English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Kötü şans

Kötü şans Çeviri Fransızca

2,374 parallel translation
Belki kötü şansının bilardoyla ilgisi yoktur.
Peut-être que sa malchance n'avait rien à voir avec le billard.
Burada bacak kırmak kötü şans demektir.
Se casser une jambe ici, ça ne porte pas chance.
Evet, ya kötü şans ya da orayı hedeflemişti.
Oui, pas de chance ou c'était la portion qu'il visait.
Kötü şans.
Pas de chance.
Bizzy. Çok iyi biliyorsun ki damadın düğünden önce seni gelinlikle görmesi kötü şans getirir. Anne!
- Ma fourmi, tu sais bien que ça porte malheur que le marié voie la robe avant le mariage.
- Git al. - Geri dönmek kötü şans getirir.
Va les chercher.
Elden verirsen kötü şans getirir.
Sinon, ça porte malheur.
Eğer benimle çalıştığı için kötü şansından dolayı.. .. Bölge Savcısının ofisine sürüklenecekse, ona bunu açıklayan ben olmalıyım.
Si on doit le traîner chez le procureur parce qu'il travaille pour moi, c'est à moi de le lui expliquer.
Kötü şans, Karen, yarışmalar böyle..
Pour la compétition. Mais tu sais...
"Bende bir tür kötü şans var."
J'ai eu pas mal de malchance également.
" Avustralya'ya gitmen kötü şansı engellemeyecek.
Aller en Australie ne brisera aucune malédiction.
Sen gerçekten benim kötü şansımsın.
Tu portes vraiment la poisse.
Ne kötü şans.
Quelle galère!
Bazen de sırf kötü şans yüzünden olur.
Parfois, c'est de la malchance.
- Kötü şans getirir.
Ça porte malheur.
Kötü şans, sanırım.
Un manque de chance.
Birbirimizi görmenin kötü şans getireceğini söyledim ona,... ama çıplak olduğunda çok ikna edici olabiliyor.
Je lui ai dit que ça portait malheur avant le mariage, mais elle peut être très persuasive quand elle est nue.
Muhtemelen düşündüğün kadar kötü değildir.
Ce n'est sans doute pas si grave.
Şansımız biraz kötü gitti, Ed.
On est dans une mauvaise passe, Ed.
Bu kötü muhakeme yeteneğin olmasaydı, bu duruma gelmezdim.
Sans toi, je ne serais pas dans cette position.
Bu değerler için vaazlar verip kendim yerine getirmeseydim yeryüzünün en kötü kullarından biri olurdum.
Je serais la pire des hypocrites si je prêchais ces valeurs sans les respecter moi-même.
Çünkü içki de en az kumar kadar kötü bir şey.
Parce que jouer, c'est déjà moche sans être défoncé.
Evet, sürekli bunu söyleyip duruyorsun, Simon, ama kötü adam kim söylemiyorsun.
Vous le répétez sans cesse. Qui est-ce, alors?
Kötü insan yoktur, Viola. Sadece sevgiye aç insan vardır.
Il n'y a pas de mal, seulement des gens sans amour.
Bir sürü kötü şey yapmış, çok kişi kurtuluyor.. kötü..
Beaucoup de gens ont fait des choses horribles sans impunité. Des choses maléfiques.
- O kadar da kötü değildi.
Les convictions sans action, c'est la mort.
İki haftalık uykusuzluğun kötü olduğunu mu düşünüyorsun?
C'est dur, deux semaines sans sommeil.
Kötü bir şans, tabii aralarında bir bağ yoksa.
Nulles, à moins que ça ne soit lié.
- Şansın zaten kötü.
Retourner apporte malchance.
Hayır, çünkü sen onurunu kaybetmiş kötü adamın tekisin.
Non, vous le faites car vous êtes un homme tordu, taré et sans honneur.
Başına gelen onca kötü şeye rağmen, buradasın.
Des choses terribles t'arrivent sans cesse, mais tu restes.
Size ne anlatıIdı ya da kocam kime ne dedi bilmiyorum. Tatsız şeyler olabilir ama kötü bir niyeti yoktu. Ciddi olmadığına eminim.
- J'ignore ce qu'il a dit, et à qui, mais son mauvais goût est sans mauvaises intentions ni incidences.
Mailindeki en son yazdıkları sözlükteki tüm kötü kelimeleri içeriyordu. Hatta mail güvenliğini bile geçemedi.
Dans sa dernière série d'e-mails, il y avait tous les mots injurieux du dictionnaire sans compter ceux qui ont été censurés.
Kötü bir son, sonsuz bir umutsuzluktan daha iyidir.
Mieux vaut une fin amère qu'une amertume sans fin.
İyi değil ama gözlemenin çözemeyeceği kadar kötü değil.
Sans plus. Rien qu'un pancake ne saurait guérir.
En iyilerimizin bile kötü günleri olur.
Même les meilleurs d'entre nous ont des jours sans.
Işın kılıcının olmaması ne kötü öyle değil mi Jedi?
Pas très impressionnant sans votre sabre laser, n'est-ce pas, Jedi?
- Sence kötü olmasa iyi olur muydu?
- Le bien existerait sans le mal?
Seni terkeden bir anneyi mi, yoksa etrafında olup da bunda kötü olan bir anneyi mi?
une mère qui te laisse ou une mère qui est restée sans être bonne dans son rôle de mère?
Sadece şansın yaver gitmedi ve kötü bir kaç randevu yaşadın.
Tu as juste pas eu de chance, des mauvais rendez-vous.
Bu kadar kötü ne yaptın ki geldiğin ilk dakikada ikinci bir şansın olabilmesi için nükleer bomba patlatmak istiyorsun?
Quelle connerie as-tu fait pour vouloir faire sauter une bombe nucléaire - afin de la réparer?
- Sadece bir saniye sürecek. - Olmaz, Chuck. Gelini görmek kötü sans getirir...
Non, ça porte malheur de voir la mariée.
Siz o sonu gelmez diplomalarla övünüp duruyorsunuz da 17 yaşında bir çocuk sizin güvenlik sisteminizden kaçınca ben mi kötü anne oluyorum? Ben mi oğlumu yetiştirememiş oluyorum?
Vous-mêmes auto-Félicitez avec vos diplômes sans fin, et quand un 17-ans évasions à partir de votre établissement vous osez me dire que je suis une mauvaise mère?
Bu hiç adil değil. Prostatıma kötü söz söylenemez.
Nom de Dieu, c'est vraiment pas juste, sans parler de ma prostate...
Bazı günler diğerlerinden daha iyi oluyor ama hayır, kötü bir şey yapmayı planlamıyorum.
Il y a des jours avec et d'autres sans. Je n'envisage pas de faire une bêtise.
Bunu kutluyor olmalısın. Ayrıca bu Ruskin'i mıhlarken bizi, kötü göstermeksizin gözler önünde tutuyor.
Secondo, ça égratigne Ruskin mais fait en sorte de nous préserver aux yeux du public sans nous montrer sous un mauvais éclairage du tout, vraiment!
Neyse... Bu malzemeleri sana göstermeden atıp kendimi kötü hissetmek istemedim.
De toute façon, je ne voulais pas me sentir mal... d'avoir jeté tout ce bric-à-brac sans te l'avoir montré avant, d'accord?
Kötü üvey baba olmak istemem ama üzerine beyaz gömlek giyip, 16 yaşındaki birine ilan-ı aşk edersen bayrak direğine beyaz donundan asılırsın!
- C'est vraiment ce que tu veux faire? - Sans vouloir faire le beau-père cruel, si tu enfiles une chemise trop grande et que tu lui déclares ta flamme, tu vas finir accroché au mât de l'école, par ton caleçon trop grand.
Söyleyebilirim ki... Şüphesiz, bu hayatımda hissettiğim en kötü ağrı.
Je peux dire, sans aucun doute, que j'ai jamais connu plus grande douleur.
Belki bu kötü bir zaman ama sormam gerek.
Le moment est sans doute mal venu, mais je dois te demander une chose.
en kötü zamanlarda beni güldürebilirdi. ve onsuz... yaşam eskisi gibi olmayacak.
Et sans elle... la vie ne sera plus jamais la même.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]