English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bir şeyler yapmalısın

Bir şeyler yapmalısın Çeviri Portekizce

333 parallel translation
Onlar için bir şeyler yapmalısın.
Tens de os ajudar.
Çok meşgul biri olduğunuzu biliyorum, ama bir şeyler yapmalısınız.
Sei que está muito ocupado, mas tem que fazer qualquer coisa.
Gerçekten hafızanla ilgili bir şeyler yapmalısın.
Deve fazer alguma coisa em relação à sua memória.
Bayan Antony, bu konuda bir şeyler yapmalısınız.
Sra. Antony, obrigue-o a fazer algo sobre isto.
Lex, bir şeyler yapmalısın.
Tens que agir!
Kaptan belki de bir şeyler yapmalısınız...
Talvez tenha de o ser, Capitão, para fazer algo assim.
Bir şeyler yapmalısınız.
Tem de fazer qualquer coisa.
Evet, boğdu. Bir şeyler yapmalısınız.
Sim, estrangulada, Tem de fazer alguma coisa,
Kesinlikle bir şeyler yapmalısınız! Örtün üstünü!
Advirto-lhe que você se encontram em uma situação muito grave.
- Noel'e kadar bir şeyler yapmalısın!
Desculpa, Carmine, mas no Natal vais andar ocupado. - Exacto.
- Saçına bir şeyler yapmalısın.
- Fizeste algo ao cabelo.
- Bir şeyler yapmalısın.
- Tem de fazer alguma coisa.
Sivil trafiği hakkında bir şeyler yapmalısınız.
Precisa deter o trânsito de civis.
Henry, bir şeyler yapmalısın.
Henry, tens de fazer alguma coisa.
Bir şeyler yapmalısın.
Tens que fazer algo.
NBC'de "Little House on the Prairie", ABC'de "The Bionic Woman" var. Bir şeyler yapmalısın!
A NBC tem a "Casa na pradaria" e a ABC tem "A mulher biônica".
Howard Beale konusunda bir şeyler yapmalısın. Onu yayından alın!
Você tem que fazer alguma coisa sobre o Howard Beale!
Şimdi bir şeyler yapmalısın.
Precisas de fazer algo.
Ama bilgisayar kullanırken, aklınla bir şeyler yapmalısın.
Mas quando trabalhamos com um computador, criamos com a mente.
Bir şeyler yapmalısın.
Tem de fazer alguma coisa.
- Bir şeyler yapmalısınız.
- Gritam?
Artık akıllanıp, bir şeyler yapmalısın.
É melhor começares a fazer alguma coisa.
- Bunu yapamam. - Ama bir şeyler yapmalısın.
Não posso fazer isso.
Dikkate alınmak için, bir şeyler yapmalısın.
Para se ter atenção. é preciso fazer algo!
Bir şeyler yapmalısın.
Eu sei. Têm de agir.
- Bir şeyler yapmalısın.
- Tens que fazer uma declaração.
Ted, bir şeyler yapmalısın.
- Ted, faz alguma coisa.
Dul Fitzgerald değil o. Bir şeyler yapmalısın.
Não a deixes morrer como à viúva Fitzgerald.
Biliyor musun, saçların için bir şeyler yapmalısın.
Devias arranjar o cabelo.
- Bir şeyler yapmalısınız!
- Tem de fazer alguma coisa!
Bir şeyler yapmalısın, Poirot.
Tem de fazer algo, Poirot.
Anne, bir şeyler yapmalısın.
Tem de fazer algo, mãe!
- Bununla bir şeyler yapmalısın.
Devias fazer algo com ele.
Bir şeyler yapmalısın.
Tens que fazer alguma coisa.
Bu öksürükle ilgili bir şeyler yapmalısın.
Devias tratar dessa tosse.
Ama bir şeyler yapmalısın, Esteban.
Tens que fazer qualquer coisa.
- Herkes konumunu aldığında bana haber ver. - Bir şeyler yapmalısın.
- Quando todos estiverem prontos, avisem.
Otto, bir şeyler yapmalısın.
Otto, tens de fazer alguma coisa.
Bir şeyler yapmalısın.
Tens de fazer alguma coisa.
- Bir şeyler yapmalısınız!
- Tem de fazer alguma coisa.
Bir şeyler yapmalısın! - Yapabileceğim bir şey yok.
- Tem de fazer alguma coisa!
Sorun rüyalarınsa, bir şeyler yapmalısın.
Se são os sonhos, terás de fazer alguma coisa.
Bir şeyler yapmalısınız.
Tem de me ajudar.
Belki sen de artık bir şeyler yapmalısın.
Se calhar é altura de mudares.
Bir şeyler yapmalısın.
Têm de fazer alguma coisa.
Jimmy bir şeyler yapmalısın.
Ouve o que eu digo, Jimmy. Tens de fazer qualquer coisa quanto a este tipo.
- Bir şeyler yapmalısın.
Tem de fazer alguma coisa.
Bir şeyler yapmalısınız, Bay Chaco.
Tem de fazer alguma coisa, Sr. Chaco.
Şu oğlan için bir şeyler yapmalısın, balım
Você vai fazer algo acerca desse rapaz, douçura.
Masa başında oturup mürekkep lekelerini saymanın dışında bir şeyler yapmalıyım.
Tenho de fazer alguma coisa, além de estar atrás de uma secretária e contar as manchas de tinta no mata-borrão.
- Bir şeyler yapmalısın.
- Faça alguma coisa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]