O kadar güzel ki Çeviri Fransızca
552 parallel translation
- O kadar güzel ki.
- Il est très réussi.
Her şey o kadar güzel ki.
Tout est beau.
Burada her şey o kadar güzel ki.
Tout est si bien ici.
Vücudu o kadar güzel ki...
Elle a un corps magnifique.
O kadar güzel ki!
Comme il est mignon!
Her şey o kadar güzel ki şu an yok olabilirim.
Si beau qu'on voudrait éclater en morceaux.
O kadar güzel ki, yaşını bile unutturuyor.
Elle est si belle qu'on oublie qu'elle est vieille.
O kadar güzel ki.
C'est si beau.
Uçmak o kadar güzel ki!
C'est si bien de voler!
O kadar güzel ki.
Elle est si belle...
O kadar güzel ki...
Elle est si belle!
O kadar güzel ki, sakalının bunu örtmesine izin vermez.
Il est tellement convaincu de sa beauté qu'il ne veut pas la camoufler derrière une barbe.
Bunu söyleyebilmek o kadar güzel ki.
C'est si bon de pouvoir le dire.
Sersemim, komik ve iyi ve o kadar güzel ki, Bayan Amerika olmalı emekli
J'ai bien l'impression d'être heureuse Et si jolie que je mérite d'avoir le prix
O kadar güzel ki insanın içi titriyor.
Cette beauté te saisit au cœur. Je voudrais m'y rouler toute nue.
O kadar güzel ki, dikkat etmezseniz biri onu çalabilir.
On aurait presque envie de le voler.
Gece o kadar güzel ki, gölün ortasına kadar küreklere asılalım orada yüzeriz.
C'est une si belle nuit. On devrait faire une balade en barque sur le lac et se baigner.
O kadar genç ve güzel ki.
Elle est si jeune et si jolie.
Şimdi oraya çık ve o kadar güzel ol ki, senden nefret edeyim.
Et maintenant, soyez si merveilleuse que je vous haïsse.
Biraz okuma yazma bilseydin, yapılacak o kadar çok güzel şey var ki.
Ça te ferait du bien de lire et d'écrire un peu.
Bu garip, harika, inanılmaz... ve o kadar güzel ki.
C'est étrange, fantastique et incroyable mais si beau.
Yerimiz o kadar güzel olacak ki nasıl göründüğümle ilgilenmeyeceksin.
Elle sera si belle que tu te moqueras bien que ta femme le soit.
Günbatımı o kadar güzel olacak ki seyretmek için attan inmek zorunda kalacağım.
Et le coucher du soleil sera si magnifique que je descendrai de cheval pour l'admirer...
Her neyse, Peggy... Geçmişten bahsetmenin vakit kaybı olduğuna eminim keza şu an yaşanılanlar o kadar güzel olabilir ki insan harika bir gelecek beklentisi içine girebilir.
Pourquoi évoquer le passé alors que l'avenir est plein de promesses?
O kadar güzel, o kadar harikaydı ki.
C'était si beau, si merveilleux
Bu kadar endişelenme artık ne de olsa yaşlı Langford'un kızı o kadar güzel ve tatlı ki yeni doğan güneş gibi.
Je ne m'inquiéterais pas trop... tant que la fille de Langford est jolie et douce... comme le lever du soleil sur la mesa.
Bir araba lastiğini o kadar güzel... tamir ettin ki, bir belediye müfettişi oldun.
Tu es le type venu réparer un pneu si bien qu'il est devenu inspecteur de la ville.
En güzel denizkızı o kadar yakınımda ki
Quelle ravissante sirène à mes côtés!
Kaplanlar o kadar güçlüymüş ki ağızlarında eşekle ağaca tırmanabilirlermiş. Güzel.
Les tigres grimpent aux arbres avec des mulets dans la gueule.
Orada o kadar çok para olmaz ki. Bu güzel bir soru.
Bonne question.
Perdenin öbür tarafında bizi duyabilecek bir abla olmadan, renkli ışıklar ile her şey o kadar güzel olacak ki!
Tu te souviens quand on faisait bouger Ia terre sans petite sœur pour nous entendre derrière Ie rideau.
O kadar güzel rica ettin ki, ben de Bay Kusuda'dan rica etmek zorunda kaldım.
Tu m'as si bien suppliée, que j'ai dû, à mon tour, supplier M. Kusuda.
O kadar güzel, o kadar başarılıydı ki.
Elle était si belle, et elle travaillait si dur!
- Olur mu hiç, efendim. O kadar güzel ve cezbediciydi ki insan ölebilir.
C'était bon à en mourir.
O kadar güzel bir kadın ki. Bir melek kadar güzel.
C'est une très belle femme... elle m'apparaît comme un ange.
Bu konular o kadar zor, ama o kadar da güzel ki bir insan bütün hayatını, onların içindeki şiiri ortaya çıkarmak için harcayabilir.
Certains sujets sont à Ia fois si compliqués et si magnifiques que ça vaut Ia peine de passer une vie entière à essayer de saisir Ia poésie qu'ils recèlent,
O kadar aşındım ki, atık güzel ve düzgünüm.
A force d'être roulé par la rivière, il est tout à fait poli.
Oh, O kadar güzel bir suit ki, Sam.
Quelle belle robe!
O kadar güzel olmuş ki.
Elle est si jolie.
Bağlantıları o kadar güzel ayırıyoruz ki,..
On casse la baraque, on arrache les fils.
Ben de öyle sanıyordum ama o kadar güzel bir hoş geldin yaptınız ki muhtemelen, kalmanın daha iyi olacağına karar verdi.
C'est ce que je pensais... Mais vous avez été si hospitalier... qu'il a décidé de rester.
- Aslında bizi o kadar güzel ağırladınız ki belki biraz daha takılabiliriz.
Puisque vous avez été si accueillants, on va rester encore un peu.
Uyandığımda o kadar güzel kokuyordum ki!
Quand je me suis réveillée, je sentais si bon.
O kadar güzel giyinmişti ki, önce onu tanıyamadım.
Le boulanger s'en est aperçu.
O kadar güzel ki!
Si beau.
O kadar güzel bir kızsın ki, Jeannie... Ama çok konuşuyorsun.
Tu es adorable, Jeannie, mais tu parles trop.
Ah, cesur yeni dünya, o kadar da güzel yaratıkları var ki.
Oh, mon bon vieux monde, rempli de tant de créatures.
İki dağ arasındaki vadiyi kapatmış ve bir bahçeye çevirmişti. O kadar geniş ve güzel bir yerdi ki, adamları orayı cennet sanıyorlardı.
Il avait fait fermer une vallée située entre deux montagnes pour en faire un jardin si grand et si beau, que ses hommes le prenaient pour le paradis.
O kadar güzel uzun sarı saçların var ki.
Quels beaux cheveux blonds!
# Yaptığın şu büyüyü # O kadar güzel yapıyorsun ki
Do do that voodoo that you do so well
- O kadar güzel ki...
Kay, vite!
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar param yok 29
o kadar iyi 85
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar ki 28
o kadar param yok 29
o kadar iyi 85
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107