English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Y ] / Yaşlı kız

Yaşlı kız Çeviri Fransızca

618 parallel translation
Zavallı yaşlı kız, seni pek iyi görmedim.
Tu en as souvent... Je ne sais pas.
İşte yaşlı kız ortaya çıktı.
Tiens voilà la bonne vieille.
Elbiseni değiştir, yaşlı kız. Ne bekliyorsun?
Va vite te déshabiller, chérie.
Zavallı, yaşlı kız geldi.
Voici notre vieille fille.
Olağanüstü yaşlı kız, Leydi Millicent.
Une femme remarquable, Lady Milicent.
Yaşlı kızılderili şefinin laneti.
" La malédiction du vieux chef indien.
Keşke yaşlı kızı görmek içinde Mae'de burada olsaydı.
Dommage que Mae ne soit pas là.
Yaşlı adam ve hayvanları ve sen ve eski güzel günler... ve kedisiyle birlikte bu yaşlı kızılderili.
Le vieux et son bétail, toi et ton passé, et le vieil Indien et son fauve.
Yaşlı kız kardeşim var ya, tanışmamızı o istedi.
Ma sœur, la vieille fille, elle voulait que nous nous rencontrions.
Bu yaşlı Peachum'un kızı mı?
C'est la fille du vieux Peachum?
Yaşlı Peachum'un kızıyla mı evleniyorsun?
Réalises-tu que tu as enlevé la fille du vieux Peachum?
Kısa ömürlü gölgeleri takip ederek vardığı arazide yaşlı ağaçlar arasında yükselen ıssız bir malikâne görüyordu.
Il suivit une ombre fuyante et parvint à un vaste parc où se dressait un château solitaire au milieu d'arbres centenaires.
Onun için de çok uygun bir birliktelik. Yaşlı Carter'ın kızıyla evlenmesi.
C'est une bonne chose pour lui que d'épouser la fille Carter.
Ama Majesteleri, yaşlı ve bekar bir kız olarak ölemezsiniz.
Votre Majesté ne peut mourir vieille fille.
Güzel kız ve neşeli yaşlı bey caddede flört ediyor.
Une jolie fille et un joyeux vieillard flirtaient sur le boulevard...
Belki bir dahaki sefere dantel tığlarına dolaşan... yaşlı bir kız kurusunu almazsın.
La prochaine fois, prends pas une vieille dame! Ça connaît que le tricot!
Kırmızı, beyaz, mavi üniformalılar. yaşlı bir keçiyi bile yakalayamazlar!
Poulet, poulet, poulet, essaye de m'attraper!
Genç kızlar için fazla yaşlısınız.
Vous êtes trop vieux pour des jeunes filles.
Aşağıda şişman, yaşlı, çarpık bacaklı bir baş muhafız var.
Il y a le gros capitaine des gardes aux jambes arquées.
Bir kız odadan çıkınca yaşlı kadınlar arkasından konuşur.
On ne peut pas tourner le dos sans que ça cancane.
Ancak yaşlı adamla kızı ne pahasına olursa olsun ülke dışına çıkarmalıyım.
Mais je dois faire sortir le vieil homme et sa fille de ce pays à tout prix.
Bu yüzden yakışıklı faytoncular, yaşlı kontlar, genç karılar....... ve birbirlerine benzeyen iki küçük kız hikâyesiyle onu doldurdum.
Alors je lui ai parlé de beaux cochers, de vieux comtes, de jeunes mariées et de deux filles qui étaient identiques.
Çocuklar, yaşlılar gençliğinin baharında bir kız.
Des enfants, des personnes âgées... une jeune femme dans la fleur de l'âge?
Sunulan kırıntılara yaşlı bir kızın duyduğu minnettarlık.
La gratitude d'une vieille fille pour quelques miettes...
İleri yaşta çocuk doğurmanın iyi tarafı var dediler hele kız ise, yaşlılığınızda rahat edersiniz dediler.
On m'avait dit avant ta naissance qu'un enfant tardif... serait le confort de ma vieillesse, surtout si c'était une fille.
Yaşlı Brewster haklıymış. Kız, Raven'ın tarafında ha?
Alors le vieux Brewster avait raison.
Eğer onlar yatak odası sahnesi sergiledilerse amca hala orada olmalı... ve senin küçük kızın da yaşlı Gruber'i oyuna getirdi.
Et pourquoi? Parce que l'un ou l'autre doit être l'assassin. Svoboda ou l'oncle Dedic.
Tatlı, yaşlı bir ruh olmak istemiyorum, kızkardeşinin, buketlerini zıplatan ilk cockshaw Yankiyle gitmesine izin vermeyi planlamayan sıkıcı bir kişi olmaktan başka bir şey olmak istemiyorum.
Je n'aspire pas à être gentil. J'aspire seulement à être ce que je suis : un grincheux qui n'a pas l'intention de laisser sa soeur filer avec le premier Ricain venu qui lui tournera la tête.
Yaşlı bir köpeğe yeni oyunlar öğretmesi zordur genç bir kızın eski bir aileye gelin olması da öyle.
Un vieux dos s'accommode mal d'une nouvelle selle. Il n'est pas plus aisé à une jeune femme de s'habituer à une vieille maison.
Bu kadar endişelenme artık ne de olsa yaşlı Langford'un kızı o kadar güzel ve tatlı ki yeni doğan güneş gibi.
Je ne m'inquiéterais pas trop... tant que la fille de Langford est jolie et douce... comme le lever du soleil sur la mesa.
Annie iki yaşlı kadınız artık. Kendi adınıza konuşun, Bayan B.
Parlez pour vous, madame B.
Ben yaşlı bir kadınım. Kızı daima kendi iyiliği için sevdiğimi düşündüm.
Je croyais que je l'aimais dans son intérêt.
Ya da bir kısmını, kendimizin ve kocamızın yaşlılık günleri için bir kenara ayırabiliriz.
Ou mettre de l'argent de côté... pour ses vieux jours, hein?
Bu hicivci maskaraya göre, yaşlıların sakalları kır, suratları buruşukmuş. Gözlerinden sarı yağlar, çamsakızları akarmış. Akılları kıt, bacakları cılız olurmuş.
Ce coquin dit que les vieux ont barbe grise et figure ridée que leurs yeux pleurent de l'ambre, qu'ils ont la tête faible, comme les jarrets.
Ey Tanrım, bir genç kızın pırıl pırıl kafası nasıl kararır bunak yaşlıların canı gibi?
Est-il possible que la raison d'une jeune fille... soit aussi mortelle que la vie d'un vieillard?
Yaşlı adam seni hayal kırıklığına uğrattığından oturmuş sakız şişiriyorsun.
Tu es là à te plaindre sur le vieux qui t'a viré.
Bu mantıklı değil - bu yaşlı adam ve onun gibi bir kız... burada sadece sağlıkları için mi yaşıyor.
Sinon que feraient le vieux et la fille ici?
Ve yaşlı bir hizmetçi aşık olduğu zaman, eğer aşkı karşılıksız kalırsa, Tanrı, onun hislerinden karşısındaki kişiyi korusun. Tüm şeytanlar ve tüm kaçıklardan!
Quand une vieille fille aime, Dieu protège l'élu s'il n'aime pas en retour.
Hayır, ben evde kalmış, yaşlı bir öğretmen kızım.
Je suis une vieille prof.
Öğretmen olabilirsiniz ama kesinlikle evde kalmış yaşlı bir kız değilsiniz.
Professeur, c'est possible, vieille, non.
Senin gibi yaşlı bir adam kızın keyfini bekler mi?
Vieux comme tu es, tu fais attendre cette beauté? Comment ça, vieux?
Defol buradan! Yaşlı annene söyle, siz Kızıllardan 25 binlik istiyorum.
Dis à ta mère que je te demande 25000 dollars!
Yaklaşık 40 sene önce, yaşlı Madagaskar Yıldızı'nın direğinde dalgalanıyordu.
Il flottait au grand mât de l'Etoile de Madagascar, il y a près de 40 ans.
O yaşlı Dan Carney, eski bir gömlekten daha gri ve yüzü her zamankinden daha kızıl!
- Qui est-ce? - Je ne sais pas, je ne l'ai jamais vu.
O buraya Grace gibi yaşlı bir kız... olduğu için davet edildiğini düşünmüyor.
Elle sait qu'on ne l'a pas fait venir pour rester avec une vieille fille comme Grace.
Artık takatsiz ve çok yaşlıyız yavaş yavaş da olsa, inançlarımızı öğretmek için çok yaşlıyız.
"Nous sommes devenus trop vieux et trop faibles désormais " pour prétendre guider quiconque sur le chemin de l'existence. "
Hey, yaşlı Gregory Tuttle'ın kızı olmasın?
Je ne sais pas comment vous remercier.
Bir adamı sokaktan alıp, gerçek insanlardan oluşan bir aileyle tanıştırıyorlar Jessie Hala, yaşlı adam ; sonra adamın yolu üzerine Laurie adında bir kızı çıkarıyorlar.
Après qu'elle a mis son cœur sous verrou, ils le jettent à coups de pied dans la rue. Nouveau bail sur l'égout. Barney, écoutez-moi.
Kötürüm bir kızı olan fakir yaşlı bir zavallıydı.
C'était un pauvre vieux, avec une fille paralysée.
Zaten yaşlı bir adamın, genç bir kızın ardından koşması tuhaf karşılanır.
Ce serait très drôle qu'un vieux coure aussi vite qu'une jeune et jolie fille
Ve kız kardeşim Caterina, şey... o kız kardeşim, ama yaşlı keçinin tekidir.
Ma sœur Catherine, c'est ma sœur, mais c'est une vieille chèvre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]