English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Y ] / Yukarıya

Yukarıya Çeviri Fransızca

2,873 parallel translation
Sen yukarıya çık, ben aşağıda kalayım yoktu.
Je ne filmais pas en bas pendant que lui faisait ses trucs en haut
- Bir daha yukarıya keşke çıkmak yok.
Tu ne montes plus là-haut, compris?
İçeridekiler yukarıya. Bekleyen ekipler içeri.
Les hommes devant, et les renforts en position.
Ben diyorum ki yukarıya çıkıp uzun uzun konuşalım.
On devrait monter et avoir une longue discussion.
Ama o anda Derek yukarıya çıkmıştı.
C'est alors que Derek est allé sur le balcon.
Julie, hepimizi yukarıya çağırmamı istemişti.
Julie m'a demandé de tous vous faire monter.
Bakalım uçları yukarıya bakıyor mu?
Voyons si les pointes s'alignent.
Yukarıya, gökyüzüne bakın!
Regardez, dans le ciel!
Tabii ki kırmızı terlikler giyiyor olmasından ve öldükten sonra ayaklarının yukarıya doğru kıvrılmasından başka.
Mis à part le fait qu'elle portait des chaussons rouges... et que ses pieds se soient enroulés après sa mort.
Emin olmak için soruyorum, hala beraber miyiz, yoksa yukarıya çıkma iznim var mı?
Pour être clair. On est toujours ensemble ou j'ai le droit de retourner en haut?
- Buraya mı yoksa yukarıya mı bırakayım?
Merci, madame. - Je la pose ici ou dans la chambre?
"Lightning" artık çalışmıyor. Fakat bu muhteşem parça, mühendislik harikası, beni 18 km yukarıya götürecek.
Le Lightening n'est plus en service, mais cette magnifique pièce d'ingénierie est sur le point de m'amener à 18 km d'altitude.
Ölürsün yukarıya veya aşağıya gidersin.
Tu meurs, elle va en haut ou en bas.
Teknenin yanından tekrar yukarıya tırmanmaya çalışmış bu sırada da midyeleri yerinden kopararak kemiğine kadar parçalanmış.
Il a tenté de remonter le long de la coque, ce faisant, il écrasait les bernacles et se lacérait jusqu'à l'os.
O şeyler gerçekten... Yukarıya bakıyor.
Maintenant, les choses se redressent.
Hey Trav, çene yukarıya.
Salut, Trav. Sois fort.
Ve şimdi Stan'in altını değiştirmek için yukarıya çıkıyoruz.
Montons pour que je change Stan.
İstediğin buysa kendini o koltuğa bağlayabilirsin. Ben yukarıya çıkıyorum.
Tu peux te cramponner à ce fauteuil tant que tu veux.
İzin ver bavullarını yukarıya taşıyıp boşaltmana yardım edelim.
On va t'aider avec tes bagages.
Bu yukarıya çekilmemizi engelledi.
{ \ pos ( 192,215 ) } Elle nous a empêchés de partir.
Bunları yukarıya asalım.
Mettons ces mains en l'air.
Yukarıya çık. Aşağıya iniyorsun.
Je monte, tu descends.
Öyle olsun... Ben de maçı yukarıya çıkıp radyodan dinlerim.
Alors je vais aller écouter mon match sur la radio à l'étage...
Bayanlar ve baylar, yukarıya lütfedebilir misiniz?
Mesdames et messieurs, c'est encore l'heure.
Yukarıya birini yollar mısınız?
Vous pouvez envoyer quelqu'un?
Zayıf yerçekimiyle ve seyrek bir atmosferle, Io'nun volkanik tüyleri uydunun yüzeyinden 500 km yukarıya ulaşabilir.
Avec une faible gravité et une atmosphère éparse, les panaches volcaniques de Io peuvent atteindre 500 km d'altitude.
Siz küçükken, orada bir aile oturuyordu hemen şu yukarıya bir kuş yuvası yaptılar.
Quand tu étais petite, une famille de rouges-gorges y vivait, et ils ont construit leur nid ici.
Fi... yukarıya çıkmıyorlar.
Fi, ils ne montent pas.
- Doğru yukarıya.
Ne descendez pas.
Yukarıya çıkıp, neler döndüğünü öğreneceğim.
Je monte vérifier ce qui se passe.
Bir dakika önce yukarıya çıktı ve Alex hala Nicole ile yukarıda.
Non, il est monté y a une minute. Alex est en haut avec Nicole.
Koşun! Onu yukarıya götürün!
En arrière, retirez vous!
Sonra da yukarıya çıkacağız ve harika olacak.
Ensuite, on montera à l'étage... et ce sera fantastique.
Tamam beyler. Yukarıya bakın.
Vous deux, prenez l'étage.
David'in kalan eşyalarını alması için Joan'ı yukarıya çıkartacağım.
On vient chercher les affaires de David.
Albay biliyorum, yukarıya gelmeliyim ama Doc Bollywood bacaklarıma bakıyordu ve sıradaki ucubeler tepemi attırdı.
Je sais que je devrais être en haut mais Doc Bollywood me fixait et ces crétins me font flipper.
Ve yukarıya baktığımda, ve o gülüyordu.
"Fils de..." Je l'ai juste regardé et il a souri.
Hey çocuklar, bir kaç dakikaya yukarıya gelirim.
Je vous rejoins en haut dans une minute.
Bak, kız arkadaşım şu an yukarıda ve bu sabah kendini iyi hissetmiyordu şimdiyse kapıya bile cevap vermiyor.
Ma copine est en haut en ce moment, elle était malade, et là elle ne répond pas. Alors...
- Yukarı çıkıp Anna'ya yardımcı olacağım.
Je vais aider Anna à défaire les valises. Je t'accompagne.
Sam'i kim yukarı çıkardıysa beni de aşağıya çekenin o olduğunu sanıyoruz.
La chose qui a ramené Sam m'a aussi fait revenir.
Yukarı çıktığımda kapıya birisi vuruyordu...
Quand je suis remontée, un gars frappait à la porte.
Hep beraber aşağıya ineceğiz. Sonra seni yukarı geri getireceğiz.
On va descendre ensemble, puis on te remontera.
Bak, şu yukarıdaki cam var ya işte orası, senin odandı.
C'était ta chambre.
Dostum, şu hortumu aşağıya yollasana. Sonra da bizi yukarı çek.
Vieux, lance ce tuyau, tu pourras nous remonter.
Yukarı odama çıkıp Kamala'ya yazdım.
Je suis remonté dans ma chambre, pour écrire... à Kamala.
Evet ya da hayır, içeri ya da dışarı, aşağı ya da yukarı.
Oui ou non. Partant ou pas.
evet ya da hayır... içeri ya da dışarı... yukarı ya da aşağı... tamam, biliyor musun?
Oui ou non. Partant ou pas. Monter ou descendre.
İki taraflı simetri, çok basit, bir şeyi tam ortasından iki parçaya, yan taraftan yukarıdan aşağıya doğru ayırıyorsunuz, ve iki tarafta birbirinin birer yansıması oluyor.
La symétrie bilatérale est, très simplement, vous divisez quelque chose en deux parties par le milieu, et latéral signifie haut et bas, et les deux parties sont exactement le reflet l'une de l'autre.
Pek çok kültürde yukarıdan aşağıya inen bir şeyler vardır.
Dans de nombreuses légendes, il y a quelque chose qui vient du ciel.
- Yukarıya daha bakmadık.
- Et à l'étage?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]