Demek istediğin Çeviri Fransızca
1,065 parallel translation
- Şimdi bana demek istediğin...
- Si vous voulez me dire...
Demek istediğin... Demek istediğin bu anahtar mı?
- Cette clé-ci?
- Yani demek istediğin...? - Evet, Brad.
- Vous voulez dire...
Demek istediğin bu mu?
Tu veux pas vivre avec moi?
Demek istediğin, sen de gitmeyeceksin.
Tu ne vas pas y aller?
- Bekle. Demek istediğin...?
- Attendez, vous m'avez...
- Demek istediğin, Helena'nın hastalığı benim hatam mı?
C'est donc ma faute si elle est malade? Oui, je crois.
Ne dediğini anlayamıyorum. Demek istediğin...?
Je ne comprends pas ce que tu dis.
Demek istediğin ne kadar severlerse o kadar mı ödeyecekler?
Tu veux sûrement dire à quel point tu lui plairas?
Demek istediğin eve gelip senin çarşafında ve yastığında yatan olduğu mu?
Quelqu'un qui aurait fait bouffer les coussins et arrangé les draps?
Demek istediğin, haritayı çalmak istemediğiniz mi?
Comment, ne pas voler la carte?
Demek istediğin Arlena Stewart mı?
Arlena Stuart?
Demek istediğin çalabileceğimiz herşey var.
Dite plutôt que nous volons tout ce qu'il faut.
Yani demek istediğin bu adam tanınmış biri, öyle mi?
Autrement dit, il est plutôt connu?
- Demek istediğin...
- Vous voulez dire pour...
Demek istediğin, şu tuhaf hali vardı... şu garip karakteri.
Enfin, il avait cette excentricité... cette caractéristique étrange.
Demek istediğin saçlarımı gürleşeceği mi?
Si je ne me lavais jamais les cheveux, j'en aurais plein?
Birkaç sıçanla çıktım. Demek istediğin buysa.
Bien sûr, j'ai déjà été la souris de quelqu'un.
Demek istediğin... alayım mı?
Vous voulez dire... vous prendre?
Kimse aramadı ki. - Demek istediğin...
- Vous voulez dire...?
Elveda demek istediğin kimse var mı?
Y a-t-il quelqu'un à qui tu veux dire adieu?
Onu dövmeyi bırakıp bana saldırdılar, eğer demek istediğin buysa.
Ils l'ont laissé pour me frapper, si c'est ce que vous voulez dire.
Yani demek istediğin Mac, biz patlayıcıları etkisiz hale getirmeden önce hangi yoldan çıkmayı denerse...
Si Mac prend l'une ou l'autre sortie - avant qu'on désactive les explosifs...
Demek istediğin...
Cette femme?
Demek istediğin... Ne?
- Tu peux faire tournoyer...
- Demek istediğin ev...
Tu veux dire rentrons pour...
Şey demek istediğin, o senin yanında!
Je veux dire comme il s'est comporté.
Demek istediğin ; sen ve ben bir daha buluşamayacak mıyız?
Rester? Rater mon bateau?
Demek istediğin şey, bu ihtiyar birkaç fotoğraf için çıplak poz vermesine ikna etmiş onu. Eminim tek bunu yapmamışlardır.
Tu veux dire, ce vieux goujat l'a fait poser cul nul et je te parie que c'est pas tout ce qu'ils ont fait.
Eğer demek istediğin şeyi diyorsan... hayır.
Si je comprends bien ce que tu entends par là, non.
Demek istediğin, taşı yere bırakacaksın, kılıcımı bırakacağım ve birbirimizi medeni insanlar gibi öldürmeye mi çalışacağız?
Vous voulez dire que vous poserez votre pierre et moi mon épée... et que nous essaierons de nous tuer en hommes civilisés?
Yani demek istediğin...?
Tu dis...? Oui.
Demek istediğin bu mu?
C'est ça?
Bernard, sanırım demek istediğin "ima etmek" ti.
- Vous voulez dire "sous-entendus".
Demek istediğin ilk seferinde işi beceremediğimiz mi?
T'as mal fait ton boulot la première fois?
Bana demek istediğin senin için üzülmem gerektiği mi?
Tu veux dire que je dois avoir pitié de toi?
Demek istediğin bu muydu, Kid?
Tu es sérieux, Kid?
Yani demek istediğin, "Sol El" yine gecikti.
Tu parles aussi pour Left Hand, qui est en retard?
Demek istediğin zaman konuşamıyorsun.
Tu vois que tu peux parler quand tu veux.
Ha, demek istediğin, sen oymuşsun gibi davranacaksın. Ve ben de sana sorular soracağım!
Tu veux dire que tu fais semblant d'être lui et moi, je te questionne?
Yani kendi konuşan şempanze tarzında demek istediğin Heather'ın benden gerçekten hoşlanmadığı mı?
Ce que tu veux dire, à ta façon quelque peu simiesque, c'est qu'elle ne m'aime pas?
Yani demek istediğin ; ben çok farklıyım.
Ce que tu es en train de me dire, c'est que je suis trop différent.
Demek istediğim, istediğini yaparsın, canının istediğiyle, istediğin yere gidersin.
Tu fais ce que tu veux, tu vas où ça te plaît avec qui te plaît.
- Öyleyse demek istediğin nedir?
- Que veux-tu dire?
Demek istediğin, biz anlattığın o çılgın hikaye doğru mu?
Tu veux dire que cette histoire de fous était vraie?
Demek istediğin?
Elle n'a tout de même pas?
Bu da ne demek oluyor? İstediğin bu değil mi?
Je n'ai pas besoin de ton fumier!
- Demek istediğin ne?
- Quoi?
- Demek istediğin...
- Quoi?
Bak, Patty, demek istediğim eğer istediğin, sıradan bir üniversitede sıradan bir kariyer yapmaksa, bu senin bileceğin bir şey.
Patty, ce que je t'explique, c'est que : si tu te contentes d'une vulgaire carrière universitaire et d'entrer dans une vulgaire faculté, c'est ton libre arbitre.
Süpürmek, bir dükkâna girip görmek istediğin şeyleri aramak demek. Herhangi bir şeyi.
Tu rentres dans une boutique tu cherches... tu cherches ce que tu veux, n'importe quoi...
demek istediğini anladım 17
demek istediğiniz 34
demek istediğini anlıyorum 34
istediğin gibi olsun 39
istediğin benim 16
istediğin zaman 39
istediğini biliyorum 28
istediğin bu mu 177
istediğini söyle 29
istediğini seç 32
demek istediğiniz 34
demek istediğini anlıyorum 34
istediğin gibi olsun 39
istediğin benim 16
istediğin zaman 39
istediğini biliyorum 28
istediğin bu mu 177
istediğini söyle 29
istediğini seç 32
istediğin bir şey var mı 35
istediğini yapabilirsin 35
istediğini al 19
istediğin kadar 22
istediğini yap 86
istediğin gibi 20
istediğin buysa 34
istediğiniz zaman 16
istediğin her şeyi yaparım 24
istediğini aldın 24
istediğini yapabilirsin 35
istediğini al 19
istediğin kadar 22
istediğini yap 86
istediğin gibi 20
istediğin buysa 34
istediğiniz zaman 16
istediğin her şeyi yaparım 24
istediğini aldın 24