English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ K ] / Kımı

Kımı Çeviri Fransızca

323,180 parallel translation
Takımı yeniden topladık.
L'équipe est à nouveau réunie.
Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım Jerry.
Je vais pas te faire faux bond, Jerry.
Kızlar için haşhaşsız haşhaşlı kekimi yapacağım.
J'allais faire mes space brownies sans beuh pour les filles.
Bana kızgın falan değilsin, değil mi?
Tu m'en veux pas ni rien?
Ayrıca benim bir kız arkadaşım var.
Et j'ai une copine.
Bunun belki biraz hızlı gibi görüneceğini biliyorum ama kız arkadaşım olmanı isteme onurunu bana bahşeder misin?
Je sais que ça peut paraître un peu précipité... M'accordes-tu l'honneur de te demander d'être ma copine?
Sevgili Alex, lütfen kız arkadaşım olur musun?
Chère Alex, veux-tu bien être ma copine?
Araçlardan birini kiralayıp açık kapıya doğru ittim ve gerisini eylemsizliğe bıraktım.
J'ai loué un chariot, l'ai poussé à travers la porte ouverte et ai laissé l'inertie faire le reste.
Geldik bile " dediğim kısım hani?
On y est déjà!
Benim kız arkadaşım olduğun için sana da anormal diyor.
Étant donné que tu es ma copine, toi aussi elle te trouve bizarre.
Önce yüzgeçleri çıkarmak için ayaklarımı yağlayıp öyle çıktık.
On a d'abord lubrifié mes pieds pour enlever les palmes, et ensuite on est sortis.
Birlikte Luke Cage maratonuna başladık. Bir nevi bizim olayımızdı ve sonra bensiz iki bölüm izlediğini öğrendim.
On avait commencé à regarder Luke Cage ensemble, c'était notre routine, puis, j'ai appris qu'elle avait regardé deux épisodes sans moi.
İki kızımı da çok seviyorum.
Je vous aime toutes les deux.
Kız kardeşime bakmam lazım.
Je dois aller voir ma sœur.
Tanıdık gelen var mı?
Quelque chose te semble familier?
O zaman belki de nihayetinde hiç takım bile olmamalıydık, neden biliyor musun?
Alors peut-être que l'on est pas fait pour être une équipe après tout, et tu sais quoi?
Lucy, daha önce hiç tanışmış mıydık?
Lucy, nous sommes nous déjà rencontrés?
Arkadaşım kızla beraber burada kalacak.
Mon ami va rester avec la fille.
Arkadaşlarım, seri bir katille otelde kapana kısıldılar.
Mes amis, ils sont... piégés dans un hôtel avec un tueur en série.
Mimarlık bölümünde. Bunu yapan ilk kadınım.
pour être architecte... la première femme à le faire.
Kitaplık mı?
Une bibliothèque?
Ama sizin emir eriniz olmayacağım artık.
Mais j'arrête d'être votre garçon de courses.
Bir anlaşma yapmıştık... Benedict Arnold'ı bulmama yardım edersen, sana karını öldürenin ismini söyleyecektim.
Nous avons fait un marché... si tu m'aidais à avoir Benedict Arnold, je te donnerai le nom du tueur de ta femme.
- Helena ve Donnie ormanda kayboldular ama Rachel'ın çok nazik Neo'ları beni eve getirdiler ve ben yeniden sıkışık, günlük takvimime geri döndüm.
Helena et Donnie sont introuvables, mais les adorables néos de Rachel m'ont raccompagnée. J'ai repris le cours de ma vie.
- Kızım nerede? - O burada.
Où est ma fille?
Müdür, Rachel teyzenin vesayeti paylaştığını biliyor, o yüzden... - Anlaştık mı?
Le directeur sait que tata Rachel a un droit de garde à cause de... de toi.
MK artık bizimle birliktesin. Tamam mı?
MK, tu es avec nous, maintenant.
Saygısızlık gibi olmasın ama beni yarattığını biliyorum ve koleksiyonunun bir parçası olmakla hiç ilgilenmiyorum.
Sauf votre respect, je sais que vous m'avez créée, mais je n'ai aucune envie de faire partie de votre collection.
Artık buna ihtiyacım yok.
Je n'en ai plus besoin.
Artık kendini nasıl bir yardım ile kuşattığını bilmiyorum ama elbette gidip Kira'yı alalım.
J'ignore de qui tu t'entoures désormais. Quoi qu'il en soit, allons chercher Kira.
Gidip kızımı kaçıralım.
Allons kidnapper ma fille.
- Eşimi ve kızımı almaya geldim. Sarışın, bu taraftan mı gitti?
Je viens chercher ma femme et ma fille.
Artık buradayım. Sensiz hiçbir yere gitmiyorum.
Maintenant que je suis là, je partirai pas sans toi.
Kıyafetlerini bana ver. Senmişsin gibi davranacağım.
- Je vais me faire passer pour toi.
Mika, ben sadece kızımı kurtarmak istiyorum.
Mika, je veux seulement sauver ma fille.
Tatlım, şu anda bu kıyafetin bana ilham veren yanardağından hiçbir fikrin yok.
Ma puce. Tu n'imagines pas la chaleur que ta tenue fait monter en moi.
Cesetle ilgilenildiğinden emin olabilir misin? Ve Bay Chevalier'e çıkışı gösterin.
Allez récupérer le cadavre et mettez M. Chevalier à la porte.
Eskiden reklamcılık yapardım.
Je travaillais dans la pub.
Reklamcılık sektöründe on yıl harcadım, Londra'nın en büyük ajanslarında çalıştım.
J'ai travaillé, pendant dix ans, dans les plus grandes agences de Londres.
Kaybettiğimiz kısım bu.
Voilà ce qu'on a perdu.
Kariyerime, bir yere aşık olarak başladım... ve o yerler ortadan kayboldu.
J'ai débuté ma carrière en aimant un endroit... et ces endroits disparaissent.
Bense, on yıl boyunca reklamcılık yaptım ve orada herhangi bir sorunun çok kısa sürede çözülebileceğine inanılır.
Tandis que moi, j'ai dix ans d'expérience dans la publicité, un secteur où on croit que tout se résout en très peu de temps.
Bu beyazlaşma sürecini çekip geniş çapta anlatmak için çok kısa bir zamanımız var.
On a une fenêtre d'action limitée, à cet instant précis, pour capturer le blanchiment et en parler, preuve à l'appui.
Küçük yaratıkları yakalayıp, eve döndüğümde kılavuzlara bakarak, onların ne olduğunu anlamaya çalışmaya bayılırdım.
J'adorais attraper des bestioles, je rentrais chez moi et je lisais des guides pour savoir ce qu'elles étaient.
Her şeyi doğru yaptığımızı sanmıştık.
On a tout bien fait.
Zor bir karar vermek zorundaydık. Ya pek de elverişli olmayan ilk planımıza sadık kalacaktık ya da Büyük Set Resifi'nin ısınan kesimlerine bakmaya gidecektik.
On a dû prendre la difficile décision de s'en tenir au plan de départ, avec peu de chances d'y arriver, ou d'aller voir d'autres portions de la Grande Barrière de Corail qui se réchauffaient.
Bu kamera sistemlerini bırakıp... her gün elle ayarladığımız su altı video sistemini kuracaktık.
On allait abandonner le système de caméras et faire des captures sous-marines à intervalle régulier tous les jours.
Lizard Adası'na gittiğimizde, hızlandırılmış çekim kameralarımız artık yoktu.
On est allés à Lizard Island, on n'avait plus nos caméras.
Bunu Lizard Adası'nda kendimiz yapmaya başladığımızda, buna duygusal olarak bağlandık.
On a fait des captures manuelles à Lizard Island et on s'y est attaché.
Kızıl Deniz'de mercan beyazlaması fotoğraflanmasına yardım ediyorum.
J'ai filmé des images du blanchiment dans la mer Rouge.
- Kısırlaştırıldı mı?
Castré?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]