English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bırakın onları

Bırakın onları Çeviri Fransızca

728 parallel translation
Yalnız bırakın onları.
Laissez-les.
Silahları bırakın. Bırakın onları!
Lâchez vos armes.
- Bir sürü şey var. - Bırakın onları.
Arrêtez, madame va s'énerver.
Bırakın onları.
Laissez-les descendre.
- Bırakın onları. - Emredersiniz, edendim.
Relâchez-les!
Ve büyük gün geldiğinde tüm kralları ve onların bakanları ile generallerini toplayıp, donları giyinik orta yere bırakırsın ve adamları ile birlikte savaşmalarına izin verirsin.
Et au grand jour... on devrait prendre les rois, leurs conseillers et les généraux... les mettre au centre en sous-vêtements... et les laisser se tabasser avec des gourdins.
Yapraklara bakarak iz sürmeyi ve yolunu kaybetmemek için ağaçlara nasıl işaret bırakılacağını da onlar öğretti.
Ils m'ont appris à suivre une piste en surveillant les feuilles... et comment marquer un arbre pour ne pas m'égarer en forêt.
Onları yalnız bırakın.
Laissez-les seuls.
- Rüzgar çıkar çıkmaz onları bırakın.
- Lâchez-les dès que le vent se lève.
Onları bırakın.
Laisse ca!
Lütfen onları bırakın.
Laissez-les partir.
- Telaş etmeyi bırak. Onları yarın akşama kadar göndermeyeceğim elbette.
Je ne les enverrai pas avant demain soir.
Siz ürünleri satarsınız, onları satın alma işini bana bırakın. - Affedersiniz Bay Matuschek.
Contentez-vous de vendre, moi, j'achete!
Bill, eğer onları birbirine bırakırsan başarısız olmazsın.
Bill, mettez-le et ça ira mieux.
Onları rahat bırakın.
Laisse-les.
Onları yemeyi bırak ;
N'en mangez pas ;
Fakat onlar yaptığınız yüzünden onu öldürecekler! - Bırak açıklayayım.
Ils vont le tuer à cause de vous!
Boş ver, bırak yüz onların olsun.
Ce n'est que son visage.
Kendim kadar Cora'nın da hatırına, yapmam gereken şeyin çekip gitmek olduğunu biliyordum. Onları bekleseydim, her şeyi bırakıp benimle gitmeye Cora'yı ikna edemezdim.
Pour son propre bien comme pour le mien... c'était le moment de fiche le camp.
Phil, onlar bir hiç- - Bırak yapsın.
- Phil, ce ne sont que des...
İngilizce konuşun, lütfen. Onları rahat bırakın!
Arrêtez de les harceler!
- Onları burada tutacaksın. Onları tutmaları için bir birlik bırakın.
Vous les ferez garder ici?
Ama onların işine geldiğinde kanunlar önemsizleşiyor bizi serbest bırakıyorlar!
Mais quand ça les arrange, il n'y a plus de délit. Et on nous libère!
- Onları bırakın, ben ödeyeceğim.
- Laissez.
İhtiyacın olandan fazlası var, onları bırak.
On n'a plus besoin de rien. Nous donnons tout aux pauvres.
Onları biraz rahat bırakın. - Siz William Gilvray olmalısınız.
Vous devez être William Gilvray.
Onları tutuklayın, 48 saat gözaltında tutun ve sonra da bırakın.
retenez les 48 heures puis relâchez les.
Katilleri yakalamak için her şeyini riske atarsın ve jüri onları serbest bırakır.
Au péril de sa vie on arrête des meurtriers.
Bırak onlar yapsın dağ tırmanışını.
Laissons-les continuer seuls.
Lütfen onları bırakın yoksa açlıktan ölürüz!
Epargnez nos hommes. Ou nous mourrons de faim!
Onları şuraya bırakın.
Posez ça là.
Bırak konuşmasınlar. Onlar suçlu değil. Sadece bu ikisi.
Ce n'est pas leur faute.
Onları özgür bırak. O güzel omuzlarının üzerine dökülsünler.
Laisse-les retomber comme des torrents sur tes sublimes épaules.
Onları bırak. Gayet iyi.
N'y touchez pas.
Bırak onlar sabaha kalsın Ellen.
Laissez ça jusqu'à demain.
O zaman kendin doğurup terbiye ver. - Onların çocuklarını eleştirmeyi bırak.
Ayez-en donc et élevez-les bien, au lieu de critiquer les autres!
Çiftliği ele geçirmeye mi çalışıyorlar? Bırak onların olsun.
Qu'ils prennent tout, s'ils en ont envie!
Onları bırak! Bununla bir ilgileri yok!
Fais-les relâcher, elles n'y sont pour rien!
Ama ailemi tutuklayamazsın. Onları bırak.
Mais ma mère, ma sœur... libère-les.
Bırak, tüm o hayatın tadını çıkaran zengin piçlerini, kahraman olsunlar. Bırak onları ayrıcalıklarının karşılıklarını ödesinler.
C'est pour les riches de jouer les héros.
Oğlum insanların gitmesine izin verir, onları serbest bırakırdı çünkü ona karşı tavırları yeterince... - Saf mı? - Sebastian'ın istediği kadar saf değildi.
Plus d'une fois, il a chassé certaines personnes... parce que leur état d'esprit à son égard n'était pas... aussi pur que Sébastien l'exigeait.
Ofiste gizlice onlara veriyorum. Onlar da paspasın altına bırakıyorlar. Bir daha asla olmaz.
Je leur donne au bureau et ils la laissent sous le paillasson.
Onların başı olmasını bırak mafyanın içinde olduğunu bile kanıtlayamadılar.
Personne n'a pu prouver qu'il était de la Mafia, encore moins son chef.
Onları dağıt. Bırak çocuklar onlara baksın.
Laisse-les les examiner!
Ne dersiniz? Silahlarımızı bırakıp onların yanına sığınsak nasıl olur?
Pourquoi ne pas abandonner nos armes et devenir réfugiés avec elles?
Onlar yapacak yalnız adam bırakın. Evet..
Et vos yeux... qui font que l'on se sent si misérable.
- Onları hayran bırakırsın. - Nereden biliyorsun?
- Comment ça?
Onları orada şaşkın bir halde bırakıp, kralın yandaşlarını vurmaya gittik. 10 dakika sonra yaralandım.
Et nous de rire à nous rouler par terre, nous les avons laissées, la bouche sèche, pour faire le coup de feu des terrasses.
Bırak Ruslar daha büyük uyduları olduğunu iddia etsinler, yani ilk onlar deniz atlarının çiftleşme yöntemini buldu diye biz de bir çekirgenin beyninin nasıl işlediğini bulmak zorunda mıyız?
Les Russes peuvent dire que leurs satellites sont plus grands. Ils ont découvert en premier les habitudes sexuelles des hippocampes. Devons-nous les concurrencer en étudiant le cerveau des sauterelles?
Bırak beklesinler. Bu da onların işi.
Laissez-les attendre, c'est leur travail.
Bırakın huzur içinde yaşasınlar, onlar artık Romalı!
Laissez-les vivre en paix, ils sont romains à présent!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]