dansını bırakmalısın, patron.
Arrête les chaussons Bossk.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]