English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Ö ] / Ölüm zamanı

Ölüm zamanı Çeviri Fransızca

893 parallel translation
O saatten ölüm zamanına kadar nerede bulunduğunu henüz belirleyemedik.
Ce qu'il a fait ensuite jusqu'à son assassinat, nous ne l'avons pas retrouvé.
kızın ölüm zamanı... akşam üzeri saat 2 : 30 ile 4 : 00 arasındaydı.
L'heure de son décès, si ça vous intéresse, est entre 14 h 30 et 16 h.
Eğer yapamazsak ; zaman ölüm zamanıdır.
Quand on ne court plus, c'est la mort!
Memur ölüm zamanını gece yarısına yakın olarak belirlemiş.
Le coroner estime l'heure du décès à minuit environ.
Ölüm zamanı geride kaldı.
La mort avait cessé ses ravages.
Ölüm zamanı gelmiştir.
Il est temps qu'il meure.
Ölüm zamanı, takriben 19 : 30.
Tuée aux environs de 19h30.
Ölüm zamanı takriben öğlen.
Tuée aux environs de midi.
Ölüm zamanı, takriben 13 : 00.
Tuée aux environs de 13 heures.
Ama senin ölüm zamanın geldi.
Non, mais le moment pour toi de mourir est arrivé.
Doğum ve ölüm zamanı vardır.
" Il y a un temps pour naître..
Ölüm sertliğinin bütün vücudu sarması, kuşkusuz, bilirsiniz, efendim, ölüm zamanını yaklaşık 10 ila 12 olarak belirliyor.
Rigor mortis sur l'ensemble du corps. L'heure du décès remonte donc, comme vous le savez, à dix ou douze heures.
Ölüm zamanı... Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Désolé de vous avoir dérangé.
Yaklaşık ölüm zamanını biliyor musunuz?
- L'heure approximative du crime?
Adli tabip ölüm zamanını 22 : 30 civarı olarak belirledi.
Sa mort remonte à 10 h 30.
Ölüm zamanı?
L'heure du décès?
Oh, evet. Ölüm zamanı 08 : 30 ile 10 : 30 arasında.
Entre 20h30 et 22h30.
Fakat ölüm zamanının 21 : 56 ile 22 : 06 arasında olduğunu sörlüyorsun.
Il est mort entre 9h56 et 10h06. Comment le savez-vous?
Ölüm zamanı sekiz gün önce diyorsam, sekiz gün önce demektir.
Si je te dis qu'il est mort il y a huit jours, il est mort il y a huit jours.
... biz günahkârlar için ve ölüm zamanı gelen bu kulun için dua et. Amin.
Sainte Marie, mère de Dieu, priez pour nous, pauvres pêcheurs, maintenant et à l'heure de notre mort.
Ölüm zamanını etikete yazın.
Note l'heure sur l'étiquette.
Fakat önemli olan şey hepimiz için aynıdır. Ölüm ne zaman gelirse gelsin, onu karşılayabilelim diye hayatımızı yaşamak.
L'important pour nous tous... quand la mort vient, est de l'accueillir... en beauté.
Ölüm, her zaman böyle karamsar işte.
La mort. Toujours la mort.
Ölüm saldırısının gölgesinde sana rastlar, yaşadığımı derinden hissedebilirim. Bunu barış zamanındaki düzenli yaşama tercih ederim.
En plein raid aérien, je vous trouve et vis plus qu'en pleine paix, bien tranquille!
Çünkü sıyrıldığı zaman yaşamak kaygısından, o ölüm uykularında acaba ne düşlerle karşılaşır insan?
Car dans le sommeil de la mort quels rêves pourraient surgir après avoir quitté cette périssable étoffe...
Çünkü, o ölüm uykularında sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Quels rêves hanteront le sommeil de la mort? Ce doute nous arrête.
Ahı gökleri tuttu milletin, duyan yok. Ölüm çanları çaldığı zaman kilisede kimin için çaldıkları sorulmuyor bile.
Où soupirs, craintes et cris fendent l'air sans qu'on les remarque, où le violent chagrin semble un transport banal.
Ölüm sebebini ve zamanını belirledikten sonra tam olarak ne yaptınız?
La cause et l'heure de la mort établies, qu'avez-vous fait?
Hepimiz biliyoruz ki yaşanacak bir zaman olduğu gibi, Öleceğimiz bir zaman da vardır. Yine de ölüm her zaman, geride kalanları sarsar.
Chacun de nous sur terre, sait qu'il y a un temps pour vivre, et un temps pour mourir ; pourtant la mort est toujours choquante pour ceux que le deuil frappe.
Böcek ya da insan için ölüm her zaman acısız olmalı.
On ne devrait jamais faire souffrir...
"Para ödeme ile ölüm, biri daima zamanındadır!" Hadi ama.
Pour payer et mourir, on a toujours le temps! Venez.
Duygusuzca idama mahkum ediyoruz seçilebilecek benzersiz, özel bir idam şekli de yok bütün milletlere azar azar dağıtabileceğimiz isimsiz, ucuz bir ölüm var sadece matematiksel bir esasa dayalı hayatın topyekûn söndürüleceği zaman gelene dek.
Nous condamnons à mort sans émotion. Pas de mort particulière, personnelle. Rien qu'une mort anonyme, au rabais, qu'on pourrait administrer à des nations entières sur une base mathématique
Ölüm yaklaştığı zaman insan hisseder.
Quand c'est ta dernière minute, tu le sens.
Şu anda, gerçekliğin tam bu saatinde. Karar verme zamanı! Ölüm saatinde bile!
Et ma conscience est ici, en cette heure décisive... dans le combat, et même me sachant condamné.
Ölüm korkusunu yenmişti ama yaşam korkusunu, zaman korkusunu artık kendisine çok büyük gelen dünya korkusunu yenememişti.
Tu es là? Pour quoi tu es parti? Comment tu es si amusée?
Ölüm şarkılarını söyleyebilmek için zaman istiyorlar.
ils veulent avoir Ie temps de chanter leur chant de mort.
Ama cesaretin korkuyu yeneceği ölüm ve lanetlenme gerçeği karşısında Tanrı'ya inancın içten bir inanç olmayacağı bir zaman gelecek. Evet!
Mais le courage doit supplanter la peur, la foi dans le seigneur doit être non une croyance dévote, mais une réalité, face à la mort et à la damnation.
Ölüm yolculuğuna başlamamızın zamanı geldi!
Il est temps de commencer le voyage vers la mort.
Zaman yavaş gerçekleşen mutasyonlar için, ölüm ise yeni türlere yer açmak için gereklidir.
Le temps permet d'accumuler les mutations propices... et la mort laisse la place à de nouvelles espèces.
- O zaman ölüm sebebi ne?
Comment est-elle morte?
Çocuklar aralarında çoğunlukla sosyal geçmişlerinin getirdiği bir içgüdüyle sık sık kavga ederler zaman zaman bu olaydaki gibi ölüm olayları da olur.
Les bagarres sont nombreuses entre les internes, étant donné leur origine sociale.
Ölüm Yıldızı zamanında bitirilecek.
L'Étoile de la Mort sera terminée à temps.
- O zaman Jack ölüm ayinini başlatmak zorunda kalacağım.
- Eh bien, Jack... je jouerai ton requiem.
Ama bir kadının aksine bir erkeğin güzel olmak istemesi her zaman ölüm için bir arzudur.
Mais, à la différence de la femme, sa volonté d'être beau est toujours un désir de mort.
Ama ölüm hakkındaki müzik, her zaman böyleydi.
Et morbide. Mais, la musique parle de la mort.
Aynı deniz gibi. Sanırım ölüm, her zaman bir yanımızda.
Comme la mer, je suppose que la mort nous accompagne en tous lieux.
Ölüm her zaman üzücü bir durumdur, Bay Tregennis.
La mort est toujours affligeante, M. Tregennis.
Plunkett Şatosu'nun kendi sınırları içindeki adı çıkmış olan Ağlayan Söğüt'te ise Brogan Ölüm Perisi'nin zaman zaman feryat edip inlediği söylenmektedir.
Ici, à l'intérieur de la place du château Plunkett lui-même, nous arrivons à l'horrifiant saule des lamentations. On dit que la dame blanche Brogan y hurle et y gémit de temps en temps.
Ölüm perisi ulumaya başladığı zaman Leydi Amelia'nın huzursuz ruhu mezarından kalkar, çıplak şekilde atına binermiş.
Et les hurlements de la dame blanche ramènent l'esprit de Lady Amelia qui n'arrive pas à trouver le repos et qui revient de sa tombe, pour se promener nue sur sa monture magique!
Katie, ölüm perisi zamanı.
Phase 2. Katie, la dame blanche.
Geçmişe dair bir şeyler biliyorsan ayinle insanların kurban edilişini bilirsin Dionan'ın zamanındaki gibi ki her ölüm, her seferinde daha da güçlü bir İlah içinde yeniden doğmaktır!
Si tu connais un tant soit peu l'histoire, tu dois savoir que les sacrifices humains sont aussi vieux que Dionin lui-même. Et chacune de ses morts entraîne la renaissance d'un dieu encore plus puissant.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]