Demek istediği Çeviri Fransızca
542 parallel translation
Demek istediği, babamın üniversiteye en güzel peyzajlarından bazılarını bağışladığıdır.
Elle veut dire que mon père fit cadeau de terrains au collège.
Babacığım, Freddie'nin demek istediği...
Papa, ce que Freddie veut dire...
Regina'nın demek istediği bu değil.
Ce n'est pas ce que Regina veut dire.
Onların demek istediği gibi bir zor zaman değildi.
Ma vie n'a pas été dure dans le sens où ils l'entendent.
Demek istediği, ikiniz tartışırsanız ve Dinah bir gece... sahneye çıkmayacak olursa diye Bert bir yedek gerektiğini düşündü.
Il veut dire que si vous vous bagarriez et que tu reprenais tes billes, tu ferais mieux d'avoir une doublure.
Demek istediği Hunt, sen hiç onun öldürdüğü gibi adam öldürmedin.
T'as jamais vraiment tué quelqu'un.
Demek istediği bu. Öyle mi?
C'est tout.
Onun demek istediği eğer biri kalır ve ateşin çevresinde dolanırsa,.. ... buradaymışız gibi görünür.
Elle veut dire que... si quelqu'un tourne autour du feu, nous aurons l'air d'être là.
Annenin demek istediği şey... Senin çırpındığını görmek istemiyoruz. Çünkü sonunda bunun da bir başarısızlık olduğunu anlayacaksın.
Ce que mère veut dire, c'est qu'on déteste te voir te démener pour finir par voir que c'était un échec de plus.
Demek istediği, garip bir şekilde sessiz.
Il n'y a vraiment aucun mouvement.
Bay Modigliani'nin demek istediği sadece şairlerin resimler hakkında bir şey söyleyebileceğiydi.
Le maitre Modigliani veut dire que seuls les poetes peuvent se permettre de parler peinture parce qu'ils transposent.
- Artık dinlemeyeceğim! - Mae'nin demek istediği...
Je ne lui permettrai pas d'insulter Brick!
Bay Weeden'ın demek istediği o yerin harabeye döndüğü.
Au fait, Edgar Weeden veut dire que... le palais est en ruine.
- Demek istediği oydu.
- C'est ce qu'il voulait dire.
"Aşağıda".Demek istediği buydu.
"Dessous". Voilà ce qu'il voulait dire.
Michelangelo'nun demek istediği...
Ce que Michel-Ange veut dire...
Ne demek istediği gayet açık.
Ce qu'il veut dire est très clair.
- General, demek istediği...
- Ce qu'il voulait dire, c'est...
Demek istediği...
Il veut dire...
Demek istediği, bir adama o kadar güç verilirse, tanrıyı oynama arzusunu durduramayabilir.
Il veut dire par là qu'un homme qui dispose de tant de pouvoir ne peut pas s'empêcher de se prendre pour Dieu.
Karımın demek istediği şu her yıl üniversiteden bir öğrenci için bir oda hazırlıyoruz.
Ma femme veut dire que tous les ans, nous réservons une chambre aux étudiants.
- Kardeşimin demek istediği yazık olur, eğer...
Quoi? Ce que veux dire mon frère, c'est que ce serait dommage si...
Demek istediği şu. Yatakta çok kötü. Öyle değil mi?
Il veut dire qu'au lit, il vaut rien.
- İşte demek istediği bu.
- Voilà.
Müfettiş şefinin demek istediği, hala bir kuşkunun olduğu.
M. Kolp veut savoir quoi faire si un doute persiste.
Saygı! Efendinin demek istediği, burada çalışmak için kimsenin kalmadığıdır ve o da yeni makinalar kiralamak zorunda kaldı tahıl için para ödedi, hepinizin yaptığı gibi.
Le padrone veut dire qu'il n'y avait personne pour faire le travail, et il a dû acheter des machines.
İşte demek istediği : "Zarardan ders alınır."
"C'est ce que l'on entend par une chute dans le puits... est un gain pour votre vivacité d'esprit."
Sanırım Carolyn'in demek istediği artık dans etmiyor olmanız.
- je ne quoi? je ne fais pas quoi?
Albayın demek istediği, bize katılın, ekibimizin parçası olun.
Le colonel aimerait que vous intégriez notre équipe.
Aslında demek istediği başka bir şey. Yalnız olsak... kendimize çektireceğimiz acı yerine... birbirimize çektirdiğimiz anlamsız acıyı tercih ediyor.
Elle préfère la souffrance inepte qu'on s'inflige à deux, à celle... qu'on s'inflige à soi-même.
Demek istediği bu değildi.
Elle ne parlait pas de cela.
Yok, aslında demek istediği "sen burada ne halt ediyorsun?"
- Il se demande ce que tu fous là.
Demek istediğim, istediği her şeyi alabilirdi.
C'est comme ça qu'elle s'y prenait.
Koç, Diane'nin demek istediği şey, Hank bu gece Carla'nın yanında tehlikede mi?
Coach, elle te demande si Hank est en danger avec Carla ce soir? Pas du tout.
Yani demek istediği, seninki gibi bir vücutla çok iyi yerlere gelebilirdin fahişelikte bile.
Il veut dire que rien qu'en te prostituant, tu n'as pas à craindre de mourir de faim.
İzninle, Noodles. Demek istediği şu : Bu iş gerçekten çok kolay ama şu an için, bu işi halletmek üzere dışarıdan çocuklara ihtiyacı var.
Excuse-moi... il veut dire que c'est un travail facile... mais ça doit être fait par des enfants du dehors.
Dave, sanırım demek istediği bir yol seçmen gerekiyor. Ve hayatının geri kalanı hangi yönde gideceğine bağlı.
Dave, ce qu'elle veut dire, c'est que dans la vie, on fait face parfois à un choix crucial dont le reste de sa vie dépend.
- Demek istediği bu değildi.
- Il ne voulait pas dire cela.
Demek istediği bir şey olmayan bir çocuğun ne işe yaradığını sanıyorsun? Bir şaka bile bir şey demek ister.
Mais si un dîner est prévu, je devrais préparer la liste des invités.
Willy, demek istediği sadece...
J'ai parfaitement entendu
Demek istediği ilaçlar, ne derlerse onu yap.
Prendre ses cachets, faire ce qu'on nous dit.
Demek istediği, Quayle, bu senin kurtulman için bir şans.
C'est-à-dire, Quayle, que c'est l'occasion de vous racheter.
Seymour'un demek istediği...
Ce que Seymour veut dire...
Demek istediği şey...
Il voulait dire...
Demek, oğlumun damat olarak girmek istediği aile bu.
Mon fils veut donc se marier dans cette famille.
- Demek istediği...
- Ce qu'il veut dire...
Oh, ama bu demek değil ki... canımızın istediği gibi eğlenmeyeceğiz.
Mais ça ne veut pas dire que nous avons oublié de jouir de ce qui nous est offert.
Demek o alçakların istediği şey buymuş ;
Voilà ce qu'ils cherchaient :
- Bence Pierre in demek istedigi...
- Je crois que Pierre voulait...
Ne demek istiyorsun? Colossus'un istediği gibi mi?
"Ce que veut Colossus"?
Dinsel ayinlerle yeniden yaşama döndürmek istediği Isabella'ya aşıksın demek.
Donc, dans l'amour qu'il voulait la ramener à la vie par des rites sacrés?