Zamanım var Çeviri Fransızca
4,650 parallel translation
Ne için zamanım var?
- Du temps pour quoi?
Ne seninle kavga edecek haldeyim, ne de bunu yapacak zamanım var.
Je n'ai pas envie de discuter avec toi, et je n'ai pas le temps pour ça.
- Ne kadar zamanım var?
- Combien de temps il me reste?
Ve asla kaçamayacağım bir düşmanım var, zaman.
Il y a un ennemi auquel je ne pourrais jamais échapper, le temps.
- Dualarını et, daha zamanın var. - Zaman mı?
- Vous avez le temps de faire vos prières.
- Kendim için zaman ihtiyacım var.
J'ai besoin de temps pour moi D'accord.
Uzun zaman önce bir kenara kaldırdığım şeyler var.
Il y a longtemps que j'ai relégué ces choses dans le passé.
Arabama gitmek için zaman var mı? Telefonumu unutmuşum.
J'ai le temps de retourner à ma voiture?
Hala peşine düşebileceğim bazı ipuçları var ama yeterli zamanım yok.
J'ai d'autres pistes à explorer, mais je n'ai pas encore eu le temps de le faire.
Bay Weston'ın ordudaki zamanı hakkında bir şey var efendim.
Il y a quelque chose à propos du temps de M. Weston dans l'armée, Monsieur.
- Josie'nin kampanyasın için çok fazla zamanımız var.
- Il y a beaucoup à faire avec la campagne de Josie.
Lanet olası işini her zaman övündüğün, beni duyarsızca sıktığın, monoton olarak kirli işleri nasıl yaptığın, bana nasıl arka çıktığın gibi yapmana ihtiyacım var.
J'ai besoin que tu fasses ton foutu travail, comme te vanter sans cesse, me cassant les oreilles, à te plaindre que tu fais le sale boulot, de comment tu couvres mes arrières!
Ama zaman alacak. - Zaman bizde yok işte! - Bir de çetin bir savaşımız var.
Mais ça va prendre du temps le temps est la seule chose que nous n'avons pas et nous faisons face à une bataille difficile.
Ne kadar zamanımız var?
On a combien de temps?
O zaman kimin kalbine ihtiyacımız var?
De quel coeur avons-nous besoin?
Perili filan mı yoksa uzay-zaman çatlağı mı var bilmiyorum ama bana güven ve kendine bir iyilik yap, arka köşeye otur.
Je sais pas si elle est hantée ou s'il y a une rupture de l'espace-temps, mais crois-moi, rends-toi service, assieds-toi dans le coin au fond.
Bir tuş takımı var ne zaman fıskiyeleri açsam suyu tahliye ediyor.
Il y a ce clavier, et à chaque fois que j'essaye de mettre en marche les jets, la baignoire se vide.
Bailey, exploratif laparatomi için zamanın var mı?
Vous avez le temps pour une laparotomie exploratrice?
Yapacak çok işimiz ama az zamanımız var.
Ok, on a beaucoup à faire et peu de temps pour le faire.
- Ne kadar zamanımız var?
- C'est rapide?
Ne var, intihara kalkıştığım zamanı mı diyorsun?
Quoi? Quand j'ai essayé de me suicider?
Zamanımız var.
On a le temps.
Nereye gittiğine ya da ne zaman döneceğine dair bir fikrin var mı?
Une idée de l'endroit où il est allé ou du moment où il reviendra?
Yanımda destek var mı diye kontrol edecektir. Eğer görürse o zaman ölürüm.
Il vérifiera la présence de renfort, et s'il en voit, je serai mort.
Charlie seninle sevişmekten büyük zevk aldım ama yeni tanıştığım birine âşık olacak kadar deli olduğumu düşünüyorsan o zaman ciddi sorunların var demektir.
Charlie, j'ai vraiment apprécié coucher avec toi, mais si tu penses que je suis assez folle pour tomber amoureuse de quelqu'un que je viens juste de rencontrer, alors tu as de sérieux problèmes.
Annemle ilgilenecek birine ihtiyacım var. Aksi takdirde benim başkalarıyla görüşmeye zamanım olmayacak ve sonsuza dek annemle yaşayacağım.
Je dois trouver quelqu'un d'autre pour s'occuper de Maman, sinon, je n'aurai jamais le temps d'aller à mes rencards et je serai coincé avec Maman pour toujours.
Merhaba millet. Konuyu bölmek istemem ama küçük bir "lak lak" için zaman var mı?
Salut, désolé d'interrompre l'ordre du jour, mais vous avez le temps pour un "wa-wa"?
- Önemli değil, zamanımız var.
Non, ça va, on a le temps. Entrez.
Küçük bir "laklak" için zamanın var mı?
- Salut. - Un petit wah-wah rapide?
- Düzeltmem gereken çok şey var ama zamanım yok.
J'ai besoin de tout régler, et je n'ai pas le temps.
Konuşuyor musun sen? O imajı geliştirmek, ne kadar zamanımı aldı haberin var mı?
Qu'est-ce que Six est censé- - Ha, bien sûr.
Konuşacağımız çok şey var ama şimdi seni yalnız bırakacağım ve kabullenmen için sana zaman vereceğim.
On a bien des choses à discuter, mais pour l'instant, je vais me faire discret et te laisser te recueillir.
- Daha zamanımız var demek.
- Bon, on a du temps.
İşte o zaman bir sıkıntımız var.
Nous avons un vrai problème.
- Ne kadar zamanımız var?
- Combien de temps avons-nous?
Çok fazla gezegen var buna karşı çok az zamanımız var.
Tant de planètes, si peu de temps.
Dışarıda fırsatlarla dolu bir dünya var ve benim keşfetme zamanım geldi.
Le monde est immense, Kara, il est temps pour moi de le connaître.
Yeteri kadar zamanımız var.
Pour être calme, c'est calme, ici.
Ve saçma bir yasayı imzalayıp Washington'a dengeli olduğumuzu ve uzun vadeli düşündüğümüzü kanıtlayabileceksek o zaman ben varım.
Et si notre signature sur un texte de loi idiot envoie le message à Washington que nous sommes équilibrés, et que nous sommes là pour durer, alors je suis pour.
Zamanınız için teşekkürler. Kişisel bilgilerim şizde var.
Merci de m'avoir reçu.
Artık kendi yerim var, Maggie, yani uğramandan mutlu olacağım ve istediğin zaman çocuklarımı alabileceksin ve yatıya kalabileceksin.
J'ai mon propre appart, je peux passer prendre les filles - quand tu veux. - Merci.
Buna ihtiyacımız var. uzun zaman oldu.
On en a besoin. Ça fait longtemps.
Bu elemanı yakın zaman önce hırsızlıktan tutuklamıştım Adamın takma adı var.
J'ai déjà embarqué ce gars pour un larcin. Il a un nom de code.
Daha fazla zaman ihtiyacım var.
/ / 23 : 06 Il me faut plus de temps.
Sekiz dakikadan az zamanımız var.
On a moins de huit minutes.
- Bir taneye daha zamanınız var mı?
Tu as le temps pour un autre? - Oui.
Sence onları kurtarmak için yeterli zaman var mı?
– Vous pensez qu'il reste assez de temps pour les sauver?
- Hatunlara her zaman varım!
Toujours prêt pour ça, mec!
Seninle her zaman varım, Spike!
On remet ça quand tu veux, porc-épic!
Pekala evet ; bir, iki şey var aklımda, fakat sanırım hiçbir zaman öğrenemeyeceksin, değil mi?
He bien... Ouais, une chose ou deux m'a traversé l'esprit, mais... Je suppose que tu ne sauras jamais, non?
Saece şu var, bilirsin hayatımda her zaman bir şeye çok ihtiyacım oldu.
C'est juste que j'ai, vous savez, toujours besoin de quelque chose de plus dans ma vie.
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
varyemez amca 23
var mıydı 25
var efendim 22
varsayalım ki 19
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
varyemez amca 23
var mıydı 25
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zamanın var mı 17
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zamanın var mı 17
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236