Söy Çeviri Fransızca
942 parallel translation
- Ama yüzemediğini söy...
- Il a dit que...
Rollo Treadway Treadway servetinin varisi. Her aile soy ağacında bir ahmak olması gerektiğinin canlı kanıtı.... Buster Keaton
L'héritier de la fortune des Treadway - la preuve vivante que chaque lignée a sa brebis galeuse.
Sana bir dolandırıcı olarak tapıyorum. Çal, dolandır, soy! Ama sakın, şu işe yaramaz, beş para etmez jigololardan biri olma.
Vole, escroque, cambriole, mais ne deviens pas un de ces affreux gigolos!
Soy rehberine bak.
Consultez le Guide de l'Eleveur.
Nasil yani? Soy rehberim yok ki.
Je n'ai pas de Guide de l'Eleveur!
Soy rehberin yok mu?
Pas de Guide de l'Eleveur?
Bagirma. Soy rehberim olmadigini bütün mahalleye yayacaksin.
Inutile de le crier sur les toits!
En iyi dostlarim bile soy rehberim olmadigini bilmiyor.
Les gens jaseraient.
Patron, dogrusu sana çok acidim, bir soy rehberin bile yok.
Je vous plains... Ne pas avoir de Guide de l'Eleveur!
Soy rehberin yokken o rehberleri... ... almakla parani çöpe atiyorsun.
Ces livres ne servent à rien, sans Guide de l'Eleveur.
Sebep ve sonuç. Köken ve soy.
La cause et l'effet, les racines et l'arbre.
Köken ve soy.
Les racines et l'arbre.
İşte soy kütüğünden gerçekten anlayan birisi.
Buck vous le dira.
Soy ağacımı ne kadar geri götürebileceğime bakıyordum.
Je m'essayais à tracer notre arbre généalogique...
Soy ağacı gibi şeyler bizonlarla birlikte geçmişte kaldı sanıyordum.
Je croyais ces histoires oubliées de ce côté-ci de l'Atlantique...
Ya siz Bayan Sycamore, sizin soy ağacınız var mı? - Benim mi?
Et vous Mlle Sycamore, avez-vous un arbre généalogique?
Ailem ve soy ağacımız hakkında bir sürü soru soracaklar. - Bunu hissedebiliyorum.
Je sens qu'ils vont me questionner sur ma famille, notre arbre...
- Soy ismi var mı? - Velma.
Elle a un nom?
Git de bana borcu olmayan birini soy.
Ne volez pas les gens qui me doivent de l'argent.
Ne olağanüstü bir soy! Ya o?
Quelle prodigieuse famille.
Sadece ben senin soy ismini almış gibi oluyorum.
C'est moi qui prendrai ton nom!
Cedar'da gel bizi soy diye bağıran küçük bir banka var.
Môme, il y a une petite banque qui nous attend à Cedar.
Resmen gel bizi soy diyor.
Ça me démange, je te dis.
Ama doğurgan bir soy.
Mais bonne race.
Doğurgan bir soy, Redpole'lar.
Bonne race, les Redpole.
Git sen soy.
Volez-le vous-même.
Kapı komşumuzun, metresinden bir bebeği olmuş ve ona soy ismini vermek istemiş.
Il paraît que notre voisin a une maîtresse. Elle a voulu inscrire son enfant dans le livret de famille.
Soy ağacın hakkında ortalıkta konuşamayacaksın.
Ton arbre généalogique, tu t'en fiches!
118? Soy ağacınızı sallarsanız Yahudi bulacağınıza dair.
Que si on secouait son arbre généalogique, il en tomberait un Juif.
Hadi bakalım, kilerden biraz havuçla patates al ve soy, hayatım.
Va dans la cave me chercher des carottes et des pommes de terre pour le ragoût.
Milletin yargıcı sen değilsin George! Kavun soy sen!
Tu comprends rien aux gens, George.
Soy ağacımı teker teker saydırmayın bana. Fiyatı azaltıp durmayın.
Je vous ai dit... que je viens d'une longue lignée de Seigneurs... alors ne coupez pas le prix.
Tek başımayım!
Yo soy unico!
- Sen daha ayılamadın mı? - Yo soy unico!
- Vous pourriez pas faire un entracte?
En iyisi benim!
- Yo soy unico!
Sanırım şatonu ipotek ettirmek zorunda kalacaksın. Ya da kapkaççılık yap. Banka soy.
Hypothèque ton château, vole des portefeuilles ou braque une banque.
Bu yüzden onlara, biyolojik açıdan farklı soy diyoruz.
Nous appelons ça des anomalies biologiques.
Biyolojik açıdan farklı soy kavramına aşinasınızdır sanırım.
Tu sais ce qu'est une anomalie biologique, je présume.
Çocuklarımıza canavarlar dedi. Ataları, profesörleri, soy ağaçları hakkında sürekli atıp tuttu.
Il s'est délecté à faire tout ça jusqu'à sa mort.
İstediğin kanıtı bulacağım, sevgilim. Soy araştırmacısını arayacağım. - Biz de Professor Simms'i çağıralım.
Ils donnent l'impression qu'on fait encore ce qu'on faisait il y a des siècles.
- Bizim soy ağacımızı çizebilir. Soy ağacı mı? Nerede olduğunu biliyorum.
The Addams Family est formidable, mais ce n'était pas...
Bütün anıtlardaki altını soy, tapınaklardaki, Tanrı ve Tanrıçalardaki altını soy.
Dépouille tous les monuments publics, les temples, les dieux et les déesses.
Soy ağacı istemezse iyi durumdasın.
s'il ne demande pas votre pedigré, vous êtes excellent, hé Bill?
Öldür, çalıp çırp, tren soy, bankayı temizle, hükümeti kandır ya da hokus-pokus, abrakadabra yap ve işte halk kahramanısın!
Mais si on fait ça en grand, si on tue, on vole un train, on dévalise une banque, on berne le gouvernement, et supercheries et autre, on devient un héros public.
Serseri oluşumun nedeni soy sop değil, kaderdir.
Si je suis un gueux, c'est le destin qui l'a voulu et non ma naissance.
İkisi de yakında anne olacaklar ve soy devam edecek.
Toutes deux seront bientôt mères... et perpétueront notre race.
Soy bilimi konusunda kendine özgü düşünceleri varmış.
Il avait ses propres théories sur l'eugénisme.
Uygun olanı al ve derisini soy.
Prendre son dû et partir.
Soy onu!
À poil!
Soy onu! Soy onu!
À poil!
Soy Gelişimi Savaşları.
Les guerres eugéniques.
söyle 2270
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söylüyorum 133
söylüyorsun 17
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyle bana 1105
şöyle 191
söyledim 318
söyledi 132
söylüyorum 133
söylüyorsun 17
söyledin 99
söylemiştim 315
söylemiştin 61
söyle bana 1105
söyleme 186
söylemeyeceğim 91
söylemem 123
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemek istediğim 130
söylemedin 49
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemeyeceğim 91
söylemem 123
söyleyeceğim 241
söylemedim 113
söylesene 1323
söylemek istediğim 130
söylemedin 49
söylerim 244
söyleyeyim 186
söylemiyorum 60
söylemeyecek misin 32
söyle ona 443
söylediler 23
söylemem gerek 33
söyle bakalım 455
söylediğim gibi 241
söyleyin bana 123
söyledin mi 33
söylemedi 153
söylemeyecek misin 32
söyle ona 443
söylediler 23
söylemem gerek 33
söyle bakalım 455
söylediğim gibi 241
söyleyin bana 123
söyledin mi 33
söylemedi 153