Kimi zaman Çeviri Fransızca
399 parallel translation
Havuzum kimi zaman bulanır.
Mon bassin est trouble parfois.
- Kimi zaman öyle.
- Elle l'est parfois.
Kadınlar kimi zaman tuhaf şeyler yapıyorlar, değil mi George?
Les femmes font parfois des choses bizarres.
Biliyor musun, kimi zaman sabahları kalkıyorum onun yüzüne bakınca benim de ödüm kopuyor.
II en fait le matin qui me font peur.
Hep aynı şey. Kimi zaman buna Ütopya derler.
Parfois on l'appelle Utopie.
Kimi zaman hissediyorum ki neredeyse uzanıp ona dokunabilirim.
Parfois je pourrais presque la toucher.
- Kimi zaman aşırı huzurlu olur.
Ça peut être trop tranquille ici.
Kimi zaman, özellikle bakış tarzımdan hoşlanmam ama 14 yaşımdan beri bu konuda tartışmak istemeyen bir erkekle karşılaşmadım.
Leur façon de me reluquer... Depuis l'âge de 1 4 ans, les hommes... m'ont jamais laissée tranquille.
Kimi zaman Güney California'da herkesin bir diğerine hamburger satarak hayatını kazandığını düşünürüm.
On dirait parfois que tous les Californiens... vendent des hamburgers.
Kimi zaman hamburgerden öyle bıkıyorum ki...
Je ne peux plus voir les hamburgers!
Kimi zaman yoldan çıkarsın, eksen etrafında dönersin ve bir ağaca toslarsın çamurluklarını ezer, memleketten getirdiğin o güzel idealleri kazır atarsın.
Parfois on dérape, on fait des tonneaux et on finit dans un mur ou un arbre. On démolit son pare-chocs et on égratigne ces beaux idéaux venus de chez nous.
Boş zamanlarınızı değerlendirmek için 11 bin tane pin-pon masası ithalinin israf olup olmadığını merak ediyorum kimi zaman.
Je me demande si ce n'est pas du gaspillage de faire venir 11000 tables de ping-pong pour vous distraire, les jeunes.
Ama, hepsini geride bırakarak ona karşı iyi ve dürüst olmaya çalıştık ama bu kimi zaman işe yaramadı...
Nous avons toujours essayé d'être justes et honnêtes, mais...
Kimi zaman cinayet aşk gibidir.
Parfois, un meurtre, c'est comme l'amour.
Kimi zaman Kızılderililer, gangsterler ; kimi zaman da başka şeyler olur.
Les Indiens, ou les gangsters ou autre chose.
Kimi zaman insan kendini kaybedip aptalca şeyler yapabilir. Ama önemli olan cidden bir sanatçı olmak isteyip istemediğimizdir.
On se conduit mal parfois, mais le principal... c'est de devenir un homme et un artiste.
Hayatta ancak bir kez denk gelinebilecek süper nota gibi, seni klas biri sanmıştım. Çünkü kimi zaman ne dediğini anlayamıyordum.
Je te croyais supérieure comme une note rare, parce que je ne comprenais pas ce que tu disais.
"Kimi zaman titiz, kimi zaman huysuz."
"parfois besogneuse, parfois avare."
Kimi zaman da sıcak bira, soğuk makarna.
Ouais, j'ai entendu parler de lui.
- Kimi zaman ama ortak beklemez.
Il arrive qu'un associé...
Kimi zaman tanıdık geliyor, ama tam olarak tanıyamıyorum.
Elle semble familière, mais je ne la reconnais pas.
Evet ama... ya duyduğum ses, kimi zaman sanki kendi sesim gibi geliyorsa?
Mais si cette voix me semble parfois être la mienne?
Kimi zaman çok şeker, öyle değil mi?
Il est assez charmeur, à l'occasion, hein?
Öyleydi, kimi zaman.
Oui, parfois.
Kimi zaman konuşurken ağzından çıkan sözlerin donduğu olurdu.
Il arrive même que les mots gèlent en sortant de nos bouches.
Kimi zaman öyle davranıyor ki, geçimini adam öldürmekten sağlıyor demezsin.
Parfois, on ne dirait pas que cet homme gagne sa vie en tuant.
Hakkımda çok şey duymuşsun,... kimi zaman patırtının tam ortasında kimi zaman, politikanın içinde.
Si je faisais la somme de ma vie, il me semblait avoir tout dépensé... à casser des gueules ou, parfois, à me la faire casser.
Kate, kimi zaman tiyatrodan tiksiniyorum.
Parfois. Je hais le théâtre. Tout ce bluff.
Medea çok tatlıydı, ama kimi zaman huysuzdu. Tatlı mı?
Médée était très gentille, mais parfois, elle était de mauvaise humeur.
Unutma ki zincire vurulmak..... özgürlükten iyidir kimi zaman.
Vous pouvez encore changer d'avis. Porter des chaînes est parfois plus sûr qu'être libre.
Benim işimde insan kimi zaman tuhaf şeyler istemek zorunda kalıyor.
Je suis forcé de demander d'étranges choses.
Kimi zaman geri alır sizden öncekilere olduğu gibi.
Il y a quelques années, d'autres sont venus.
Kimi zaman, bu çok zararlıdır.
C'est positivement destructeur parfois.
Kimi zaman neyin iyi olmadığını bilemezsin.
Tu n'es pas toujours apte à juger de ce qui est mauvais.
Şimdi, onun da bildiği gibi gerekli olan şey onun tek başına dışarı çıkmasıydı, kimi zaman bu günler sürüyordu ve sadece karnı acıktığında geri dönüyordu.
Comme si elle avait su ce que l'on attendait d'elle, Comme si elle avait su ce que l'on attendait d'elle, elle commença à partir seule, parfois pendant plusieurs jours, ne revenant que quand elle avait faim.
Fare, böcek, kimi zaman da küçük kuşları yiyorlar.
Ils bouffent des souris, des petits oiseaux.
Evet, kimi zaman sabahlara kadar sürerdi.
Et parfois la nuit.
Kimi zaman bu anlama geldiği olur.
La peur a aussi un sens.
Kimi zaman biraz mızmız olur.
Il est dès fois un peu agité
Kimi zaman.
ça m'arrive
Uyku kimi zaman en iyi tedavidir.
Parfois, le sommeil est le meilleur remède.
O zaman otur ve bana anlat bakalım, kimi sevdiğini.
N'y pense plus. Viens ici et dis-moi qui tu aimes.
Kimi zaman da Gençlik Çeşmesi.
Parfois la Fontaine de Jouvence.
- O zaman kimi kast ettin?
- A qui, alors?
Ne yer, ne giyer, kimi tanır.. .. neredeydi ve ne zaman, nereye gidiyor.
ce qu'elle mange, ce qu'elle porte, qui elle fréquente, où elle va, quand et où elle ira.
Bu biraz farklıydı - üçüncü zaman fili, dişleri alt çenesinde büyüyen, kimi dişleri bizimkiler gibi olmayan yukarıdan aşağıya büyüyen dişler.
Mais un deinothérium de l'ère tertiaire. Ses défenses poussaient sur la mâchoire inférieure, tandis que celles de nos éléphants poussent sur la mâchoire supérieure.
Kimi beklediğini sorabilir miyim? Bu kişi ne zaman gelmeye tenezzül edecek?
Qui attendons-nous et quand daignera arriver cette personne?
- Erkek kardeşler kimi zaman öyledir.
Les frères sont parfois comme ça.
Kimi ve ne zaman?
Pourquoi?
O zaman öğrenmek için kimi arayayım?
Qui dois-je appeler pour le savoir?
Ve ben onun o gece arabasıyla nereye gittiğini bir kanıtlayabilirsem... kimi görmeğe gittiğini kanıtlayabilirsem... o zaman her şey yerli yerine oturtacak.
Si j'arrive à prouver où il est allé ce soir-là, qui il est allé voir, tout commencera à se mettre en place.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanın var 16
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanın var 16
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamanı gelince 71